Başyazı: Onların cumhuriyeti bizim cumhuriyetimiz
Cumhuriyetin 100. yılındayız. Her şeyden önce bir devrimin 100. yıl dönümüdür. Bu ülke 1908 Hürriyet devriminin ve 1918-1923 arasında bir devrim (ihtilal) olarak Millî Mücadele’nin sonucunda kurulmuştur. Arkasında 1917’de Ekim devrimi ile kurulan Sovyetlerin sadece tüfekle, mermiyle, altınla verdiği destek değil, aynı zamanda dünya çapında yarattığı devrimci iklim de vardır. Ama Cumhuriyetin 100. yılı kutlamalarına bakın. “Devrim” kelimesi yasaklanmış gibidir. “Böyle gelmiş böyle gider” diyenlerin unutturmaya çalıştığı bir şeydir bu. Kimdir bu devrimi unutturmaya çalışanlar? Cumhuriyetin kaymağını yiyenler… Koçlar, Sabancılar, Ülkerler, Limaklar, Cengizler ve onların emperyalist ortakları… Bir devrim sayesinde, daha doğrusu bir devrime çöreklenerek iktidara geçen ve devrimin en büyük düşmanı olan sınıf! Burjuvazi! Patronlar sınıfı!
Peki, 100 yıl sonra yok mudur bu devrimin sahibi? 100 yıl boyunca cumhuriyeti emeğiyle, alın teriyle sırtında taşıyanlar var. “Böyle gelmiş ama böyle gitmez” diyenler. Padişahın kulu olmaktan çıkıp vatandaş olanlar ve bugün de patronların kölesi olmayı reddedenler. Devrimin meşru mirasçısı olan, önümüzdeki yüzyıla umudu taşıyacak olan sınıf! Proletarya! İşçi sınıfı!
Sınıflardan ayrı, sınıf mücadelesinden azade bir cumhuriyet yoktur, olamaz. Erdoğan çıkmış “Türkiye yüzyılı” diyor. Hangi Türkiye’nin yüzyılı? Hayat pahalılığı içinde her gün yoksullaşan milyonların, asgari ücretle ev geçindirmeye çalışan işçilerin, tefecinin eline düşmüş yoksul köylünün, siftah yapamadan kepenk kapatan küçük esnafın Türkiye’si mi? Her geçen gün daha da semiren, kâr rekorları kıran bir avuç patronun ve para babasının Türkiye’si mi? Erdoğan hakkını arayan kim varsa terörist ilan ederek, grevleri yasaklayarak, cumhuriyetin birikimlerini özelleştirerek, kalanları Varlık Fonu’nda toplayıp haraç mezat satışa çıkararak, NATO’ya ve emperyalizme hizmetkâr olarak, cumhuriyetin şehirlerini sermayeye rant kapısı, emekçi halka tabutluk yaparak ve daha nice icraatıyla bu sorunun cevabını çoktan patronlar sınıfından yana vermiş durumda.
CHP de farklı bir cevap vermiyor. CHP ideolojisinde sınıfların çatışmadığı, birbirini tamamladığı ve birlikte yükselecekleri iddia edilir. Ama CHP de AKP gibi ve iktidar olmuş diğer tüm partiler gibi sadece patronlar sınıfını yükseltmiştir. CHP’nin altı okundan biri devrimciliktir ama işi gücü karşı-devrimciliktir. CHP laiklik konusunda bile patronlar sınıfının çıkarlarında Erdoğan’la buluşuyor. CHP’yi, altı okundan biri laiklik diye laikliğin bekçisi zannedenleri de daha çok hayal kırıklıkları bekliyor. 100 yıl önce patronlar sınıfı, Türkiye’nin Batı kapitalizmi ile bütünleşmesinde laikliği savunmuştu. Ama artık aynı Batı emperyalizmi Müslümanları hâkimiyeti altında tutmak için Türkiye’den laiklik kadar dincilik yapmasını da bekliyor. Kılıçdaroğlu yanına siyasal İslamcı Davutoğlu’nu, Karamollaoğlu’nu, Babacan’ı oy kazanmak için değil, patronların ve emperyalizmin rızasını kazanmak için alıyor.
AKP ve CHP’nin yanına tüm diğer düzen partilerini de koyabiliriz ve hepsi patronların Türkiye’sinin partileri olarak aynı kefededir. Cumhuriyetin yeni yüzyılında terazinin karşı kefesinde işçi sınıfının ağırlığını koymasının zamanı çoktan gelmiştir. Cumhuriyeti sırtında taşıyanların cumhuriyetin kaymağını yiyenlerle hesabı vardır. Böyle gelmişse de böyle gitmeyecektir. İşçi sınıfının cumhuriyetinde, Türk ve Kürt, yerli ve göçmen, erkek ve kadın, Sünni ve Alevi eşit olacak! İşçi sınıfı cumhuriyeti NATO’dan çıkacak, emperyalist zincirleri kıracak, dünya halklarıyla bütünleşecek! Zengini daha zengin yoksulu daha yoksul kılan kapitalist düzen bitecek. Fabrikalar bankalar devletin, devlet işçinin olacak!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2023 tarihli 169. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın.