Sermayenin kumdan kaleleri...

Sonucu ne olursa olsun yakın dönemin en önemli işçi hareketlerinden birini yaşıyoruz.

Çünkü bu hareket:

  • sömürüye karşıdır;
  • sendika ağalarına, teslimiyetçi sendikamsı mafyatik gruplara karşıdır;
  • üretimden gelen gücünün farkındadır;
  • grevden korkmamaktadır;
  • dayanışmacıdır;
  • değeri kendisinin yarattığının farkında, hakkının peşindedir.

Ayrıca, bu direniş yan sektörler ile ilişkileri, ülkede yaratılan ve ihraç edilen toplam değer içindeki payı itibariyle büyük ve kilit bir sektörde yaşanıyor olması bakımından da çok önemlidir.

İşçiler kendi temsilcilerini seçiyor, bizzat patronlarla, yani nam-ı diğer CEO’larla aynı masada, yüz yüze pazarlık yapıyor ve kendi örgütlerini kendilerinin kuracağını ifade ediyorlar.  Kısacası, olması gereken oluyor.  Bu aşamada bütün talepler elde edilmeyebilir, geri adım atmak zorunda kalınabilir. Ancak, yaşananlar işçi sınıfının deneyimi olarak kayda geçecektir, kimse geri alamaz. Bundan sonrası bu deneyimi esas almak zorundadır. Kimse atlayamaz, metal işçisini yok sayamaz. Kıymetli olan da budur.

Taraflar bellidir, herkes kendi bildiği dili konuşuyor. Bir tarafta cilalı ve sahte bir dil, öte tarafta doğrudan ve kararlı bir dil. Diyelim ki elinize % 75’i İtalyan CNH Industrial NV ile Koç Holding’in mülkiyetinde olan Türk Traktör’ün 2013 yıllık faaliyet raporu geçti. Sayfaları karıştırırken Türk Traktör’ün müdürü, yani patronların şirketteki kolu, Marc Vatto’nun mesajı gözünüze çarptı:

Şirketimizin 31 Aralık 2014 tarihi itibariyle personel sayısı 3.040’tır. Dönem içerisinde faaliyetler bazında herhangi bir uyuşmazlık veya işçi hareketi gözlenmemiştir.”

Nasıl gözlemlensin ki? Vatto ekliyor:

Şirketimiz, Türk Metal Sendikası ile MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) arasında imzalanan grup toplu iş sözleşmesine tabidir.

Yılın başı mazide kaldı, o köprünün altından çok sular aktı. Türk Traktör de metal işçilerinin direnişine aynı taleplerle katıldı. Bizim tekrarlamamıza gerek yok; Türk Traktör’de CEO Marc Vatto ile görüşme sonrasında işçilere açıklama yapan işçinin videosundan izleyelim.

Türk Traktör’ün yıllık faaliyet raporundan okumaya devam ediyoruz:

“… güçlü bir marka imajına sahip olan Türk Traktör, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından gerçekleştirilen ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’ sıralamasında 34. sırada … Ankara ve Erenler fabrikalarında yıllık 50.000 adet traktör üretim kapasitesi ve 3.040 çalışandan oluşan nitelikli insan kaynağı aktifiyle … Türkiye özel sektörünün önde gelen oyuncularından biri..

Dil ortada: “güçlü bir marka imajı”, “insan kaynağı aktifi”, “özel sektörün önde gelen oyuncusu”. Bu saçmalıkları geçelim ve bizzat raporun önerdiği ISO’nun yayınladığı ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’ adlı yayına bakalım. Ve yayınlanmış bilgileri kullanarak Türk Traktör, Ford ve TOFAŞ için sömürü oranlarını yaklaşık olarak hesaplamaya çalışalım.

Bu kaynakta vergi, faiz ve amortisman öncesi kâr gibi önemli veriler olmakla birlikte ücret bilgisi yer almıyor. Dolayısıyla, işçilerin paylarına ilişkin hesaplamalarda bazı varsayımlar yapmak gerekiyor. Direniş sırasında işçilerin ağzından sık sık ortalama ücretin 1300-1400 TL civarında olduğunu duyduk. Ayrıca Bosch’daki kadar ücret zammı istendiği de dillendiriliyor. Türk Traktör’deki işçi temsilcisi, Bosch’ta en düşük ücretin 2000 TL olarak belirlendiğini söylemişti. Kaldı ki, Türk Traktör’ün yıllık faaliyet raporunda, 25 yıl çalışmış bir işçinin emeklilik kıdem tazminatını hesaplarken kullanılacak en yüksek aylık maaş tutarının 3438,22 TL’yi aşamayacağı açıkça belirtiliyor. Bu bilgileri dikkate alarak ortalama aylık ücretin 2000 TL, yıllık ücretin ise 24000 TL olduğunu varsayabiliriz.

Vergi, faiz ve amortisman öncesi kâr”ın yaklaşık olarak artık değere, “ortalama yıllık ücret” ile “çalışan sayısı”nın çarpımının da yaklaşık olarak değişir sermayeye tekabül ettiğini varsayarak oldukça kaba bir sömürü oranı hesaplayabiliriz.  Bilindiği gibi, bir tür gelir dağılımı göstergesi olarak sömürü oranı, tamamını emekçilerin yarattığı katma değer içindeki artık değer miktarının işçi ücretlerine tekabül eden değişir sermayeye bölünmesiyle elde edilir. Aşağıdaki şekilde, 2013 yılı için Türk Traktör, Ford ve Tofaş için hesapladığımız sömürü oranları görülüyor. Bir bakıma, “nitelikli insan kaynağı aktifi”inin ne kadar aktif bir biçimde sömürüldüğünün nicel kanıtını göstermiş oluyoruz*.

Geçerken şunu da ekleyelim: Bu sömürüyü planlayıp, uygulayanların, mesela Ford’un 23 adet üst düzey yöneticisinin yıllık ortalama maaşı ise yaklaşık 906507,00 TL imiş. Sıradan bir işçi ücretinin 38 katı!

somuru-oranlari-2013

Son sözü Türk Traktör’deki işçi temsilcisi söylesin:

Biz böyle birlik olursak, biz böyle dirayetli olursak bunların sırtını yere getiririz. Arkadaşlar, bunlar kumdan kalelerdir. Bunu unutmayın.”


* Bu sitede iki gün önce yayınlanan Erhan Bilgin’in Metal işçilerine ödenmeyen ücret yazısında da Ford ve Tofaş’taki 2010-2014 dönemi için sömürü oranları ortalaması verilmişti. O yazıdaki oranların, bizim 2013 için hesapladığımız değerlerden daha büyük olması farklı aylık ücret varsayımlarından çok, muhtemelen artık değerin karşılığı olarak vergi, faiz ve amortisman öncesi kâr” yerine, değeri daha yüksek bir kategorinin, mesela “brüt katma değer”in kullanılmasıdır.

Bu yazı daha önce sendika.org sitesinde yayınlanmıştır. Yazarın dipnotunda "bu sitede iki gün önce yayınlanan" ifadesiyle kast ettiği sendika.org sitesidir.