İşçiler, sıra MESS hükümetinde!
15 Mayıs’ta yola koyulan, Haziran başına geldiğimizde ilk başladığı fabrikalarda çoğunlukla kazanımlarla sona erdiği halde başka fabrikalara sıçrayan büyük fiili metal grevi, sadece içinde ortaya çıktığı sektörde işçi mücadeleleri açısından değil, Türkiye’nin genel gidişatı bakımından da büyük bir önem taşıyor.
· Metal grevi bir bakıma işçi sınıfının Gezisi’dir. 2013’te Gezi ile başlayan halk isyanı işçi sınıfının kendine özgü taleplerinin kendine özgü mücadele yöntemleriyle savunulmasına sahne olmamıştı. İşçi sınıfının çeşitli katmanları bu halk isyanı içinde yer aldı, ama sınıf olarak değil. Şimdi büyük metal grevi gecikmiş bir proleter Gezi isyanı gibi görülebilir. Ancak metal grevi sarı sendika Türk Metal’e ve patron örgütü MESS’e karşı bir mücadeledir. Bu anlamda, ne Gezi, ne de Ekim 2014’teki Kobani (Kobanê) serhildanı gibi devleti ve siyasi iktidarı karşısına alan bir isyan değildir.
· Büyük metal grevi 1980’li yılların başında 12 Eylül askeri rejiminin işçi sınıfının mücadeleciliğini ezmek ve kontrol altında tutmak üzere oluşturduğu çalışma ilişkileri sisteminin yüreğine vurulmuş bir darbedir. 1960’lı ve 70’li yıllarda Türkiye işçi sınıfının mücadelelerinde öncü rolünü, metal işçilerinin örgütü DİSK Maden-İş oynuyordu. Türk Metal bu sektörün işçisini kışla disiplinine sokmak üzere askeri rejim ile MESS’in ortaklığında gerici Türk-İslam sentezi doğrultusunda kurulmuş bir sarı gangster sendikasıdır. Türk Metal’e darbe, 12 Eylül’ün mirası sisteme darbedir.
· Büyük metal grevi, aynı zamanda metal sektörünün ötesinde sarı sendikacılığa veya sağ ya da sol görünümlü sendika bürokrasisine büyük bir tehdit yaratmaktadır. İşçilerin birleşerek mücadele ettiklerinde bu sendikaların en güçlüsüyle bile başa çıkabileceğini gösteren metal grevi, başka sektörlerin işçilerine de ilham olacaktır. Önümüzdeki dönemde sendika bürokrasisini zor günler bekliyor.
· Metal grevi daha genel olarak işçi sınıfı mücadelelerine ivme kazandıracaktır. Daha şimdiden Aliağa Petkim işçisinin toplu pazarlık prosedürünün orta yerinde yasal gerekleri kale almadan kendini fabrikaya kapatması ve bu eylem sonucunda patrondan tavizler koparması geleceğin aynası olmuştur.
· Son yılların büyük işçi eylemleri, hep sendika bürokrasisinin katkılarıyla yenilgiye uğratılmıştır. Tekel ve Greif çarpıcı örneklerdir. Metal grevini bu örneklerden ayıran, eylemin bürokrasiyi hedef tahtasına oturtmuş olmasıdır. Bu işçi sınıfı mücadelelerinde yeni bir evre demektir.
· Bu gelişmeler gerçekleştiği takdirde, işçi sınıfının öncü katmanlarının safları genişleyecek, sınıf içinde çalışmakta olan partilerin gücü artacak, Marksist sosyalizmin sesi toplumda daha berrak biçimde duyulacaktır.
· Metal işçisinin ayağa kalkması, Gezi ile başlayan halk isyanının açtığı yeni dönemi bir ileri evreye taşımıştır. Türkiye 2013 ve 2014’te iki halk isyanı yaşadıktan sonra (Gezi ve Kobani), 2015’te de on binlerce işçinin yasalara, sarı sendikaya ve patron örgütüne meydan okuduğu bir kitlesel eyleme tanık olmaktadır. Bu henüz bir isyan değildir, ama sınıf karakteri bunu düzen açısından belki de ötekilerden bile tehlikeli kılmaktadır. Zayıf nokta sınıfın bilincinde ve örgütlülüğünde henüz gidilecek çok yol olmasıdır.
Şimdi sıra Ocak grevinde MESS’in hükümeti gibi davranan AKP hükümetine karşı mücadelededir. Sonuç olarak denebilir ki, Devrimci İşçi Partisi’nin son yıllarda 1 Mayıs’larda ve başka zamanlarda işçi sınıfına hitaben dile getirdiği slogan şimdi tam anlamıyla güncelleşmiştir: İşçiler, siyasete, partiye, devrime!