Metal işçisi kuşatmayı nasıl kırar?
2017 yılının metal işçileri için ne kadar önemli olduğu biliniyor. 2015 yılının yarım kalan hesabı MESS grup sözleşmelerinde tamamlanacak. Bu sürecin ilk adımı ise Mart ve Nisan aylarının son derece kritik olduğu yetki tespit süreçleri. Sadece işçiler değil patronların da bu sürece hazırlandıklarını ve işçiye karşı tüm güçlerini birleştirdiklerini görüyoruz. Özellikle kritik dönem yaklaşırken tüm kozlarını oynayıp işçiyi adeta kuşatma altına almış durumdalar.
İşçi düşmanı birleşik cephe
Bilindiği gibi TOFAŞ'ta Türk Metal'e isyan eden ve "satılmış sendika istemiyoruz" diyerek grev yapan işçiler Çelik-İş'i tercih etmişlerdi. Bir süredir Çelik-İş ve Türk Metal yöneticilerinin MESS ile Ankara'da bir görüşme yaptığı ve görüşmeye AKP'nin aracılık ettiği konuşuluyordu. Nitekim sözü edilen görüşmenin kokusu kısa sürede çıktı. Önce Kocaeli'de Dytech fabrikasında Çelik-İş sendikası çoğunluk kendisinde olduğu halde işçileri Türk Metal'e yönlendirmeye başladı. Karşılığında İsdemir'de ve Maysan Mando'da Türk Metal'in Çelik-İş lehine çekildiğine dair haberler geldi. Belli ki sarı sendikalar MESS ve hükümetin hamiliğinde bir ihanet ortaklığı içine girmişlerdi. Bu ihanet şebekesinin esas hedefi hiç kuşkusuz ki TOFAŞ'tı. Nitekim bir anda TOFAŞ işçilerinin facebook sayfasının çalındığına dair dedikodular eşliğinde, işçilerin sesi susturuldu. Ardından sendika ile işçilerin ilişkisi bir anda kesildi. TOFAŞ işçisi sendikasının kapısına geldiğinde kapının kilidinin değiştirildiğini, buna rağmen içeri girdiklerinde ise TOFAŞ şubesinin boşaltıldığını gördü. Çelik-İş TOFAŞ'ı Türk Metal'e, MESS'e ve Koç'a satmıştı.
Biz erken bir aşamada Çelik-İş kararı veren işçileri uyarmıştık. Çelik-İş'e geçiş 6 sene kaybettirir demiştik. Öncü işçilerin Çelik-İş seçiminde, TOFAŞ işçisinin siyasi eğilimleri dolayısıyla Çelik-İş'i daha rahat kabullenebileceği düşüncesi etkili olmuştu. Biz de bir kez seçim yapıldıktan sonra sendikaya üye olunmasını, sahip çıkılmasını ve denetlenmesini savunduk elbette. Ama sendikanın hükümete yakınlığının avantaj değil tam tersine büyük bir tehlike olduğunu da sürekli vurguladık. Daha 2015 yılının Haziran ayında Metal İşçisinin Sesi sayfasından şunları yazmışız:
"Hak-İş ve Çelik-İş’in hükümete göbekten bağlı olması büyük bir handikaptır. Bunun en çarpıcı örneğini Çelik-İş'in sırf hükümetin projesi olduğu için kıdem tazminatının kaldırılmasına onay vermesidir. Velev ki Tofaş işçisinin yüzde 99’u hükümet partisine oy vermiş olsun. Bu, handikapı daha da arttırır. Çünkü bu MESS tarafından, hükümetin baskısıyla Çelik-İş’in işçiye boyun eğdirmesi için uygun bir zemin olarak görülecektir."
İşçi düşmanlarının hesabı tutmayacak
İşte bugün yaşanan tam da budur. Referandum öncesinde fabrikalarda gelişecek herhangi bir işçi hareketinin kendi aleyhine olacağını düşünen iktidar belli ki MESS ve sarı sendikalarla bir birleşik cephe kurmuştur. Bu manzaraya ilk bakıldığında her taraf tutulmuş, metal işçisi tam bir kuşatma altına alınmış gözükmektedir. Fakat bu kuşatma göründüğü kadar kuvvetli değil. Zira Çelik-İş ve Türk Metal'i aynı safta birleştiren patronlar ve iktidar tüm yumurtalarını aynı sepete koyarak büyük risk alıyor. Dytech'te Türk Metal'i, Maysan Mando'da Çelik-İş'i tek sendika bırakıp, TOFAŞ'ı Türk Metal'e terk ederek işi bitireceklerini düşünürken bir anda hem Çelik-İş'in hem de Türk Metal'in gümbür gümbür çöktüğünü görebiliriz.
Sarı sendikaların ihanet ortaklığına karşı metal işçisinin mücadele ortaklığı
Bugün sarı sendikalar işçilere ihanette tam bir ortaklaşma sağlamıştır. Bu ihanet ortaklığının karşısına işçilerin daha geniş bir mücadele ortaklığı ile çıkmaları gerekir. Bu aşamadan itibaren söz konusu fabrikalarda toplu sözleşme ve yetki alma hedefiyle verilecek bir mücadelenin yerini sarı sendikaların topyekûn kovulması seferberliği almalıdır.
Eğer doğru bir mücadele hattı benimsenir ve gerekli irade gösterilebilirse kuşatma rahatlıkla kırılabilir. İhanet ortakları sarı sendikalar Türk Metal ve Çelik-İş'ten güçlü bir istifa dalgası başlatmak en öncelikli hedef olmalıdır. Fabrikalardaki çalışmalar meydanlarda da yansımasını bulmalı işçi birbirinden güç almalıdır. Bu dalganın varacağı yer artık "Harranlılık" değildir. İşçiler tek bir gün bile sendikasız kalmamalıdır. Ama ilk aşamada sendikal yetki almaya yönelik bir çalışmaya öncelik vermeye gerek yoktur. Renault'yu bundan ayrı tutmak gerekir. Renault'da da Birleşik Metal tüm umudunu toplu geçiş için düğmeye basacağı güne bağlamamalıdır. Bu günü pasif şekilde beklememelidir. 2015'in kalbi olan Renault'da, Birleşik Metal'in zaferi ihanet şebekesine vurulacak en büyük darbe olacaktır.
Fabrikalarda referandum sandıkları kurulsun
Diğer fabrikalar için sarı sendikalar dışında iki alternatif vardır: daha büyük ve köklü olan DİSK üyesi Birleşik Metal ile metal grevleri sırasında kurulmuş yeni bir sendika olan TOMİS. Bu iki sendika derhal işçi düşmanı birleşik cephe karşısında omuz omuza vermelidir. Bunun için TOMİS'in Birleşik Metal'i zaman zaman Türk Metal ve Çelik-İş'le aynı kefeye koyan eleştirilerini bırakması, aradaki büyük niteliksel farklılığı görmesi, Birleşik Metal'in de TOMİS'i tehlikeli bir rakip ve bir tehdit olarak değerlendirmekten vazgeçmesi çok yerinde olur. İşçilerin ihtiyacı olan birleşik cephe esas burada kurulmalıdır. Bu sendikalar sarı sendikalardan istifa eden işçilere kapılarını ardına kadar açmalı, muhtemel işten çıkarma ve benzeri saldırılara karşı hukuki ve fiili mücadeleyi örgütlemelidir. Sarı sendikalar kovulduktan sonra toplu sözleşme masasına kimin oturacağına belirlemek kolaydır. İki sendika da referandumu savunmaktadır. Sandık koyulur. İşçi oyunu atar tercihini ortaya koyar. Azınlıkta kalan diğeri lehine çekilir. Kazanan işçi sınıfı, kaybeden ihanet şebekesi olur.