Metal fabrikalarından haberler - Eylül 2021
Gazetemizin Eylül 2021 tarihli 144. sayısında metal fabrikalarından ve direnişlerden işçilerin yazdığı mektupları okuyucularımıza sunuyoruz.
Birlik beraberlik ile neler yapılabileceğini patrona gösterdik!- Tuzla Chen Solar’dan bir işçi
Merhaba, ben Chen Solar işçisiyim,
Bir ülke düşünün sömürge altında. Haklarını biliyorsun ama gerçekleştiremiyorsun. Günümüzde işçi sınıfı ve yaşadığı zorluklar verdiği mücadeleler… Peki neden işçi sınıfı ve neden sınıflar var? İnsanları sınıflarına bölmeden ve hiçbir ayrım yapılmaksızın bir kaliteli yaşam mümkün değil mi?
Ben Chen Solar’da yaklaşık 3 senedir çalışıyorum peki bu 3 senede neler oldu? İlk başladığımızda fabrika yeni açılmış ve üretim sayıları yok denilecek kadar azdı, yavaş yavaş aylar geçtikçe üretmeye ürettikçe patronların çirkin yüzlerini görmeye başladık. Hiçbir sosyal hakkın olmadığı içeride 40 derece bir sıcaklık olduğunu ve sizin kanınızın emildiği ve bunların karşılığında bir bardak çay bile içecek alanın olmadığını düşünün. Başımızda o dönemlerde patron temsilcisi ve yandaşı bir müdür insanların ne giydiğinden nasıl duracağına kadar karışan ve işinize gelmiyorsa çıkın kelimesini her seferinde ima eden ve yüzüne aşağılar gibi bakan birisiydi. Oysaki oradaki işçilerin tek bir isteği vardı çalışıp evine ekmek götürmek. Aylar geçtikçe daha da zorlaşan şartlar insanları çıkışa zorladı pek çok arkadaşımız psikolojik çöküntüde olduğu için işten ayrıldı ve işsiz kaldı.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra fabrikamıza sendikayı getirdik ama bu bizim için bir devrimdi. Patron sendikayı öğrenince bin bir türlü çirkin şeylere başvurdu ama sonunda emek mücadele birlik beraberlik kazandı. Şartlarımız haklarımız işçi sınıfının değerli olduğunu, işçi olmazsa patronun bir gün dahi ayakta kalamayacağını, her işçinin haklarının olduğunu, patronun kafasına göre hareket edemeyeceğini, birlik beraberlik ile bunlara anlattık. Zor zamanlardan geçtik birlik beraberlik ile bu zor günleri atlattık. Şimdi ne oldu sendikamız geldi, sosyal olanaklarımız geldi, kendimize özgüvenimiz geldi, değerli olduğumuzu anladık. Patron sınıfına ise işçinin birlik beraberlik ile neler yapabileceğini gösterdik.
Patronun haksız zam politikasıyla bölünmedik, kenetlendik.- Gebze’den bir metal işçisi
Merhaba yoldaşlar. Gebze’de güneş paneli üreten bir fabrikada çalışmaktayım. Patron geçtiğimiz ay en düşük %5 olmak üzere çoğumuza belirli miktarda zam yaptı. Fakat zam yapmadığı işçi arkadaşlarımız da var. Patron, zam yapmadığı arkadaşlarımızı dik başlı, hafta sonu mesailerine gelmeyen, istenilen performansı gösterdikleri halde performanslarından memnun olmayan işçiler olarak yalan-yanlış biçimde belirlemiş. Oysa zam almayan arkadaşlarımızın nasıl performans gösterdiğine üretimde bizzat biz şahit oluyoruz.
Bu durumda patronun asıl derdi çok farklı; içerideki sendikal çalışmayı tam bilmemekle beraber şüphelendiği arkadaşlarımızı kara listeye almış ve zam alan arkadaşlarımızı almayanlardan ayırmak, aralarını açmaya çalışmıştır aklı sıra. Oysa bu akıl dışı uygulamanın ne kadar boş bir pratik olduğunu kendisi de görüyor. Bizler hakkettiğimiz ücreti patronun vicdanına bırakmak için değil en az iki sene de bir toplu sözleşme ile düzenli olarak almak için sendika istiyoruz, %5 gibi komik rakamlar, yarım ikramiye gibi yalandan ve gülünç uygulamalar değil alın terimize, verdiğimiz emeğe yaraşır zamlar için sendikal örgütlenme içerisindeyiz. Patron başarısız zam politikasıyla işçileri birbirinden uzaklaştırmamış aksine kenetlendirmiştir. Zamlardan memnun olan bir tane arkadaşımız yok, kimi arkadaşlarımızda “maaşı geciktirmesinde %5 den razıyız” düşüncesinde. İşçilerin bu zam politikasından memnun olmadığını patronun bizzat kendisi de bildiği için bir de prim sistemi getirdiğini duyurdu. Fakat prim şartları şu an fabrika şartlarına uygun değil. Eksik malzeme, sık sık arıza veren makinalar, bir ayı doldurmadan biten hammadelerle istedikleri sayıları bulmamızı ve primi hakketmemizi istiyorlar. Eğer prim verecek paraları varsa, zam vermedikleri arkadaşlarımıza versinler, primlerdeki yüksek meblağları zam oranlarına yansıtsınlar. Tüm arkadaşlarımızın talepleri bu yönde ve bu talepler şimdilik beraber servis beklerken, makina başında gizli gizli konuşulurken ortaya çıkıyor ama ileride patronun karşısında toplu sözleşme masasında konuşulacak.
Herkesin dilinde tek bir söz var bıçak kemikte!- Gebze Dostel’den bir işçi
2020 yılının Mart ayında Türkiye’de başlayan Covid salgını resmen dönüm noktası oldu patronlar icin. Şirketlerin açıkladıkları bilançolara sektörel bazda bakacak olursak en çok kar eden metal patronlarıdır. Ama bu iki yıllık süre zarfında yaşanan ekonomik darboğazın faturası iğneden ipliğe zam yağmurlarıyla yine işçi sınıfına kesildi. Patronlar kârlarına kâr katarken işçi sınıfı da bir o kadar yoksullaştı. Hal böyleyken Türkiye ekonomisinin lokomotifi metal sektöründe MESS’le yapılacak toplu is sözleşmesinde istenilen %30.89’luk rakam vergi diliminin %15’e sabitlenmesi diğer 6 aylar için istenilen enflasyon ve artı puanlar ve çeşitli sosyal haklar patronların yaptığı kârlar yanında verilemeyecek rakamlar değil.
Ne kadar gerçekçi rakamlar yazmaya çalışsak da aslında isteğimiz rakamların üç katını da istesek, enflasyon ve zamlar karşısında eriyen maaşlarımızı ve yaşadığımız hak kayıplarını gideremeyiz. Bu yüzden istediğimiz zam oranları gerçekten verilebilecek rakamlardır.
Çalıştığım fabrikada herkesin dilinde tek bir söz var bıçak kemikte. Bu haklı mücadelemizde bütün gücümüzle haykıracağız gücümüzü ve birliğimizi dosta düşmana göstereceğiz. MESS’e ve patronlara karşı taleplerimiz karşılanana kadar mücadelemizi en iyi şekilde vermeye hazırız. Yılgınlık yok umutsuzluk yok mücadele var.
Bıçak kemikte!
Açıklanan taslağın yaptığımız anketle hiçbir ilgisi yok!- Bursa OYAK Renault’tan bir işçi
OYAK Renault yönetimi anlaşmalı olarak iş çıkışlarını açtı. Clio4 projesi bittikten sonra bir çok kişi boşta kaldı. O yüzden işten çıkmak isteyenler dilekçe vererek başvuru yaptı. Renault yönetimi teşvik olarak iki brüt maaş, kıdem tazminatı ve ihbar vererek anlaşmalı olarak çıkışları yaptı. Önceki yıllar fabrikada daha çok insan işten çıkmak isterken hayat pahalılığı ve krizle birlikte işten çıkmak isteyenler azaldı. İş bırakanların çoğunluğu vardiyalı ve ağır çalışma koşulları yüzünden işi bıraktılar. İşçiler olarak pandemi tehdidi altında ölümüne çalıştık. Kısa çalışma ödeneği ile gelir kaybına uğradık. Açıklanan taslak bu kayıplarımızı gidermeyecek. Son 5 ayın enflasyonu %8’dir. Önümüzdeki hafta açıklanacak aylık enflasyon ile birlikte bu rakam %10’lara çıkacak. Açıklanan %27’lik zam talebinin en az %10’u enflasyon farkına gidecek.
Taslak gerçekleşse bile, enflasyonun altında ezilmiş olacağız. İkinci, üçüncü, dördüncü 6 aylık dönemlerde de enflasyon zammı dışında bir şey talep edilmiyor, üçüncü 6 aylık dönemde saat ücretine 1 liralık zam talebi dışında maaşlarımız 2 yıl boyunca hızla erimeye devam edecektir. Ayrıca açıklanan resmi enflasyon ile gerçek enflasyon birbirini tutmadığı için enflasyon farklarında da kaybımız olacak. Kayıpları gidermek için en azından sadece bir dönem için değil her 6 aylık dönemde enflasyonla birlikte en az 1 lira zam talep edilmelidir. MESS pandemi sürecini bahane edecektir. Biz tüm zorluklara rağmen pandemi sürecinde canımız pahasına çalıştık. Patronlar kârlarına kâr katarken biz gelen zamlarla birlikte hayat pahalılığını iliklerimize kadar hissettik. Bu taslak hayat pahalılığına karşı yetersizdir.
Taslak beklediğimiz gibi çıkmadı!- Bursa Tofaş fabrikasından bir işçi
Ülkemizde meydana gelen sel ve yangın felaketleri bize kapitalizmin doymak bilmeyen kâr ve para hırsını, insan hayatının ve diğer canlıların onlar için önemsiz ve değersiz olduğunu gösterdi. Derelere yapılan HES'ler, dere yataklarını daraltarak, imara açarak, binalar dikilmesi, ve yetkililerin hiçbir önlem almaması kaç kişinin ölümüne sebep oldu. Her şeyi kadere, fıtrata bağlayan bir hükümet sel ile boğuşan insanlarla dalga geçer gibi çay paketi atıyor. Sözde dünya lideri! Artık insanlar uyanmalı özellikle Z kuşağı denilen yeni nesil, sorgulamaya başladı bile. 2023 hatta erken seçim olursa AKP de ve onun yandaşı MHP de dibe vuracak. İnsanları artık beka, din, vatan, millet üzerinden kandıramayacaklar. Onlar gidince çok bişey değişmeyecek yerlerine kim gelecek, yine bu sistemi devam ettirecek olan burjuva bir parti veya partileri gelecek. Güçlü bir işçi sınıfına tam bu Z kuşağı döneminde büyük ihtiyaç var.
Fabrikadaki duruma gelecek olursak Tofaş’ta yıllık izinden sonra Doblo hatları mesaili yoğun bir çalışma yaparken, Egea hattı malzeme eksikliğinden dolayı izinde. Yıllık izinleri neden 10 gün kullandırdıkları belli oldu. Türk Metal’in yandaş medya grubu gibi davranan bazı işçiler haricinde, sözleşme taslağını beğenen yok. Umut bekleyen de yok! Zaten enflasyon yüzde 10 açıklanacak taslakta yüzde 29 isteniyor. Yüzde 10 ile yüzde 15 arasında bir zam alırlar, bunun neresi başarı? Ölümüne çalıştık diyerek bu taslağı mı işçiye layık gördünüz. Vergiye girince asgâri ücretin biraz üstünde maaş alan işçiler, yeni yılda gelecek zamlar ile ne yapacak? Yoksulluk açlık sınırı altında nasıl geçinecekler. Her yıl ciro rekorları kıran bu fabrikalar, işçiye gelince damla akıtmıyorlar. Bu kez kaybetmek istemiyoruz, sendikalar birleşmiyorsa, işçiler birleşmeli tek vücut, tek yumruk olmalıyız.
Hak ettiğimiz ücret için örgütlenmeliyiz!- Çorlu'dan bir alüminyum işçisi
Merhaba, ben bir alüminyum fabrikasında işçi olarak çalışıyorum. Çalıştığım fabrikada sendika olmadığı için fabrika yönetimi içeride çalışan biz işçileri insanlık dışı koşullar altında çalıştırıyor. Asgari ücret maaş verip daha fazla para kazanmamız için bizi her gün 12 saat çalışmak zorunda bırakıyor. Onu da hak ettiğimiz miktarda değil içeride kendine has belirlediği oranlar üzerinden veriyor. Her akşam yaptığımız fazla mesaiyi saatlik ücretimizin yarısına düşürüyor. Sadece pazar günleri yaptığımız mesaide mesai ücreti olarak saatlik ücretimizi tam olarak ödüyor. İşin özü evimizde tencerenin kaynaması için patronun bize sunduğu zorunlu fazla mesaiyi kabul etmek zorundayız.
Yaptığımız iş oranında maaşların düşüklüğü bizim her zaman aklımızda daha iyi iş bulsak da buradan kurtulsak düşüncesini geçiriyor. Bu düşünceyi gören yönetim ise işi bırakmayalım diye hemen göstermelik işler yapıyor. En son içeride çalışan bütün işçilere ikramiye verileceğini söylediler. Ama gelin görün ki verdikleri ikramiyenin de daha önce yaptıkları her şey gibi göstermelik olduğu ikramiye oranını açıkladıklarında ortaya çıktı. Yılda toplam yarım maaş ikramiye verip onu da dörde bölüyorlar.
Hak ettiğimiz ücreti alabilmek için sendikalaşmamızdan başka çaremiz yok. Patronun ya da onun yerine sözünü söyleyen yöneticilerden bize çare yok. Biz işçiler ancak ve ancak birlik olursak hak ettiğimiz koşullarda hak ettiğimiz ücretlerle çalışabiliriz.
Önce işyerinde sonra hayatta örgütlenmek gerek!- Çorlu’dan bir metal işçisi
Çorlu'da bir metal fabrikasında çalışıyorum. Uzun süren işsizlikten sonra can havliyle sarıldığım bir yer oldu burası. Malum Avrupa'yı kıskandıran ekonomimiz var, ama bizler nedense yıllar süren işsizlikler, çalışsak da açlıktan hallice hayatlar yaşıyoruz.
Fabrika 60 kişilik bir yer. Çalışanların çoğu Mısırlı ve Afganistanlı göçmenler. Bizler, Türkler ve Araplar olarak aynı çatı altında ezilen, emeği sömürülen, normal ihtiyaçları için bile ortalama standart sağlanması layık görülmeyen işçileriz. Servis masraflarından kısmak için normalde (!) 12 saat olması gereken mesai süresini 14,5 saate kadar çekme gereği duymuş patronumuz. Yine tek servis olması için birbirinden alakasız yerleri tek servis dolaşarak 15 dakikalık yolu 1,5 saate kadar çıkarmaktan çekinmemiş. İş olmadığı halde sürekli mesaiye bırakan, maaş günü geldiğinde para yok diyen, mesaileri zaten bankaya yatırmayan, elden bile bir ay sonradan veren bir yer iş yerimiz.
Yerli, göçmen, Kürt, Türk, Arap, kadın, erkek, genç, yaşlı, hepimizin dertleri aynı, çalıştığımız yerlerde insanca muamele görmüyoruz, aldığımız ücretler insanca yaşamamıza müsaade etmiyor. Geçinemiyoruz. Kurtuluş yolumuz ise önce iş yerlerimizde örgütlenerek sendikalaşmak, sonra ise hayatta örgütlenmek. Çünkü bizler yalnız başımıza ne iş yerlerimizde ne de hayatta hiçbir şey yapamayız.
Taslağın sonuna kadar arkasında duracağız!- Bursa SCM’den bir işçi
Merhaba dostlar, tüm işçi sınıfına SCM işçileri adına selam olsun! Yine bir toplu sözleşme süreci içerisine girmiş bulunmaktayız. Sendikamız Birleşik Metal-İş sendikası bizlerin de tartışarak oluşturduğumuz taleplerimizi göz önüne alarak bir taslak hazırladı. Bu defa sendikaların hazırlamış olduğu taslaklar birbirlerine çok yakın. İlk bakıldığında sanki birlikte hazırlanmış gibi görünüyor. Metal iş kolunda şimdilik en büyük sendika TM gibi görünse de her zaman belirleyici olarak Birleşik Metal-İş ön plana çıkar. Çelik-İş sendikasını ise imza atılacağı güne kadar meydanlarda hiç göremezsiniz.
Artan hayat pahalılığını ve son zamanlarda her şeylere gelen zamları göz önüne aldığımızda taslaktaki zam oranı düşük gibi gelebilir. Bizim SCM çalışanları olarak hazırladığımız taslak %28 civarında idi. Taslağımızı komite ile hazırlayıp tüm işçilerin onayını alarak belirledik. Sendikamızın hazırladığı taslak bizim taleplerimizi karşılıyor. Taslağı yüksek rakamlarda hazırlayıp yarısını bile alamayınca işçilerde ileriye dönük moral bozukluğu yaşanıyor. Bu durumdan kaynaklı biraz gerçekçi olmaya çalıştık.
Aslında ekonomik duruma bakarsanız bu zam oranı çok düşüktür. Patronlar evlerinde tatil yerlerinde keyif yaparken biz pandemi koşullarında hastalanmayı göze alarak onların kârlarına kâr kattık. Her şeye rağmen yine bizlerden fedakârlık yapmamızı istiyorlar. Biz bu güne kadar elimizden gelen her türlü fedakarlığı yaptık artık tahammülümüz kalmadı şimdi fedakarlık sırası onlarda. Biz SCM çalışanları olarak bu taslağın sonuna kadar arkasında duracağız. Bunun içinde mücadelede ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Direnen işçiler her zaman kazanır!
Fabrikanın ismini değiştirmek mücadelemizi bitirmeyecek!- Dilovası Systemair’den bir işçi
Herkese yoldaşça selamlar. Geçtiğimiz haftalarda fabrikamızda bir kutlama düzenlendi. Yönetimin isteğiyle hepimiz fabrika avlusunda, zamanında HSK direnişçilerinin aylarca gerçekleri haykırdığı girişin önünde toplandık. Masalarda pastalar ve meşrubatlar, kürsüdeki patronların arkasında müdürler dizilmiş. Türkiye’de klima sektöründe ihracat rekorumuzu kırarak ikinci olmuşuz, onun kutlamasıymış. Patronlar hepimize teşekkür etti. Geçmişte ne kadar “tatsızlıklar” yaşansa da önümüze bakmamız gerektiğini söyledi. Tatsızlıktan kastı anayasal hakkımız olan sendika hakkını gasp etmeleri, iftiralarla işçileri tazminatsız işten çıkarmaları, baskılar, tehditler, şantajlar... Geçen sene geceyi gündüze katarak pandemi hastanelerine klima santrali üreten işçilere maaş zammı yerine baklavayı layık gören patronlar bu sene de gasp edilen sendika hakkı yerine işçilerine pastayı layık görüyor.
Kutlamada patronlar bir açıklama daha yaptı. Fabrikanın ismi bundan sonra Systemair HSK değil, sadece Systemair olacakmış. Yani yerli şirketin ismi kaldırılacak, sadece İsveç firmasının adı kalacak. Bunun bir pazarlama taktiği olduğunu, müşterilerin kafasının karışmaması için HSK’yı kaldırdıklarını söyleseler de güneşin alnında bekleyen yüzlerce işçi olarak biz gerçek sebebi biliyorduk. HSK ismi sendikal mücadele ile özdeşleşmişti. HSK ismi patronlar için “tatsızlık”, bizim için ise aylarca verilen onurlu mücadele, ekmek ve hürriyet kavgası demekti. Bizim paralarımızla alınan baklavalar ve pastalar bize gerçeği unutturmayacak. İsimleri kaldırmanın hiçbir faydası olmayacak. Sendikal yetkimiz er ya da geç mahkemede tescillenecek. Anayasa Mahkemesi’nin “yetki davalarının uzaması sendika hakkının ihlalidir” kararı bizim için bir dayanaktır. Mücadelemiz devam ediyor.
Bu yazılar Gerçek gazetesinin Eylül 2021 tarihli 144. sayısında yayınlanmıştır.