Metal Fabrikalarından Haberler

''Metal Fabrikalarından Haberler'' köşesinde metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

Patron işine gelince Avrupa’yı örnek gösteriyor

Türk Metal’in MESS grup sözleşmesi taslağı açıklandığından beri her şeye zam geliyor ve gelmeye devam edecek. Açıkladıkları taslağa göre alacakları zam en fazla %38 idi. Tabi alırlarsa! Enflasyon farkının ne olacağına dair maddelerin ise hâlâ görüşüldüğü söyleniyor. Öte yandan Tofaş’ın çıkardığı Bizbize gazetesi “neden, çalışma koşulları” diye bir yazı yayınladı. Çıkardıkları gazete Avrupa’da sözleşmelerin 4 yıllık yapıldığının reklamını yapıyor. Bu da gösteriyor ki, Türk Metal’in kırmızı çizgi dediği sözleşme süresinin iki yıl olmasını kabul etmeyecekler. İşveren, Avrupa’dan bunu örnek gösteriyor. Peki, öyleyse çalışma koşulları, izinler, sosyal haklar da Avrupa’da çalışan işçilerinki gibi olsun. Ayrıca Avrupa’da enflasyon bizdeki kadar yüksek değil, ama bunu bilen kaç işçi var. Biz bunu hak etmiyoruz. İnsanlar nasıl yönetilmek istenirse öyle yönetilir. Biz işçiler neler yapabileceğimizin farkında değiliz. Bir günde her şeyi altüst edebilecek bir güce sahibiz. Tabii birlikte olursak!

Bursa Tofaş’tan bir işçi

 

OHAL de olsa sonuna kadar mücadele ederiz

Geçen hafta sabah iş çıkışı Türk Metal sendikası şubesine sözleşme hakkında bilgi almak için gittik. Şube başkanı MESS'le sendika arasında yapılan TİS oturumuna katıldığını söyledi.  Oradaki görüşmelerden bahsetti. Pevrul Kavlak’ın Renault işçisini sürekli sorduğunu, sürekli aklında Renault işçisi olduğunu ve bizi düşünerek her maddenin altına imzasını attığını söyledi. Artık korkusundan mı yoksa metal işçilerini daha nasıl satarım düşüncesiyle mi, önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Toplantı süresince sözleşmenin ne olursa olsun iki sene olması gerektiğini her arkadaşım defalarca söyledi. En çok merak edilen konu ise “ya istediğimizi alamazsak, o zaman ne yapacağız” sorusuydu. Nizam başkan ise “biliyorsunuz OHAL var, Cumhurbaşkanının OHAL hakkında ne dediğini biliyorsunuz, o zaman ne olur bilemeyiz greve çıkarız, yasaklayabilirler, duruma göre içerde bir şeyler yapabiliriz” demeye başladı.

Bu sözler herkes tarafından tepkiyle karşılandı. Arkadaşlar söz alıp “ne olursa olsun mücadele etmeliyiz, OHAL olduğu için yasaklanan grevlerde mücadele eden fabrikalar var, onlar mücadele etti, kazandılar, biz de kazanırız, sonuna kadar mücadele etmeliyiz” dediler. Başka bir arkadaşımız “Cumhurbaşkanı patronu destekliyorsa işçi sendikası da işçisinin yanında durmak zorundadır, gerekirse grev yasağına karşı grev yaparız hakkımızı alırız” dedi. “Bunun örnekleri var kazanım da elde ettiler. Madem çok güçlü sendikayız, metal iş kolunda 120 bin üyemiz var o zaman sendikanın işçinin gücünü gösterelim” sözleri de tüm işçi arkadaşlardan destek gördü.

Bursa Renault’dan bir işçi

 

Ne yaparsa işçi yapacak!

Ekip 2, vardiya çıkışında, tuvaletlerin iyi temizlenmemesi, yemeklerin kalitesizliği ve servis sıkıntısı üzerine sendika eylem çağrısı yaptı. Eylem duyurusu vardiya bitimine 1 saat kala yapıldı. İş çıkışında tüm bölümler, departmanlarının önünde toplandı, slogansız sessiz bir yürüyüş yaparak itfaiye binasının önüne geldik. Toplandıktan sonra şube başkanı bir açıklama yaptı, "Son zamanlarda yaşadığımız bazı sıkıntılar var servis, yemekhane ve tuvalet sıkıntıları üzerine şikayetleri, isteklerimizi , fikirlerimizi ilettik. Servislerde çok büyük sıkıntılar var araçların eski olmasından kaynaklanan yolda kalmalar, servislerin geç gelmesi, bozulması, şoförlerin yanlış tutumlarını ilettik, çok eski olan servislerin iyileştirilmesi konusunda öneri verdik” dedi ve hiç bir konu hakkında olumlu geri dönüş olmadığını söyledi. Bu sorunları geç de olsa çözeceğini bu yürüyüşteki birlik ve beraberliğimiz ile vereceğimiz mesajın ne kadar istekli olduğumuzun göstergesi olacağını söyledi.  Daha sonra idari binanın önüne doğru yürüyüp sloganlar eşliğinde turnikelerden çıkış yapıp servislere bindik. 2015 eylemlerinde Renault işçisi örgütlü gücüyle MESS'e, sarı sendikaya ve iktidara karşı kafa tutarken, şimdi geldiğimiz yerde Türk Metal'le en basit yemekhane ve servis sorununu çözmek için eylem yapıyoruz. Daha bu sorunları halledemeyen sendikadan ne beklenir ki? 2015'deki gibi daha güçlü şekilde sahneye çıkmalıyız. Ne yapacaksa işçi yapacak!

Bursa Renault’dan bir işçi

 

Türk Metal’de metal yorgunluğu!

Türk Metal’in en büyük şubelerinden biri olan Çayırova şubesi kapatıldı. Tüm yöneticileri ve işyeri temsilcileri görevden alındı, temsilcilerin bir kısmı da işten atıldı. Fabrikaların bir kısmı Pendik’e bir kısmı da Gebze’deki şubelere bağlandı. Gebze şube yönetimi de görevden alındı, yerine Pevrul Kavlak’ın hemşerisi getirildi. Fabrikalarda bu operasyonun içeriği tartışılmaya başlandı. En sonunda işçiye en küçük bir açıklama yapma zahmetinde bulunmayan Türk Metal genel merkezinin bu operasyonu "yolsuzluk operasyonu" olarak ifade ettiğini öğreniyoruz.

Bizim aidatlarımızla altına son model araba çekenlerin, bizim aidatlarımızla altına son model araba çekenlere karşı işçi lehine mücadele edeceğini düşünmek oldukça komik. Öyleyse görevden alınan yöneticilerin suçları, disiplin süreçleri açıklansın. Ama açıklayamazlar, hemen hemen tüm yöneticiler o suçların parçası, bu kirli, işçinin sırtından geçinen düzenin bir çarkı olmuş durumdalar. İşçilerin büyük kısmı ise bu durumun farkında. Koltuk kavgalarıyla sendika bürokratları birbirini yerken, Türk Metal üyesi biz işçiler komitelerimizi kurmalı, patron ve sendika işbirliğini aşmalıyız.

Çayırova’dan Türk Metal üyesi bir işçi

 

Fabrikalarda mezhepçiliğe karşı mücadele etmek bizi sömürenlere karşı mücadele etmektir!

Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü fabrikalarda yan yana tezgahlarda, istasyonlarda çalışıyoruz, alın terimizin karşılığını almak için mücadele ediyoruz. Bazen de mücadele etmek yerine birbirimizi yiyoruz. Patronların dümenine su taşıyoruz. İşçi sınıfı mezhepsel farklılıklarını ancak patronlara karşı birleşerek aşabilir. Patronlar, işçi sınıfı en küçük bir bilinçlenmeye gittiğinde “o nereli, bu nereli, o Tokat’ın hangi ilçesinden, köyünden” misali içimizi kaşımaya çalışıyor. Türkiye’nin kangren haline gelmiş, tamamen hükümetler ve hakim sınıflar tarafından istismar edilmiş mezhep meselesini o ya da bu şekilde önümüze çıkarıyorlar. Kaldı ki, kangren haline gelmiş bu sorunu çözecek olanın fabrikalarda mücadele alanlarında, sendikalarda, işçi örgütlerinde  birleşen işçi sınıfı olduğunu da patronlar ve hükümetler çok çok iyi biliyor.

İster Alevi olsun ister Sünni olsun patronun sömürüsüne maruz kalan işçiler, bu tür yönlendirmelere karşı baştan çekingen bir tutum alıyorlar. Maalesef gerçek bu. Peki, öncü işçilere burada sorumluluk düşmüyor mu? Yıllarca hakim sınıf olan patronların yönlendirmeleri ve müdahaleleriyle paramparça edilmek istenen işçi sınıfına, kardeşliğin ve eşitliğin sözünü yani işçi sınıfının birliğini aşılayacak olan öncü işçilerdir.

Biri Tercan’lı birisi Refahiye’li iki Erzincanlı emekçiyi birleştirmenin tek yolu sömürüyü sonlandırma mücadelesidir. İkisini de iliklerine kadar sömüren patronlardır. İkisinin birbirine zararı yokken, onları birbirine düşman eden yine patronlardır. Mezhepsel farklılıklarımızı bir kenara koyalım, bölücülük yapan, düşmanlık tohumları eken, bizleri kırdırmak için ellerinden geleni yapan, tüm namussuzlukları yapan ve emeğimizi çalan patronlara karşı yan yana mücadele edelim!

İstanbul Tuzla Serbest Bölge’den bir metal işçisi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2017 tarihli 99. sayısında yayınlanmıştır.