MESS sözleşmelerindeki önemli ayrıntı: Kıdem tazminatı

MESS sözleşmelerinde ilk tur görüşmeler 5 Ekim itibariyle başladı. 2015’in mücadelelerinin ardından pazarlığın masada değil fabrikalarda sonuçlanacağı, işçinin iradesinin ve bu iradenin sendikaları ne kadar ileriye itebileceğinin belirleyici olacağı bir süreç bizi bekliyor. Ancak bu süreç sadece metal işçilerini ilgilendirmiyor. Hem ekonomi hem de sınıf mücadelesi açısından stratejik önemdeki metal sektöründe olup bitenler, her zaman sınıfın tamamını ilgilendiren sonuçlar doğurur.

Bu anlamda MESS sözleşme taslaklarında herkes tarafından merak edilen ücret zamları, sosyal haklar, sözleşme süresi gibi popüler konuların yanında biraz arka planda kalmış ama çok önemli bir ayrıntı var. O ayrıntı kıdem tazminatı ile ilgili. Renault fabrikasından bir öncü işçi, Gerçek gazetesinin Eylül sayısında fabrikadan haberler bölümünde çıkan yazısında bu ayrıntıyı yakalamıştı. Türk Metal’in taslağını değerlendiren Renault işçisi şöyle diyordu:

“Taslakta maddeler arasında yer alan kıdem tazminatının 30 gün üzerinden kabul edilmesi demek kıdem tazminatımızın fona devredilmesini fiilen desteklemek demektir. Türk-İş defalarca kıdem tazminatının kaldırılması "kırmızı çizgimizdir, kabul edemeyiz" demesine rağmen MESS ile birlikte bu maddeyi taslağa koyarak kıdem tazminatının fona devredilmesini önceden kabul etmiş demektir.”

Oynanan oyunu derhal kavrayan ve deşifre eden gerçek bir öncü işçinin sınıf bilincini yansıtan ifadeler bunlar. Bir sendikanın, işçilerin kazanılmış haklarını korumasından doğal bir şey olamaz. Ancak kıdem tazminatı metal işçisinin değil tüm sınıfın kazanımıdır. “Tüm işçilerin kıdem tazminatı gasp edilsin önemli değil, biz güçlüyüz sözleşmeye madde koyar hakkımızı koruruz” düşüncesi son derece yanlıştır. Metal işçisini sınıfın geri kalanından ayırmaya neden olur. Türk-İş’in, bizim savunduğumuz gibi ve kongre kararlarında da kabul edildiği üzere “kıdem tazminatına dokunursanız genel greve gideriz” dediğini düşünelim. Bu genel grevin yaptırım gücü açısından metal sektörünün merkezi ve stratejik önemi tartışılmaz. Öyleyse eğer metal toplu sözleşmelerine kıdem tazminatı maddesi için özel madde eklenirse, metal işçisinde greve çıkma motivasyonunun kırılacağı ve genel grevin zayıflayacağı açık değil mi?

Görün bakın, MESS hiç tartışmadan bu maddeyi kabul edecektir. Çünkü sınıf bilincini körelten ve sınıf dayanışmasına ket vuran, sektörel dar çıkarları sınıfın genel çıkarlarının karşısına koyan bu yaklaşım en çok patronların işine gelir. Dahası bir sözleşme dönemi kıdem tazminatı hakkına dokunmayan MESS, yasal güvence kalktıktan sonra hemen ertesi sözleşmede bu maddeyi kaldıracaktır. Yani bu maddenin sözleşmeye eklenmesi sektörel ve dar çıkarlar açısından bakıldığında bile yanlıştır.

Benzer bir maddenin DİSK Birleşik Metal-İş sendikası taslağında da yer alıyor olması çok daha vahim bir durumdur. Birleşik Metal’in taslaklarının hiçbir zaman Türk Metal’den eksiği olmaz fazlası olur. DİSK’i ve Birleşik Metal’i ayıran ise taslaklardan ziyade mücadeleciliği olmuştur. Birleşik Metal, taslaklarda daha yüksek rakamlar önerdiği için değil işçinin üretimden gelen gücünü kullandığı için daha fazla kazanım elde edebilmiştir. Dolayısıyla bu maddeye taslakta yer vermese Türk Metal’den geriye düşmüş olmazdı. Tam tersine bizim “taslakta niye kıdem tazminatı yok” diyene kıdem tazminatının korunmasının ancak tüm sınıfın seferberliği ile mümkün olduğunu anlatması doğru tavır olurdu. Zira Birleşik Metal’in ayırıcı yönü de budur ve bu olmalıdır.

Bu durumda doğru olan MESS sözleşme taslaklarından kıdem tazminatı maddesinin geri çekilmesidir. Bu tutum kıdem tazminatını “kırmızı çizgi” olarak kabul eden hem Türk-İş hem de DİSK’in tutumuyla tutarlı olacaktır. “Her koyun kendi bacağından asılır” mantığının sınıf mücadelesinde yeri yoktur. Metal işçisi ile tüm sınıfın kaderi ortaktır. Savunulan hak sıradan bir hak değil, 2 ya da 3 senelik sözleşme dönemlerine sıkıştırılması mümkün olmayan tarihsel bir kazanımdır. Bugünün işçileri, çocukları hatta torunları için kıdem tazminatı hakkına sahip çıkmalıdır. Metal işçisi “gemisini kurtaran kaptan” değil sınıfın öncü gücü olmalıdır. Sendikaların görevi de metal işçisini bu mantıkla örgütlemektir. Türk Metal’in böyle bir mantığı olmadığı biliniyor. Ancak öncü işçiler, bu maddenin çıkartılmasını Türk Metal’e de dayatmak üzere bilinçlendirme çalışması yapmalıdır. Birleşik Metal sendikası ise kıdem tazminatının savunulmasındaki öncü ve aktif konumunu sözleşme sürecine taşımalı, taslaktan kıdem tazminatı maddesini çıkartıp tüm kamuoyuna kıdem tazminatını savunmak için metal işçilerini bugünden bir genel grev için örgütlemeye başladığını duyurmalıdır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2017 tarihli 97. sayısında yayınlanmıştır.