Göçük altında kalmak madencinin kaderi değildir!

Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında 22 Haziran akşamı saat 20:00 sıralarında bir göçük meydana geldi. Yerin 400-460 metre altında meydana gelen bu tavan göçmesi sonucunda iki maden işçisi mahsur kaldı. Göçüğün yaşandığı esnada ocakta bulunan diğer işçiler arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken bir göçük daha yaşandı. İşçilerin aileleri ve çalışma arkadaşları maden ocağının girişinde büyük bir kaygı içinde bekleyişlerini sürdürürken, kurumun kendi bünyesinde bulunan tahlisiye ekibinin çalışmaları sonucu yaklaşık 6 saat sonra işçiler sağ olarak kurtarıldı.

Madenlerde yaşanan bu göçükler normal ve olağan karşılanması gereken bir durum mudur? Eğer bu sorunun cevabı maden patronlarının ve her koşulda patronlar sınıfına hizmet eden AKP hükümetinin açıklamalarında aranırsa, “bu işin fıtratında vardır.” Onlara sorarsanız işçilerin ölümü de kaderdir.

Özelleştirme politikaları ölüme davetiye çıkarıyor

İşçileri birer köle olarak gören hükümet ve ilgili bakanlıklar, madenlerde meydana gelebilecek kazalara bırakın öncesinde önlem almayı işçiler öldüğünde bile denetleme yapma gereği duymuyor. Ne zaman ki ölümler ulusal basında haber olursa ancak o zaman inceleme ve denetleme yapma gereği duyuyorlar. Fakat bu incelemelerde de sorumlular bir türlü ortaya çıkarılamıyor. Soma’da, Ermenek’te ve daha nice madende yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği katliamların hesabı yıllardır verilmedi.

Eğer bu soruyu sorarken üretimde daha fazla kâr elde etmeyi değil de işçi sağlığını ve iş güvenliğini merkeze alır ve soruyu da bu doğrultuda maden işçilerine sorarsanız, ne “fıtrat” ne de “kader” cevabını alırsınız. Zonguldak’ta meydana gelen bu göçük ve sonrasında yaşananlar da bir ölçüde bunu göstermiştir.

Bilindiği gibi 30 yılı aşkın bir süredir TTK özelleştirme saldırısı altında. Özelleştirme uygulamalarında açık ara birinci olan AKP hükümeti, bir taraftan taşeronluk uygulaması ve rödovans sistemiyle diğer taraftan kuruma işçi alımının durdurulmasıyla adım adım TTK’yı özelleştirmek için bir zemin hazırlamaya çalışıyor. Daha önce TTK’da 50 bin olan maden işçisi sayısı 1980’li yılların sonlarından itibaren uygulanan hükümet politikalarıyla, bugün 7 binin altına düşmüş durumda. Şu an üç ya da dört işçinin yapması gereken işi bir işçi tek başına yapmak zorunda kalıyor. Bu durum doğal olarak iş güvenliği konusunda ciddi düzeyde bir zafiyet doğuruyor.

Madenler işçi denetiminde kamulaştırılsın!

Madenlerde yaşanan göçükleri kimse normal ve olağan bir durum olarak gösteremez. AKP hükümetinin özelleştirme politikası, madenlerin denetimden uzaklaşmasına ve bunun sonucu olarak da iş cinayetlerinin artmasına yol açıyor. Eğer üretimde kâr odaklı bir yaklaşım yerine, işçilerin güvenliğini ve sağlığını temel alan bir politika uygulanır ve bu doğrultuda yeterli sayıda teknik ekip sağlanırsa, bu göçüklerin yaşanmasının önüne geçilebilir. Fakat bunu ne işçi düşmanı AKP gerçekleştirebilir ne de gözü paradan başka hiçbir şey görmeyen patronlar. Bunu hayata geçirecek olan tek ve gerçekçi politika bütün madenlerin işçi denetiminde kamulaştırılmasıdır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2018 tarihli 106. sayısında yayınlanmıştır.