Gerçek Aralık 2020 Fabrikalardan Haberler
Gazetemizin Aralık 2020 tarihli 135. sayısında da fabrikalardan ve direnişlerden işçi mektuplarını yayınlıyoruz.
Canımızı korumamız için birlik olmaktan başka yol yok - Tuzla Sedef Tersanesi’nden bir işçi
Merhaba arkadaşlar ben Sedef tersanesinde çalışıyorum. Tersanemiz hem alan olarak hem de çalışan işçi kapasitesi bakımından en büyük tersanelerden biri. 5 bin civarı işçi çalışıyor. Koronavirüs vakalarının 30 bini bulduğu şu günlerde 5 bin kişi aynı yemekhanede yemek yiyor, hepimiz daracık bir kapıdan içeri giriyoruz. Çalıştığımız taşeron firmanın sağladığı 100 metrekare soyunma odasında 60’a yakın kişi soyunuyor. Yemek arasında oturup çay içmek için taşeronun bize sağladığı prefabrik dinlenme odasının büyüklüğü 30 metrekare bile değil. Havalar soğudukça odanın içerisinde oturmak zorunda kalıyoruz. Sosyal mesafeyi geçtim içerde oturacak yer bile kalmıyor. 10 dakikalık sigara molalarında da küçücük bir alanda iç içe sigara içmek zorunda kalıyoruz. Daha fazla iş yapmak için 10-15 işçi beraber daracık alanlarda çalışıyoruz. Sanki böyle şartlar altında çalışmıyormuşuz gibi patronlar suçu bizde bulmaya çalışıyorlar. Günde on sefer hoparlörlerden maskeye dikkat etmediğimiz, sigara molalarını uzun tuttuğumuz ve yemekhaneden hızlı çıkmadığımız uyarıları yapılıyor. Patronlar suçu işçiye atmaya gelince sütten çıkmış ak kaşık gibi davranıyorlar, gerçekte ise çalıştığımız koşullarda kendimize dikkat etmemiz mümkün olmuyor. Koronavirüsü kaptıktan sonra da işe gelmediğimiz günler maaşın yüzde 60’ını sigortadan alıyoruz. Test yapıp sonucunu beklediğimiz 3 gün raporlu sayılmıyoruz. Bu sebeple birçok arkadaşımız belirti göstermelerine rağmen test olmaya gitmek istemiyorlar. Maaş kesintisi ve koronavirüs arasında tercih yapmak zorunda kalıyoruz. Patronlar sorunu işçilerde bulmaya çalışadursun biz işçiler tersanelerde bu çalışma düzeni yüzünden salgın tehlikesiyle burun buruna çalışıyoruz.
Ne patronlar sağlık bakanlığı ne de iktidar biz işçilerin durumunu düzeltmiyor, düzeltmeyecek. Çünkü dertleri biz işçiler değil, tek dertleri kâr etmek. Kendi sorunlarımızı kendimiz çözmemiz için birlik olmaktan başka şansımız yok. Evden işe işten eve taşeron kadro ayrımı olmadan servis imkanı sağlansın, önünde metrelerce kuyruk olan yemekhanenin kapasitesi arttırılsın, dinlenme yerlerimiz ve mola alanlarımız genişletilerek Türk Tabipler Birliği’nin uygun gördüğü şekilde düzenlensin istiyoruz. Koronavirüse yakalanmak iş kazası sayılsın, ücretsiz izinlere son verilsin, vaka ve temaslı arkadaşlarımız ücret kesintisi olmadan izne ayrılsın istiyoruz. Ancak biz işçiler birlik olursak, beraber mücadele edersek patronların ve iktidarın taleplerimizi yerine getirmelerini sağlayabiliriz.
Yılmadan devam edeceğiz - Direnişteki Grup Tekstil işçileri
Direnişimiz bütün zorluklara karşı 93 gündür devam ediyor. Hakkımızı alana kadarda yılmadan usanmadan devam ettireceğiz. Hakkımız olan tazminatlarımızı ve alacaklarımızı almak için geçtiğimiz hafta Ankara’ya meclise gittik. Ama pandemi bahanesiyle meclise giremedik. Onun yerine bize bakanlarla görüşüleceği söz verildi. Hak arayışımız sadece Ankara'da değil Grup Tekstil patronlarının saklandığı İstanbul'da da devam ediyor. Ama Grup Tekstil patronları bizden saklanıyor. Sadece saklanmakla da kalmıyor. Önümüzdeki mahkemeyi kazanacağımızı bildikleri için şuan kendi üstlerinde olan herşeyi başka insanların üstüne yapıp işlerini de hem Türkiye'de hem de yurtdışında başka insanların üzerinden yapıyorlar. Şuan için elimizde birşey yok ama üç patronlu şirketin nasıl ikisini bulduysak üçüncü Adem Genç'i de buluruz. Onlar kendilerini ne kadar akıllı sansa da bu dünyanın bir de öteki tarafı var. Şunu unutmasınlar biz bu mücadeleyi sadece onlara karşı değil bütün olumsuzluklara; parasızlığa, koronaya, soğuğa ve işsizlikle rağmen veriyoruz. Onlar zannediyorki bugün olmasa yarın biz mücadeleden vazgeçeriz. Ama onlar bilmeli ki biz davamızdan hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğiz.
İşçi ve emekçilerin hayatı bu kadar ucuz olmamalı! - Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden bir asfalt işçisi
Merhaba emekçi arkadaşlar. Ben Ankara Büyük Şehir Belediyesi Fen İşleri’nde asfalt işçisi olarak çalışıyorum. Mansur Yavaş yönetimindeki belediyemizde salgın süreci içerisinde alınan tek önlem, mesai başlangıcı ve bitiş saatindeki toplu halde bulunmamıza sebep olan giriş-çıkış imzalarının askıya alınmasıydı. Bu sayede emekçilerin birbiriyle olan yakın temasının bir miktar önüne geçmiş oldular. Bu kararın alınmasın da ise mevcut Hak-İş'e bağlı Öz Taşıma-İş sendikasının hiçbir hamlesi bulunmamaktadır. Tamamı ile emekçilerin yöneticilere dayatmasıyla alınanbir karar olmuştur. Son bir kaç aydan itibaren ise giriş-çıkış imzalarını tekrar çıkardılar. Bu duruma defalarca itiraz etmemiz, yönetime şikayetlerimizi bildirmemiz sonuçsuz kaldı. Durum ile alakalı problemi mevcut sendikamıza taşıdığımızda ise yapabilecekleri bir şeyin olmadıklarını dile getirdiler. Binlerce emekçinin çalıştığı şantiyede giriş-çıkış imzalarından dolayı bir araya geliyor, aynı dosyalara herkes mecburen temas ediyor.
İmzaların tekrar çıkmasından kısa bir süre sonra, arkadaşlarımızın tek tek korona virüs testleri pozitif çıkmaya başladı. Bir şoför arkadaşımız imzaların çıkmasıyla beraber yakalandığı korona virüsten dolayı 10 gün içerisinde vefat etti. Arkadaşımızın vefat haberini ve sebebini sosyal medya hesaplarımızda paylaştığımız zamanda ise iş yerimizin iş güvenlik ekipleri bizleri telefon ile arayıp, tehdit vari şekilde paylaşımları kaldırmamız yönünde bizleri uyardılar. Biz emekçilerin bu mevcut problem üzerinden yönetime yüklenmemiz ve cimere bildirmemizden sonra, denetim için ekipler iş yerimize geldiler. Denetim günlerinde ki süreçte giriş-çıkış imzalarını kaldırıp, denetimin bitişiyle beraber giriş-çıkış imzalarını yeniden getirdiler.
Yönetim istediği kadar baskı uygulamaya kalksa ve dilediği kadar da bu baskılarla gözümüzü korkutmaya çalışsa da nafile. Biz emekçiler biliyoruz ki sendikasına sahip çıkıp denetleyen ve örgütlenme bilincinde olan işçilerin iş yerleri ve fabrikalarında bu denli yıldırma politikaları sürekli karavana olmaya mahkumlardır.
Kötü gidişata biz işçiler dur diyelim - İzmir Dalan fabrikasından bir işçi
Merhaba yoldaşlar ben Dalan kimya fabrikasında üretim bölümünde çalışan bir işçiyim. Üretimimiz sabun, şampuan, dezenfektan gibi ürünlerdir. Ülkenin dört bir yanında bu tip faaliyet gösteren fabrikalarda yüzlerce, binlerce arkadaşım olduğunu biliyorum. Bu tip fabrikalarda malum covid19’dan dolayı çalışma saatlerimiz normalinden çok daha fazlaya çıktı. Patronlar daha fazla çalıştırıp aynı ücreti almamızı hatta ellerinden gelse daha azını vermeyi ister oldular. Sözde temizlik ürünü üretiyoruz ama bütün gün bir maske bir eldiven çalışıyoruz. Yenisini istediğimizde aşırı bir tepkiye maruz kalıyoruz. Molasız çalışmaya zorlamaya başladılar günün on saati çalışıyoruz. Yemek molası 45 dakika onunda çoğu yemekhaneye gidip sıra beklerken geçip gidiyor. Artık kaçak göçek mola yapmaya başladık. Daha da kötüsü bu sebepler yüzünden fabrikada sürekli sirkülasyon var. İnsanlara bir dakika nefes alacak zaman vermedikleri için insanlar bunalıyor, biraz ses çıkaranı ücretsiz izne çıkarıyorlar. Ücretsiz izin olmadan önce de işten çıkarıyorlardı. Şimdi ücretsiz izin gibi kendi işlerine gelen bir bahaneleri var. Kısacası yoldaşlar biz biraz olsun sesimizi çıkarmazsak bizler için durum daha da kötüye gidecek. Bu yüzden örgütlenip mücadelemizi ileriye taşımak zorundayız.
Bizim hakkımızı verin yoksa biz almayı biliriz! - Eskişehir’den belediye temizlik işçisi
Biz işçiler olarak bu dönemde hem pandemiyle uğraşıyoruz hem de sözleşme sürecinde olduğumuz için gerek mesailerimizin gasp edilmemesi ve maaş artışı için gerekse sendikal haklarımızın ve ek zam ücretlerimizin verilmesi için uğraş veriyoruz. Cebimizin de boş kaldığı bu dönemde işçiye emekçiye verilebilecek en güzel hediyedir işçinin hakları. İşçinin işine sahip çıkma sebebi olacaktır. Bize açlık sınırında asgari ücretle geçinin diyorlar. Bu kış gününde sırtımıza giyecek ceket alamıyoruz, pazarlar el yakıyor, yarım kilo domatesle bir hafta yetinebilir mi insan! Torba yasayla kıdemimize iş güvencemize saldıranlara gerekli cevabı alanlarda verdik ve kazandık. Gerekirse yine harekete geçeriz. Artık işçinin hakkını yemekten vazgeçin yoksa biz hakkımızı almayı biliriz!
Bu yazılar Gerçek gazetesinin Aralık 2020 tarihli 135. sayısında yayınlanmıştır.