Emekçinin Sözü: salla başı, al maaşı
Değişen yönetmelik gereği geçtiğimiz Şubat ayında atanan öğretmenlerin adaylık süreçleri 1,5 yıla çıkarıldı. Öğretmenler, ilk 6 ay oryantasyon (yetiştirme) süreci adı altında geçici görev yerlerinde haftada 4 gün 6’şar saat “hazırlık kursu” olarak danışman öğretmenlerle birlikte derse giriyorlar. Diğer 1 günde ise idari görev yapıyor. Sayfalar dolusu rapor ve evrak düzenliyor, bir yığın iş yükü ve angaryayla cebelleşiyor, hiçbir ek ders ve nöbet ücreti verilmediği hâlde okul içi ve bahçe nöbetlerine, raporlu öğretmenlerin boş derslerine koşuluyorlar. Yönetmelik gereği aday öğretmenlerin boş derslere ve nöbetlere koşulması, danışman öğretmen olmadan derslere girmesi yasak. Ancak birçok il ve ilçede bu türden angaryaların yaşandığı haberleri geliyor.
Aday öğretmenleri, danışman öğretmenler ve müdür değerlendiriyor ve verilen notlar adaylıkların kaldırılması için önemli. Not tehdidi ile aday öğretmenlerin idare ile angarya vb. sebeplerle mücadele etmesi önlenmiş oluyor.
Adayların göreve başladığı ilk günlerde okullara gelen Eğitim Bir-Sen yöneticileri, müdürleri de yanlarına alarak aday öğretmenleri kendi sendikalarına üye olmaları noktasında zorlayıp tehditler savurdular. Türkiye’de kamu emekçilerinin sendikal mücadelesinde koçbaşı görevini üstlenen Eğitim-Sen ve mücadeleyle birçok kazanım elde eden öğretmenler, müdür odalarında aşağılanıp terörist olmakla suçlanıyor, “bu sendikaya üye olanların vatana ihanet edeceği ve dolayısı ile adaylıklarının kaldırılmayacağı” sürekli vurgulanıyor. Oryantasyon adı altında, atanan öğretmenlere ilk günden gözdağı veriliyor, korkutuluyor.
Bütün bir yazı haftada 5 gün zorunlu seminerlerde geçiren ve yaz tatilleri ellerinden alınan aday öğretmenler sabah 9 akşam 5 kurs görüyor ve bu kurslarda tamamen Sünni, şeriatçı eğitim propagandası yapılıyor, MEB eliyle seminer gören öğretmenlere gerici “Milli Şuur” dergileri dağıtılıyor, İslami eğitim adı altında laiklik, Köy Enstitüleri ve ilerici değerler ayaklar altına alınıyor.
Seminerlerin eğitici içerikten yoksunluğu ve yoruculuğu nedeniyle zaman zaman tepki gösteren aday öğretmenlere devletin form doldurmaları için aday öğretmenlere maaş verdiği, sözleşmeli öğretmenlerin işinin daha zor olacağı, asgari ücrete göre çok daha yüksek ücret aldığımız ve şükretmemiz gerektiği söyleniyor.
Özellikle kadın öğretmenler, sigara içmelerinden kılık kıyafetlerine kadar ahlak bekçisi müdürler tarafından uyarılıp aşağılanıyor, bu davranışlar bahane edilerek performans değerlendirmede keyfi not kırılıyor. Biz öğretmenler, çocuk ve genç tüm öğrencilerimize bilimsel bir eğitim sunmak istiyoruz. İstekliyiz, donanımlıyız ve heyecanlıyız. Bizim bu heyecanımızı kırıp “salla başı al maaşı” moduna geçirmek isteyenlere karşı örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Ne kadar korkarsak o kadar kaybederiz! Ne kadar mücadele edersek o kadar kazanırız!
Bugün emeğimiz ve onurumuz için beraber mücadele edeceğimiz tek sendika Eğitim-Sen’dir. Böyle olmasına rağmen Eğitim-Sen bugüne kadar çoğumuzun kapısına dahi gelmedi. Bilgilendirme ve örgütleme ihtiyacı hissetmedi. Ama biz yine de Eğitim-Sen’in kapısını çalmalı ve not defterimizde bu eleştirilerle sendikaya girmeliyiz.
"Sendikaya üye ol, sahip çık, denetle!" şiarıyla mücadeleyi diri unsurlar olarak devralmalı ve tüm Türkiye’ye emek, eşitlik ve demokratik haklar için “nasıl mücadele edilir” göstermeliyiz. Böylelikle son günlerde iyice değer kaybettirilen öğretmenlik mesleğine hak ettiği değeri yeniden kazandırabiliriz.
Ankara'dan bir stajyer öğretmen
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Eylül 2016 tarihli 83. sayısında yayınlanmıştır.