200’e yakın kurye işçisi kazalarda öldü! Sadece sevgililer gününde 10 işçi hayatını kaybetti!

Erdoğan helallik isteme, yasaları uygula! Sendikalaşma hakkına saygı göster!

Pandemi sürecinde elektronik ticaret adeta patlama yaşadı. Yiyecek içecekten tutun, her türlü dayanıklı dayanıksız tüketim malzemesi evlere teslim ediliyor. Bunun için de binlerce moto kurye şehirlerin sokaklarında ve caddelerinde zamanla ölümüne bir yarışa sokuluyor. Pandeminin başladığı 2020 Mart ayından bu yana 200’e yakın kurye trafik kazalarında can verdi. Sadece İstanbul’da 14 Şubat sevgililer gününde 10 moto kurye kazalarda hayatını kaybetti. Kazalarda can veren kargo işçileri günde 14 saate ulaşan ağır çalışma koşulları dolayısıyla her gün sağlıklarını da kaybediyor.

Yemeksepeti’nde patron baskı ve hileyle sendikalaşmayı engelliyor

Binlerce kargo işçisi hükümetten ne lütuf bekledi ne de yardım. Örgütlenerek haklarını alma yoluna gittiler. Yemeksepeti ve Banabi’de işçiler Nakliyat-İş sendikasında, Yurtiçi Kargo işçileri TÜMTİS sendikasında, Gebze Migros Depo işçileri de DGD-SEN’de örgütlendiler. Anayasal haklarını kullanan bu işçiler patronların saldırılarına maruz kaldı. Yemeksepeti/Banabi örgütlenme ilerleyince sendikanın yetkisini engellemek için işkolu değişikliğine gitti ve 2 bin işçinin sendika üyeliğini düşürdü. Normalde hukukun gereği ve devletin sorumluluğu şirketin bu hileli işlemini iptal edip, işçilerin anayasal haklarını kullanmalarının önünü açmaktı. Oysa her zaman olduğu gibi istibdad rejimi sermayeden yana sınıfsal karakterini gösterdi ve patronun tarafını tuttu.

Yurtiçi Kargo “işten çıkartma yasağı”nda 100’den fazla işçiyi kıydı

Yurtiçi Kargo’da patron 100’den fazla işçiyi TÜMTİS sendikasına üye olduğu için işten attı. Üstelik iktidar “işten çıkartma yasağı” ilan etmişken bunu yaptılar. Gerek müfettişler gerekse de mahkemeler işten çıkarmaların sendikal sebepten olduğuna hükmetti. Ancak iktidar patronun sendika kırıcılığına engel olmuyor, tersine patrona destek veriyor. İşçiler işbaşı yaptırılmıyor, bu da çalışanlara verilen gözdağının devam etmesi anlamına geliyor. Böylece sendikanın çoğunluğu elde edip yasal yetki kazanması engelleniyor.

PTT’de örgütlenmek isteyen taşeron işçileri de işçi kıyımına uğradı

PTT’de kadrolu işçi sayısı giderek azalırken tüm yük taşeron işçilerin üzerine biniyor. Tüm kargo şirketlerindeki sorunlar en büyük dağıtım ağına sahip olan PTT’de misliyle yaşanıyor. Örgütlenerek haklarını alma yoluna giden ve PTT-SEN sendikasını kuran işçiler ise yine aynı akıbetle yani işten çıkartmayla karşı karşıya kaldılar. PTT işçileri İstanbul, Bursa ve İzmir’deki PTT müdürlükleri önünde oturma eylemi yapıyorlar. 

Migros Depo işçileri 120 gün hem patrona hem istibdada karşı direndi

Örgütlenerek hakkını almak için yola çıkan Gebze Migros Depo işçileri de aynı şekilde işten çıkartmalarla karşılaştı. 120 gün boyunca haklarını aradılar ve direndiler. Deponun kapısından, patronun villasının önüne kadar seslerini yükselttiler. Karşılarında kendi koyduğu yasaları koruyan, yaşanan soruna çözüm bulan bir devleti değil; o devletin polisini jandarmasını, copuyla kelepçesiyle gözaltısıyla buldular. Şimdi Erdoğan çıkmış helallik istiyor. Hiçbir şey yapmayacaktı. Devletin bütçesinden tek kuruş harcamayacaktı. Sadece devletin mevcut Anayasa ve yasalarını uygulayacak ve işçilerin sendikal örgütlenmesini engellemeyecekti. Ama o ve iktidarı, mensubu oldukları patronlar sınıfının çıkarını korumak için o koltuklarda oturduklarını bir kez daha kanıtladılar.

Sendikalaşma yüzlerce canı kurtaracaktı!

Örgütlü olmak, işçinin çalışma saatleri ve koşulları üzerinde söz sahibi olması anlamına gelecek ve her şeyden önemlisi yüzlerce ölümü engelleyecekti. Patronlar az sayıda işçiyle çok iş yaptıramayacak, artan iş yükünü karşılamak için daha fazla işçi istihdam etmek yoluna gidecekti. Ama tam tersine işten çıkartmaya gittiler. İşsizliği azdırdılar. Ölenler ne Erdoğan’a ne de devletin diğer sorumlu yöneticilerine helallik vermeden gitti. Kalanlar da haklarını helal etmiyor. İnsanca, güvenli ve güvenceli koşullarda çalışmak için örgütlenme haklarını istiyorlar. Onlar pandemi döneminde hayatın devamını sağlayanlardır. Yaptıkları iş, sağlık emekçilerinin yaptığı iş gibi kıymetlidir. Onlar da sağlık emekçileri gibi çalışırken can vermektedir. Onların mücadelesinin sesine ses olmak, onların haklı mücadelesine omuz vermek, bu uğurda çaba gösteren TÜMTİS, Nakliyat-İş, DGD-SEN ve diğer sendikaları desteklemek hepimizin görevidir! 

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2021 tarihli 140. sayısında yayınlanmıştır.