“Hewes e, ew jî bes e!”
Partimiz adına büyük bir gururla katıldığım, 30-31 Temmuz’da Amed’de (Diyarbakır) toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nin 5. Olağan Genel Kurulu’nda sohbet ettiğim Gewerli (Yüksekovalı) bir dostumdan öğrendiğim bu Kürt anasözü/atasözü, 14 Temmuz’da yapılan “Demokratik Özerklik” ilanının ardından yaşanması gereken süreci en iyi tanımlayan söz belki de. Yani: “İstektir, o da yeterlidir”.
Kongrede alınan kararları ve bunlara ilişkin yorumları gazetemizin sayfalarında okuyacaksınız. Ben size daha çok kongrenin genel atmosferini ve delegasyondaki ruh halini, bir de çok önemli bulduğum bir damara ilişkin gözlemlerimi aktarmak isterim. İki gün boyunca yapılan ciddi ve yoğun konuşmaların tamamından çıkan ilk sonuç şu: Kemalist’inden faşistine, sol liberalinden sözde demokratına kadar burjuva cephesi gerçekten çok haklı! Ama özerklik ilanına ilişkin tespit ve değerlendirmelerinde değil, yaşadıkları panik atak ve korkuda. Zira Kürt siyasi hareketi bir bütün olarak özerklik konusunda son derece kararlı ve net. Bunu en açık biçimde ilk gün yaptığı konuşmada Aysel Tuğluk ifade etti. Tuğluk’un birçok konuya açıklık getirdiği konuşmasının en çarpıcı bölümü ise şu: “Müzakere ve çözüme hazırız, ama baskıcı politikalara direnmek dışında bir seçeneğimiz ve kimsenin minnetine, lütfuna ihtiyacımız yok. Kürtler bu saatten sonra hiçbir şey kaybetmez, ama çok şey kaybettirecek güç ve kararlılıktadır.” Murat Belge’den Ali Bayramoğlu’na, Cengiz Çandar’dan Ahmet Altan’a kadar Kürt dostu görünüp özerklik ilanından sonra, derin devlet-derin PKK, harekete Ergenekon sızması, şahin-güvercin çatışması vs. gibi bin türlü psikolojik savaş senaryosu üretenlere ise en güzel yanıtı verdi: “Kürt hareketi, partisiyle, Kandiliyle, İmralıyla, halkıyla bir bütündür. Kimse hayali ayrılıklar, çelişkiler üretmeye kalkmasın!”
İkincisi hemen bütün delegeler Kürtlerin ulusal birliğinin önemine özel olarak gönderme yaptı. Özellikle İran’ın Kandil’e ve Kürt sivillere yönelik Türkiye ve ABD destekli saldırısına karşı öfkelerini vurgulayarak, sorunun ancak Kürdistan’ın dört parçasındaki hareketlerin birlikte mücadelesi ile çözülebileceğini ifade etti.
Son olarak ise; Kürt hareketinin içindeki devrimci-sosyalist-antiemperyalist damarın sesini, bu görkemli toplantıda duymak heyecan vericiydi. Batman milletvekili Ayla Akat, yaptığı uzun, derin ve nitelikli konuşmasında özerklik ilanının sadece Türk egemenlerini değil, bölgede emperyal hayalleri bulunan ABD ve (burası çok önemli!) Avrupa Birliği’ni de son derece rahatsız ettiğini söyledi. Akat, özerklik projesinin sürekliliğine vurgu yaparak, bu konunun 2007’den beri gündemlerinde olduğunu, açıklamada geç bile kalmış olduklarını belirterek “zamanı mıydı, değil miydi” tartışmalarına bir anlamda noktayı koymuş oldu.
Kongrenin en çarpıcı konuşmalarından birini yapan Van delegesi (BDP il başkanı) Cüneyt Caniş de: “Özerklik ilanı bile burjuvaziyi ve devleti şaşırtmış, çıldırtmış durumda, ya bir de ‘Bağımsız Birleşik Kürdistan’ı gündemimize alsaydık tahmin edin neler olurdu?” diyerek bir tespitten öte, Kemal Pir’lerin siyasi geleneğini temsil eden eğilimin canlı bir portresini ortaya koydu.
DTK’nin, DİP de dahil kongreye katılan tüm kurum temsilcilerini “doğal delege” kabul ederek söz hakkı vermesini de Kürtlerin siyasi olgunluğunun bir örneği olarak not düşmek gerekir.
“Demokratik Özerklik” ilanı, Marx’ın, “Gotha Programı’nın Eleştirisi”nde ifade etmiş olduğu “Gerçek hareketin her adımı, bir düzine programdan daha önemlidir” sözünü doğrularcasına Kürt halkında, dostlarında ve düşmanlarında muazzam bir etki yaratmıştır. Biz enternasyonalistlere düşen, Kürtlerin kendileri nasıl istiyorsa öyle yaşama yolunda attığı her adımı selâmlamak, bu doğrultuda görevlerini eksiksiz yerine getirmektir. İçlerindeki devrimci ve sosyalist damarın giderek daha da güçlenmesini umarak!