Londra metrosunda grev!

ASLEF (Metro Şoförleri Sendikası), RMT (Demiryolları ve Denizcilik Sendikası), TSSA (Ulaşım İşçileri Sendikası) ve UNITE sendikalarında örgütlü Londra Metrosu çalışanları, 5 Ağustos 2015 Çarşamba günü akşam 18.30'da, 48 saatlik bir greve çıktılar. Metro çalışanları, geçtiğimiz Temmuz ayının başında da 24 saatlik bir grev gerçekleştirmişlerdi. Haberimizin hazırlandığı saatlerde, çalışanlar, metro sistemini durdurmaya ve gereken güvenlik önlemlerini almaya hazırlanıyorlardı. Yarın, belirli metro istasyonlarında işçilerin bir araya gelmesi bekleniyor.  

Dört sendikanın grev kararı almasının nedeni, Londra Belediyesi'nin Eylül ayının 12'sinden itibaren uygulamaya koyacağını duyurduğu ve metro hatlarından beşinde geçerli olacak "Night Tube" (24 saat çalışma anlamında, Gece Metrosu) uygulaması.

Belediye, daha önce de bilet ofislerini kapatarak pek çok çalışanın işsiz kalmasına neden olmuştu. İşten çıkarmalara karşı yapılan grevde metro yönetimi sendikalara geri adım attırmayı başarmıştı.

Belediye, haftada iki akşam yapmayı planladığı bu düzenleme için geri adım atmıyor. Belediye Başkanı Boris Johnson, bu grevin daha fazla taviz koparmak için dikkat dağıtmaktan ibaret olduğunu ileri sürerken, ne zaman "devrimci" bir gelişme olsa, birilerinin ayak dirediğini, ancak ne olursa olsun uygulamanın hayata geçeceğini belirtiyor. Bu tarz, bir yerlerden bize de tanıdık gelmiş olabilir! Yine tanıdık gelmiş bir tarz da burjuva gazetelerinin, sayfalarından greve nefretlerini kusmaları. London Evening Standard gibi bazılarının editörleri bile köşelerini bu işe ayırmış durumdalar. Tren istasyonlarının (ki bunlar metrodan farklı işletmeler) panolarına işçilerin fotoğrafları asılarak, altlarına "sizler için işimizi aksatmadan çalışıyoruz" yazılmış. İşçiye karşı işçileri kullanmak da burjuvazinin bilinen taktiklerinden. Anlayacağınız, Avrupa demokrasisinin ve medeniyetin beşiği (!) Britanya'da da burjuvazi ve onun pis işlerini yapanlar, bizdekilerden farklı değil.

Greve çıkan işçilere yönelik getirilen eleştirilerin başında, bunların sendika "yüzünden" işçi aristokratı haline geldikleri, büyük paralar elde ettikleri geliyor. Pek çoğumuz açısından, metro çalışanlarının yılda 50.000 Pound (yaklaşık 200.000 TL) kazanıyor olması ilginç bulunabilir. Ancak, satın alma gücü açısından bakıldığında, durum değişir. Ayrıca, grevin Londra metrosuna maliyetinin günlük 50 milyon Pound olması, bu insanların belediye için nasıl bir zenginlik ürettiklerini de gösterir. Hepsinden önemlisi, dünyanın her yerinde bir fizik yasası kadar açık olan kurala göre, eğer bu işçiler geri adım atarsa, daha kötü koşulda çalışmakta olan Britanya işçi ve emekçileri de geri adım atmış olacaklar. Dolayısıyla, sendikaların baronlarının varlığına ve burjuva medyasının kışkırtmalarına karşılık, bu grev desteklenmeli. 

Öte yandan sendikalar, gece metrosu uygulamasının süresiz olarak ertelenmesini talep ediyor ve bu uygulama için daha fazla çalışan istihdam edilmesini savunuyor. Daha güvenli çalışma  ortamı (neredeyse iki metro çalışanından birisi en azından bir kere saldırıya uğramış durumda), 32 saatli iş haftası ve çalışma-yaşam dengesi gibi taleplerinden de geri adım atmıyor. Sendika ile Belediye arasındaki görüşmeler bir süre önce tıkandı ve haberimizin hazırlandığı sırada, kısa vadede yeni bir görüşmenin başlaması ihtimali de ufukta görünmüyordu.