Gerçek gazetesi okur toplantısı: İşçi sınıfının gerçekleri patronların, emperyalizmin ve istibdadın yalanlarına karşı!
Gerçek gazetesinin Eylül sayısının kahvaltılı okur toplantısında yine işçiler, emekçiler ve gençler Devrimci İşçi Partisi İstanbul bürosunda bir araya geldi. Gerçek’in son sayısında yer alan konular ve son dönemdeki işçi mücadeleleri ile ilgili bir sunumla başlayan etkinlik katılımcıların aldığı sözlerle ve tartışmalarla devam etti.
Orta yol yok!
Yapılan sunumda Devrimci İşçi Partisi’nin işten çıkarmalara karşı işçileri örgütleme, bilinçlendirme ve direnerek bu sınıf saldırısını püskürtme perspektifi aktarıldı. Ekonomik krize karşı mücadelenin emperyalizme ve istibdada karşı mücadele ile iç içe geçtiğinin belirtildiği sunumda piyasayla, emperyalizmle ve istibdadla uzlaşmanın mümkün olmadığı ve sosyalist bir perspektifin tek çıkış yolu olduğu vurgulandı. Bu doğrultuda DİP Merkez Komitesi’nin “Orta yol yok!” başlıklı bildirisine referans verildi.
İşçi sınıfı yürüyor, direniyor, mücadele ediyor!
Sunumda Devrimci İşçi Partisi’nin gidişatı değiştirecek tek gücün işçi sınıfı olduğuna yönelik vurgusu yinelenirken sık sık sürmekte olan işçi mücadelelerinden örnekler verildi. Bu örnekler içinde özellikle 3. havalimanındaki işçilerin mücadelesi ile Cargill işçilerinin İstanbul yürüyüşü öne çıktı. Ayrıca Gerçek’in her sayısında en az üç sayfa işçilerin yazdığı fabrikadan haberlere ayrılıyor ve bu sayfalar sınıf mücadeleci işçilerin görüş ve deneyimlerini ortaya koyuyor. Görmek isteyen gözler için işçi sınıfının ne kadar büyük bir güç olduğu ve irili ufaklı pek çok mücadele içinde olduğu gayet açık.
3. Havalimanı işçisi: İşçiler jandarma zoruyla çalıştırılıyor
Nitekim sunumun ardından yapılan konuşmalar da bu gerçekliği gösterdi. En önemli katkıyı 3. havalimanında çalışan işçi arkadaşımız yaptı. İşçilerin maruz kaldığı insanlık dışı koşulları doğrudan yaşayan arkadaşımız işçilerinin isyanının daha önceden başladığını ve günler öncesinden şantiyede baskının arttırıldığını söyledi. Sivil polislerin cirit attığı şantiyede işçilerin bir araya gelmesi ve tartışmasına karşı polislerin nasıl baskı ve tehdit yoluna başvurduğunu aktardı. İş cinayetlerinin basına yansıyanların çok ötesinde olduğunu, en son servis kazasında 15 işçinin ölmesinin öfkeyi arttırdığını, Perşembe günü servislerin eksik olması dolayısıyla zulme dönüşen bekleyişin ise bardağı taşıran son damla olduğunu belirtti. Eylemlerden sonra 500’den fazla işçinin gözaltına alındığını, gece jandarmanın kapıları kırarak insanları yaka paça dışarı çıkarttığını anlatan inşaat işçisi arkadaşımız hali hazırda işçilerin zorla çalıştırıldığını, 7 aydır maaş alamayanların bile baskı ve tehditle çalışmak zorunda bırakıldığını anlattı.
İşçinin eylemi meşru ve yasaldır! Eylem dolayısıyla işçilerin kazanılmış haklarına dokunulamaz!
İşçilerde eylemler dolayısıyla yasal haklarını kaybedeceğine dair bir düşünce olduğu aktarılınca işçilerin yaptığı eylemin hem meşru hem de yasal olduğu, toplu eylem hakkını güvence altına alan yargı kararlarının bulunduğu, bunlar dışında işçilerin ücret, izin ve tazminat gibi haklarının iş akdi nasıl feshedilirse edilsin, bu hakların asla kaybolmayacağı vurgulandı.
Atatürk havalimanında da sömürü var
Bir başka havalimanı işçisi, Atatürk Havalimanı’nda taşeron işçilerin yaşadığı sorunları aktarırken, 29 Ekim’de 3. havalimanına taşınmanın fiziken mümkün olmadığını, taşınma gerçekleştikten sonra ise havalimanı çalışanlarını son derece elverişsiz koşulların beklediğini belirtti. Halen çalışanların yeni havalimanına nasıl taşınacağına ilişkin bir bilgisinin olmadığını ve mevcut durumda bir havalimanı işçisinin maaşının önemli bir kısmını yola vermek zorunda kalacağını, şirketlerin de bu masrafı karşılamaya yanaşmadığını söyledi.
İnşaatta çalışan mühendislik öğrencisi: İnsan hayatını hiçe sayan yandaş patronlara kimse dokunamıyor!
Yaz boyunca inşaatlarda çalışan bir İTÜ öğrencisi, havalimanındaki koşulların birçok şantiyede yaşandığını belirtti. Kendi yaşadığı deneyimleri aktan öğrenci arkadaşımız iktidar tarafından desteklenen inşaat şirketlerinin her türlü hukuksuzluğu yaptığını, insan hayatını hiçe saydığını ancak adeta dokunulmaz olduğunu söyledi.
Renault, Mercedes, Arçelik’te sermayenin saldırı hazırlığı
Renault, Mercedes, Arçelik gibi metal fabrikalarından söz alan işçiler kriz bahanesiyle patronların işçinin kazanılmış haklarını gasp etmeye çalıştıklarını ve işten çıkartmalara hazırlandıklarını belirttiler. Bu konuşmalar sırasında en kötü sendikada bile işçilerin iradesi hakim olursa başarıya ulaşılabileceği önemli olanın tabanda örgütlenme ve birlikte hareket etmek olduğu vurgulandı.
Cemal Bilgin: İşçi sınıfının sesini daha fazla duyurmak için birleşmeliyiz!
Çapa’da taşeron işçileriyle birlikte verdiği mücadeleyle öne çıkan Cemal Bilgin de söz alarak bilinçlenmenin ve örgütlenmenin önemini aktardı. Sistemin uysal işçi istediğini söyleyen Bilgin, “ne zaman örgütlendik hakkımızı istemeye başladık dün bizimle iyi geçinen yöneticilerin hepsi bize düşman oldu” dedi. Kendisi hakkında onlarca dava açıldığını söyledi; ancak baskılar karşısında alınacak tutumun sinip çekilmek değil daha fazla örgütlenerek, işçi sınıfının sesini çoğaltmak olması gerektiğini vurguladı.
Sungur Savran: Halk isyanları adeta etrafımızda dans ediyor…
En son Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran söz aldı. 15 Eylül 2008’de Lehmann Brothers şirketinin iflası ve ardından peş peşe sistemin çöküntüye girmesiyle başlayan krizin bugünlere uzandığını ve bunun geçici bir kriz değil bir depresyon olduğunu belirtti. Bu gerçekliği Marksist analizi kullanarak erken teşhis ettiğimizi ve sınıf mücadelesini yükseltmek için bu durumun bilincinde olmamız gerektiğini vurgulayan Sungur Savran, dünyada sadece gerici, faşist, milliyetçi siyasetin yükselmediğini halk isyanlarının ve yoksulların mücadelesinin de her an ve her yerde patlak verebildiğini söyledi. Halk isyanları adeta etrafımızda dans ediyor diyen Sungur Savran, 2018 başından beri İran’da, Ermenistan’da, Ürdün’de ve Irak’ta gerçekleşen ve hepsinin temelinde halkın ekmek talebinin olduğu isyanları hatırlattı. Geziyi, Kobani serhildanını ve metal grevlerini yaşayan Türkiye’nin bağrından yeni ve büyük mücadeleler çıkarabileceğini vurgulayan Sungur Savran, DİP’in bu mücadeleleri zafere ulaştırmak için mücadele ettiğini belirtti.
Sungur Savran: Mustafa Suphi’nin TKP’sinin, Komintern’in ve IV. Enternasyonal’in yolunda yürüyoruz!
Sungur Savran, 10 Eylül’ün Türkiye Komünist Fırkası’nın kuruluşunun 98. yılı ve 3 Eylül’ün de IV. Enternasyonal’in 80. kuruluş yıldönümü olduğunu hatırlattı. Devrimci İşçi Partisi’nin daha sonra yaşadığı Stalinist yozlaşmaya ve devrimden kopmuş olmasına rağmen Mustafa Suphi’nin kurduğu, Komintern üyesi TKP’nin geleneğini sahiplendiğini ve işçi sınıfının partisini inşa için yapılan bu ilk girişimin mirasçısı olduğunu belirtti. Aynı şekilde IV. Enternasyonal’in de yine bürokrasi tarafından yozlaştırılan ve sonunda kapatılan Komintern’in meşru mirasçısı olduğunu söyleyen Sungur Savran, Devrimci İşçi Partisi’nin IV. Enternasyonal geleneği içinde Komintern’in devrimci bayrağını yükseltmekte olduğunu ve işçi sınıfının dünya partisinin inşası için mücadele ettiğini vurguladı.