Sürekli Devrim Eğitim Kampı İkinci gününde!

Devrimci İşçi Partisi’nin düzenlediği Sürekli Devrim Eğitim Kampı, ikinci gününde yapılan oturumlar, atölye çalışmaları ve film gösterimiyle tüm temposuyla devam etti.

Kahvaltının ardından başlayan ilk oturum, bir yoldaşımızın Trotskiy’in Sürekli Devrim teorisinin temeli olan Geçiş Programı sunumuyla başladı. Yoldaşımız, öncelikle geçiş taleplerinin mantığı ve sistematiğinin kavranması üzerinde durdu. Bu taleplerin güncel mücadele süreçleri içinden çıkan ekonomik talepler ile iktidar mücadelesi arasındaki köprüyü oluşturduğunu belirtti. Geçiş taleplerinin amacının reformlar veya sadece burjuvaziyi sıkıştırmak olmadığını, aksine işçi sınıfı ve burjuvazi arasındaki mücadeleyi derinleştirerek iktidar sorununu ortaya çıkarmak olduğunu anlattı. Geçiş programının günümüzde hala soluk aldığını anlatan yoldaşımız, programın taleplerini günümüz mücadelesinde somutlaştırdı. Grevlerle, işgallerle başlayan işçi mücadelelerinin, komiteler aracılığıyla birleştirilerek işçi denetiminde kamulaştırma talepleriyle iktidarı almaya kadar geçen süreci açıkladı. Tartışma bölümüne geçildiğinde ise ağırlıklı olarak sendikaların programdaki yeri konuşuldu.

Öğle yemeğinin ardından ayrılan serbest zamanda yüzme, voleybol gibi aktiviteler yapıldı. Günün ikinci oturumunun ise ana başlığı “Üniversitelerde sınıf mücadelesi ve Özgür Emekçiler Üniversitesi” oldu. Konuşmacı ise yakın dönemde gerçekleşen ODTÜ grevinin öncülerinden Mert Kükrer idi. Yoldaşımız, konuşmasında sırasıyla şu konulara değindi: İlk olarak, Devrimci İşçi Partisi’nin üniversitelere sınıf mücadelesi perspektifinden nasıl baktığını açıkladı. İkinci olarak bu perspektifin somutlaştırıldığı, partimiz militanlarının üniversitelerde öncülük ettiği mücadelelerden bahsetti. Birincisi, İstanbul Üniversitesi’deki 50d (güvencesiz kadro) karşıtı asistan mücadelesi idi. İkincisi, Soma katliamı sonrası İstanbul Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Maden Fakültesi işgali idi. Üçüncüsü ise, yoldaşımızın öncülerinden olduğu ODTÜ’deki büyük emekçi grevi ve bu grevin intikamı niteliğinde, ODTÜ Rektörlüğü’nün kendisini de hedef alan işten atma saldırısına karşı yapılan çadır direnişi idi. Konuşmasının son kısmı ise, sermaye düzeninin üniversitelerine karşı savunduğumuz Özgür Emekçiler Üniversitesi perspektifine ayrılmıştı. Yoldaşımız, Özgür Emekçiler Üniversitesi’ni, sermayenin değil toplumun ihtiyaçlarına yönelik bilimin üretildiği, emekçilerin özgürce eğitim alabildiği, teorinin pratik ile iç içe geçtiği politeknik eğitimin yapıldığı ve en önemlisi de, işçilerin denetiminde yönetilen bir üniversite olarak tanımladı. Bu karakteriyle de Özgür Emekçiler Üniversitesi şiarının geçiş talebi niteliği öne çıkarıldı.

Tartışma kısmında, üniversite öğrencileri ve emekçilerinin katkısı yoğundu. Üniversitelerde verilen mücadelelerin Özgür Emekçiler Üniversitesi perspektifinden nasıl geliştirilebileceği tartışıldı. Metal işçisi bir yoldaşımızın, bu perspektifin işçi sınıfına da taşınması gerektiği yönündeki vurgusu dikkat çekti.

Atölyeler

Bugün (27 Ağustos), Tiyatro ve Ajitasyon-Propaganda olmak üzere iki atölye gerçekleştirildi. Tiyatro atölyesi, kampın son günü çıkaracağı oyunun hazırlıklarına devam etti. Ajitasyon-Propaganda atölyesinde ise, öncelikle ajitasyon ve propagandanın ne anlama geldiği ifade edildi ve partimiz için öneminden bahsedildi. Atölye katılımcılarının kurguladığı örnekler üzerinden ajitasyon canlandırmaları yapıldı. Canlandırmalarda doğru ve yanlış olan hususlar değerlendirildi.

Film gösterimi

Akşam yemeğinin ardından İciar Bollain’in yönetmenliğini yaptığı “Yağmuru Bile” filmi gösterildi. 2000 yılında, suların özelleştirilmesine karşı Bolivya’da yükselen halk isyanını anlatan film ilgiyle izlendi. Ardından film üzerine söyleşi yapıldı. 

Verimli oturumlar, motivasyonu yükselten atölyeler ve film gösteriminin ardından, kampımızın ikinci günü sona erdi.