Seçimlerde üçüncü cepheyi bağımsız adaylar oluşturacak
Gazetemiz yayına hazırlandığı aşamada seçimlere bağımsız adaylar etrafında oluşturulacak bir blokla girilmesi yönünde atılan adımlar son aşamalarına gelmiştir. Henüz adaylar isim isim belirlenmemekle birlikte egemen sınıfların bağrındaki çatışmalarda taraf olmadan emekçilerin ve ezilenlerin cephesini yaratma fikri ve hedefi genel kabul görmüş durumdadır.
DİP’in başından itibaren aktif olarak yer aldığı bu girişimde BDP’nin yanı sıra ESP, SODAP, SDP, Sosyalist Parti, TÖP, SBH, SGPH, Türkiye Gerçeği, DÖH, İC ve Köz yer alıyor. Blokun genişlemesi için çabalar sürüyor. Sosyalist solda ÖDP ve TKP kendi başına seçime girme kararı verirken EMEP’le görüşmeler devam ediyor. Halkevleri ise doğrudan bir seçim tavrı belirlemeden kitlesini serbest bırakacağını belirtiyor.
Üçüncü Cephenin seçim ayağı olmayı hedefleyen, Emek ve Özgürlük Bloku olarak adlandırılan bu ittifak Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte çok önemli bir yere oturuyor. Seçimler Türkiye’deki siyasal saflaşmanın tüm boyutlarıyla gözler önüne serileceği bir dönem olacak. Bu saflaşmada doğru tutum almak, ancak saflaşmayı olması gereken yöne çekmeye çalışarak mümkün olabilir. Çünkü gerek İslamcı sermayenin partisi AKP, gerekse de başta CHP olmak üzere Batıcı-laik burjuvazinin partileri varolan gerçekliği kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtıyor. Sosyalistlere ise işçi sınıfı ve ezilenler ile sermayeyi saflaştırma görevi düşüyor.
AKP, bu seçimlerde kesin birinci parti olacağını, Türkiye’yi bir AKP iktidarı dönemi daha beklediğini söylüyor. Propagandasını buna dayandırıyor. Daha önce mağdur rolü oynamayı pek seven AKP bu sefer kudretli ve güçlü bir görüntüyü tercih ediyor. Güçlünün yanında ol mesajı veriyor.
Başını CHP’nin çektiği tarafta ise AKP karşıtlığı en önemli söylem olarak karşımıza çıkıyor. Geçmişte olası AKP iktidarına yönelik felaket senaryoları üretme ve laiklik elden gidiyor propagandasıyla oy toplama yöntemi kısmen terk edilmişe benziyor. Kılıçdaroğlu vaatlere dayalı bir yaklaşımla sempati ve oy toplamaya çalışıyor.
Temelleri burjuvazinin iç savaşında yatan bu hesaplaşmada taraf olmak emekçi kitlelerin siyasetle en çok ilgilendiği bir seçim dönemini daha heba etmek anlamına gelecektir. Şimdiden söylemek gerekir ki burjuvazinin bir kanadından yana taraf olmaktan kaçınmak TKP ve ÖDP’nin yaptığı gibi seçimlere ayrı girmekle mümkün değildir. Siyasi söylemi sadece AKP karşıtlığı üzerinden kurmak kitleleri dolaylı olarak CHP’ye oy vermeye çağırmak anlamına gelmektedir. Geçmiş deneyimler taban CHP’ye yöneldiği için sosyalist partilerin üye sayılarından bile az oy aldığı örneklerle doludur. Halkevleri’nin yaptığı gibi “kitleyi serbest bırakmak” ise solda CHP’yi desteklemenin en klasik ve bilinen formülüdür.
Yapılması gereken, seçimlerde en açık ifadesini bulacak ama seçimler sonrasını da hesaba katacak bir mücadele cephesi inşa etmektir. Emek ve Özgürlük Bloku uğruna yapılan çalışmaların temel noktası budur ve bu yüzden umut vericidir. Bağımsız adaylarla sadece Kürt halkının temsilcileri değil işçi sınıfının çıkarlarını savunacak sosyalist isimler de meclise taşınacaktır. AKP’ye karşı olmaktan başka bir perspektifi olmayanlar için bunun pek bir anlamı olmayabilir. Ancak işçi mücadelesini yükseltmeyi ve Kürt halkıyla bütünleştirmeyi önüne koyan bizler için meclis kürsüsünü bu dava için kullanacak tek bir ismin bile önemi büyük olacaktır. Ama bundan da önemlisi tüm bir seçim dönemi boyunca bağımsız adaylar etrafında yürütülecek çalışmanın, burjuvazinin her iki kanadına karşı işçileri ve tüm ezilenleri emeğin ve özgürlüğün cephesinde birleşmeye çağırması olacaktır.