Meclise düzen karşıtlarını gönderelim!
Düzen partileri onyıllardır parababalarının çıkarlarını savunuyor, her soruna onların ihtiyaçları açısından yaklaşıyor, emekçiler ve ezilenler ne zaman başlarını kaldırıp haklarını talep etseler, polisi,jandarmayı, mahkemeleri kullanıp bu taleplerin bastırılmasını sağlıyor. Düzen partilerine verilecek oylar, işçinin, emekçinin, ezilenin kendi düşmanına destek vermesi anlamına gelir. 12 Haziran seçimlerinde, oylar bu düzenin karşısında yer alan, işçinin, emekçinin, ezilenin hakkını savunan sosyalistlere ve ezilen Kürt halkının temsilcilerine verilmelidir.
Kürt halkı onyıllardır varlığı bile inkâr edilmiş, dilini kullanması yasaklanmış, kültürü bastırılmış, yoksul bırakılmış bir halktır. Uzun bir mücadelenin sonucunda bugün artık varlığını ortaya koyabilmekte, meşru haklarını elde etme yolunda yürümektedir. Kürt sorununun birçok hayatı söndürmektense artık adil bir siyasi çözüme kavuşturulması için, Kürt halkının mecliste mümkün olduğunca güçlü bir biçimde temsil edilmesi gerekir. Bu sadece Kürtlerin değil, Türkiye’nin bütün işçilerinin, emekçilerinin, yoksullarının çıkarınadır. İşte bu yüzden sadece Kürt illerinde değil, batıda da Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun desteklediği bağımsız adaylara oy vermek gerekir.
Blokun adaylarının arasında sosyalistler de vardır. Bu sosyalistler bugün doğru bir siyasi hattı savunmakta ciddi eksiklikler gösterseler de, işçi ve emekçi halkın çıkarlarını savunmak için yola çıkmışlardır. Mecliste bulunmaları, patronların çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen düzen partileri karşısında zayıf da olsa halkın çıkarlarının dile gelmesini sağlayabilir. Sosyalistlerin bugün yanlış bir hattı savunuyor olması, yarın bunu düzeltemeyecekleri anlamına gelmez. Onların meclisteki varlığı, işçi ve emekçilere mücadelelerinde bir basamak oluşturabilir.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adaylarına oy verme çağrımızın tek bir istisnası var: Ankara. Blok başkentte büyük bir hata yaparak, nüfusunun neredeyse yüzde 90’ı ücretlilerden oluşan bir kent olan Ankara’da iki kapitalist adayı desteklemektedir. Ankara halkından oy isteyen, buranın halkının sorunlarına kulak verecek, onun çıkarlarının takipçisi olacak adaylar göstermek zorundadır. Üstelik, gösterilen adaylardan biri bir sermaye örgütünde (Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği) görev alan, yani kapitalist sınıfın çıkarlarını aktif olarak savunan biridir. Bu yüzden, DİP, Ankara 1. Bölge’de ESP’nin ve EHP’nin desteklediği bağımsız sosyalist adaya oy çağrısı yapmaktadır. Buna karşılık, 2. Bölge’de boş oy kullanılmasını önermektedir.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun adaylarının olmadığı yerlerde, Türk milliyetçisi politikalar izlemeyen, Kürt halkıyla dayanışma görevinden kaçmayan sosyalist partilerin, ESP ve EMEP’in adaylarına oy vermek gerekir. Türkiye’nin hiçbir ilinde düzenin partilerine oy verilmemelidir.
“Solda birlik”, “oyları bölmeme” ya da “AKP’yi geriletme” gibi gerekçelerle CHP’ye oy verilmesi büyük bir hata olur. Ancak AKP ve CHP dışında üçüncü bir güç, işçilerin ve Kürtlerin bir arada vereceği bir mücadeleyi yönetecek bir güç gelişirse, Türkiye’nin işçileri, emekçileri ve ezilenleri, düzen partilerinin kendilerini mahkûm ettiği baskı ve sefaletten kurtulabileceği bir yol açmış olacaktır. Bu yolu açmaya bugünden başlamak gerekir.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku henüz o üçüncü güç değildir. Ama üçüncü gücün malzemesi de ancak buradan ve milliyetçi olmayan öteki sosyalistlerden çıkar. Öyleyse, onları şimdiden meclise yollayalım ve daha düzgün bir siyasi hatta dönmeleri için yoldaşça eleştirelim.
* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2011 tarihli 20. sayısında yayınlanmıştır.