İstibdadın can simidi, bir kez daha burjuva muhalefeti!

İstibdad rejimi, bir siyasi krizden daha burjuva muhalefetinin yardımıyla çıkıyor, bir seçim yenilgisinin daha yaralarını düzen partilerinin yardımıyla sarıyor! Nihayet bu büyük seçim yenilgisinin üzerinden henüz 6 ay geçmemişken memleket AKP’nin ve müttefiklerinin değil, CHP’nin ve Millet İttifakının krizlerini konuşuyor.

 

Son yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 4 tanesi büyükşehir toplam 11 ili kaybeden, tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde neredeyse 1 milyon oy farkla ezilen, seçim yenilgisinin ardından istifalarla, Davutoğlu ve Babacan’ın yeni parti girişimleriyle, Cumhur İttifakı içindeki çelişkilerle boğuşan, ekonomide kötüye gidişi durduramayan Erdoğan, AKP ve müttefikleri sandıktaki yenilgisini yine sandık dışı hamlelerle telafi etmeye yöneldi. Türkiye ittifakı tartışmaları, HDP’li belediyelere atanan kayyımlar, CHP’li belediyelerle yapılan saray zirvesi, sınır ötesi askeri operasyonlar derken istibdad rejimi, bir siyasi krizden daha burjuva muhalefetinin yardımıyla çıkıyor, bir seçim yenilgisinin daha yaralarını düzen partilerinin yardımıyla sarıyor! Nihayet bu büyük seçim yenilgisinin üzerinden henüz 6 ay geçmemişken memleket AKP’nin ve müttefiklerinin değil, CHP’nin ve Millet İttifakının krizlerini konuşuyor.

Sandıklar kapandı, kirli pazarlıklar başladı!

23 Haziran seçimlerinden bu yana neler yaşanmadı ki? Sandıklar kapandı, seçim kampanyası boyunca Erdoğan ile beraber çok iyi çalışabileceğini defalarca vurgulayan Ekrem İmamoğlu her şeyin çok güzel olacağını anlatıp ona destek veren kitleleri oyalarken istibdad rejimi boş durmadı. Derhal HDP’li büyükşehir belediyelerine hukuku yok sayarak kayyım atadı. Kürt halkının iradesine bir günde ipotek koydu. Peki buna karşı AKP’yi yenmek vaadiyle Batı'da HDP’nin dahi desteğini alan Millet İttifakı ne yaptı? Bir iki göstermelik açıklamadan başka hiçbir şey! Millet İttifakının İstanbul adayı ve AKP’yi seçim sandıklarında yenme fikrinin son dönemdeki sembol ismi Ekrem İmamoğlu, Diyarbakır’a gitti, bir iki poz verip bir de düğüne katıldıktan sonra soluğu Beştepe’de aldı! HDP’li belediyelere kayyım atayan Erdoğan, hemen ardından büyükşehir belediye başkanlarını Beştepe’ye çağırmıştı. Toplantının ardından CHP’liler ne kadar memnun kaldıklarını anlatırken, İmamoğlu’nun önceki dönem İBB yönetimini eleştirmek için Yenikapı’da açtığı ve adına israf sergisi dediği, belediyeye ait gereksiz kullanılan araçlar sergisi sessiz sedasız kapandı. Madem israf var, israfın sorumluları da olmalı, halkın parasını har vurup harman savuranlar yargılanmalıydı, ama olmadı. Çünkü Erdoğan Beştepe’de toplanan belediyelere verdiği mali düzenleme sözü ile sus payını devreye soktu. Derdi Erdoğan’ı geriletmek değil, kamu kaynaklarından nemalanmak olan CHP’li başkanlar için de o sus payları işe yaradı!

NATO planına hep destek tam destek!

Beştepe’de gerçekleşen belediye başkanları toplantısının ardından başlayan Barış Pınarı harekâtı istibdadın, saflarını tahkim etmesi yolunda en önemli adım oldu. İyi Parti gönülden, CHP “içi kan ağlaya ağlaya” bu harekâta destek verdi. Hepsini aynı noktada buluşturan şey, sömürgeci burjuvazinin çıkarlarına dayanan şoven milliyetçilik ile bu harekâtın ABD ile iş birliği içinde planlanmış bir NATO koridoru girişimi olmasıydı. Millet İttifakının da destek vermesiyle bu harekât iktidar yanlısı ya da muhalif bütün yayın kuruluşlarında halka bir kahramanlık öyküsü olarak sunuldu. Barış Pınarı harekâtı önceden ilan edilmiş hedeflerine ulaşamadan bir siyasi bir fiyaskoyla sonuçlandı ve ABD’nin çizdiği sınırlar içinde durduruldu. Ama AKP ve MHP, esas olarak yerel seçimlerde kaybettiği mevzileri, CHP ve İyi Parti’nin alkışları eşliğinde geri almaya başlamıştı.

Sandıkta yenilen Cumhur İttifakı… Zayıflayan, parçalanan, tartışılan Millet İttifakı

Erdoğan, Barış Pınarı harekâtının en başında yaptığı bir açıklamada “Millet İttifakının zayıflaması ve parçalanması çok önemli” demiş ve harekâttan iç politikaya dair nasıl bir sonuç beklediğini açık etmişti. Nitekim istibdad rejimi, askeri harekâtın etkisiyle gücünü arttırırken, İyi Parti grup başkanvekili Lütfi Türkkan AKP ile anlaşma mesajları vererek, İyi Parti’nin MHP’nin yerini alma iddialarını yineliyor ve Millet İttifakı içerisinde tartışmaların fitilini ateşliyordu. Ardından CHP karıştı. Sözcü Gazetesi başyazarı Rahmi Turan’ın bir CHP’linin saraya gidip Erdoğan’la görüştüğü ve CHP başkanlığı için Erdoğan’dan destek aldığı iddiası adeta bir deprem etkisi yarattı. Rahmi Turan bu ismin Muharrem İnce olduğunu açıkladı. Daha sonra bu haberi kendisine getiren kişi olan Talat Atilla, haberi Kılıçdaroğlu’na doğrulattığını iddia etti. Bu iddiaların hepsi konunun tarafları olan Erdoğan, İnce ve Kılıçdaroğlu tarafından yalanlanmış durumda. Ama tartışma bitmiyor. Herkes kumpası kimin kurduğunu konuşuyor. Kime yarıyorsa o yapmıştır diyenler çoğunlukta. HDP’nin Millet İttifakının çeperinden kopartılması, İyi Parti ve CHP’nin arasının açılması ve nihayet CHP’nin iç tartışmalara sürüklenmesi… Hepsi Erdoğan’ın “Millet İttifakının zayıflaması ve parçalanması” planıyla örtüşüyor. Televizyonlarda AKP yandaşı yorumcular ağızları kulaklarında CHP’yi tartışıyor. Her şey gayet açık!  

Hürriyet sandıkla değil mücadeleyle gelecek!

İstibdadın sandıkta geriletilmesi parolasının somut hayattaki karşılığı bir kez daha, hürriyet isteyen emekçi halkın iradesinin düzenin kanallarına akıtılması olmuştur. Biz AKP’yi geriletmek için düzen muhalefetine verilecek oyların bu amaca hizmet etmeyeceğini söylemiştik. CHP’nin ve Millet İttifakının, halktan aldıkları desteği daha önce defalarca yaptıkları gibi en kritik anda Erdoğan’ı ve iktidarını kurtarmak için kullanacakları konusunda uyarmıştık. Çünkü bu düzen partileri Erdoğan’a karşı olduklarından daha çok emekçi halka karşıdır. Ekonomik krizde, emekçi halkla sermayenin çıkarları karşı karşıya geldiğinde tercihleri, kopmaz biçimde bağlı oldukları sömürü düzeninin devamından yanadır. Bunun için hemen istibdad ile uzlaşabilirler ve uzlaşmışlardır. Öte yandan CHP başta olmak üzere düzen muhalefetinin hizmetleriyle istibdad rejimi bugün toparlanmış görünse de, ne ekonomik ne de siyasal krizin kendisi çözülmüştür. Erdoğan’a ve istibdada karşı mücadeleyi sonucuna ulaştırmak için emekçi halkın hürriyet arayışını burjuva muhalefetinin boyunduruğundan kurtarmak gerekiyor.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2019 tarihli 123. sayısında yayınlanmıştır.