Erdoğan’la CHP’li belediyelerin yardım kavgası
Koronavirüse karşı CHP’li belediyelerin yardım toplama girişimlerinin AKP iktidarı tarafından engellenmesi ciddi bir tartışma başlattı. Erdoğan, “Biz bize yeteriz Türkiyem” sloganı ile bir bağış kampanyası başlatmıştı. Belli ki bu kampanyaya rakip çıksın istemiyordu. Toplanacak meblağın bölünmesi ve kampanyanın siyasi rantını paylaşmaya niyeti yoktu. AKP iktidarı, belediyeler yardım toplamak için izin almak zorunda, dedi. Erdoğan’ın kampanyasına bağış yapmak kamu kurumlarının yöneticileri tarafından çalışanlara yapılan fiili baskıyla adeta zorunlu kılınırken İçişleri Bakanlığı da polis ve jandarmaya genelgeler göndererek izin alınmayan yardım toplama girişimlerinin durdurulmasını istedi. Ayrıca belediyelerin bağış toplamak için açtırdığı hesaplara da bloke kondu.
İstanbul ve Ankara belediyeleri buna karşı idari yargıya başvururken halka ayni yardımlarda bulunmaya devam etti. Meselenin hukuki değil siyasi olduğu istibdad rejiminin yeni bir tezahürü ile karşı karşıya olduğumuz açık. Halkın yoksul ve yardıma muhtaç halde olmasının başlıca sorumlusu olan iktidar, bu sorumluluğu üstlenmediği gibi bir de bu durumu istismar ederek siyasi kazanım elde etmeye çalışıyor. Aynı kulvara girmeye çalışan olunca da devlet gücünü kullanarak bu girişime set çekiyor.
CHP’li belediyelerin yardım toplamasının engellenmesi haksız olsa da bu girişimlerin, özünde, AKP’nin yaptıklarından farklı olmadığını da görmek lazım. Çünkü her iki parti de vatandaşın yoksulluğuna çare bulmaya çalışmıyor. Yoksulluğun üzerinden oy ve destek devşirmeye çalışıyor. Yoksulluğun kaynağı bölüşümde değil üretimde yatıyor. Koronavirüs dolayısıyla işsizliğin artması, esnafın kepenk kapatmak zorunda kalması tamamen kapitalist sistemin “kâr yoksa üretim de yok” mantığından kaynaklanıyor. Sorunun kaynağı çözümün de adresi aslında. Kamu mülkiyeti ve planlama ile bu kriz döneminde işsizlik olmaz, tam tersine aynı işler daha fazla işçiyle ve daha az saatlerde yapılacağından daha fazla istihdam olurdu. Ancak AKP iktidarı bunun yerine ücret maliyetini işsizlik sigortası fonuna yıkan kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin yasası ile patronların imdadına koştu.
CHP’li belediye şirketleri de bu fırsatı kaçırmayanlar arasında yer aldı. Üst üste dizdikleri kolilerle reklam yapan CHP’li belediyeler, kendilerine bağlı şirketlerde kısa çalışmaya giderek belediye işçilerinin gelirlerinin yüzde 40’ının kesilmesine neden oldu. Yani sermayenin düşman kardeşleri siyaset sahnesinde kendilerine biçilen rolleri oynarken yine perde arkasında sermayenin sınıf çıkarlarında buluştu.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2020 tarihli 128. sayısında yayınlanmıştır.