Dokunulmazlıkların kaldırılmasına hayır!
Mecliste HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için AKP ve MHP’nin başlattığı girişim, “terörle mücadele” etmenin bir gereği olarak sunulsa da gerçek öyle değil. AKP ve MHP, son yerel seçimleri kaybetmesinde HDP’nin Millet İttifakı’nı desteklemesinin rolünü gördü. Bu yüzden HDP’yi siyaset dışına atmak, HDP ve Millet İttifakı arasındaki köprüyü yıkmak için yoğun bir çaba içerisine girdi. Bu doğrultuda MHP’nin önerdiği yöntem HDP’nin kapatılması… AKP ise HDP’nin kapatılması yerine HDP’lilerin içeriye kapatılmasını daha uygun bir yöntem olarak görüyor.
İstibdadın dayatması: “Ya sus ya da bizim kelimelerimizle konuş!”
Bugün istibdad rejimi, bir tartışmanın içine “PKK”, “YPG”, “terör” gibi kavramları serpiştirerek sadece kendisinin konuşabildiği, farklı fikirlerin ise rahatlıkla “teröre destek” ya da “terörle arasına mesafe koymamak” gibi suçlamalarla bastırıldığı, hatta gözaltı ve tutuklamalara konu edildiği bir ortam yaratıyor. Bu konuda milletvekillerinin sahip olduğu kürsü dokunulmazlığı, milyonlarca Kürt seçmenin düşünce ve taleplerinin dile getirilmesinin tek yolu iken şimdi bu kanal da tamamen kapatılıyor. Sadece Kürt seçmenler değil… Emekçi halkın çok geniş kesimleri içinde Kürt sorunu çerçevesinde yaşananlar ve iktidarın politikaları sorgulanmakta. Ama bu kaygıların siyasette seslendirilmesi de HDP’yi savunmak, dolayısıyla da teröre destek vermek olarak yaftalanıp susturuluyor.
İktidara helal muhalefete haram
TBMM Başkanı Mustafa Şentop son dönemde meclise gelen fezlekelerin önemli bir kısmı eskisinden farklı olarak “terörle ilgili” diyor ve bundan üzüntü duyduğunu ifade ediyor. Bugün meclise gelen hırsızlık ve yolsuzluk fezlekelerinin azalması devlet idaresinde liyakat, şeffaflık, denetim ve dürüstlük arttığı için midir? Yoksa hâkimler ve savcılar bu konulara dokunduğunda yandığı için midir? Ne ülkede yolsuzluk azalıyor ne de mecliste terör artıyor. HDP’lilerin PKK ile ilgili görüşleri de yaklaşımları da yeni değil. Yakın zamanda ya da son dönemde değişmiş de değil. PKK, Türkiye’de Kürt sorununun merkezinde duran bir olgu. Bunu AKP ve MHP’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ı yerel seçimlerde bir siyasi koz olarak kullanmaya çalışmasından da görüyoruz, Osman Öcalan’ı devlet televizyonu TRT’ye çıkartmasından da görüyoruz. İktidarın bu çelişkisi orta yerde durduğu için HDP’liler de Kandil’e gitmelerinin, PKK ile kurdukları ilişkilerin hep Erdoğan ve AKP’nin bilgisi hatta isteği dahilinde olduğunu söylüyorlar.
Fezlekelerin tek bir içeriği var: AKP ve MHP’nin iktidara tutunma çabası
Bu gerçek ortadayken hâlâ CHP ve İyi Parti fezlekelerin içeriğine bakıp karar vereceğiz diyorlar. Sanki o içeriğe özgürce bakabilecekler, delilleri, iddiaları serbestçe sorgulayabilip, ilgili konularda bağımsız araştırma yapabileceklermiş gibi… Bu fezlekelerin tek ve ortak bir içeriği vardır, o da istibdadın iktidara tutunmak için meclisi bir kez daha zincire vurmasıdır. Ya buna karşı çıkarsınız, fezlekelere hayır oyu verirsiniz ya da istibdadın meclisi zincire vurmasına ortak olursunuz. Bu konuda kimse sadece iktidarın izin verdiği kelimelerle konuşmak zorunda değildir. Kılıçdaroğlu’nun “Anayasa’ya aykırı ama evet” diyerek daha önce Demirtaş başta olmak üzere Kürt milletvekillerinin, bunların yanında CHP’li Enis Berberoğlu’nun da hapse atılmasına yol açan taktiği bir kara leke olarak hâlâ CHP’nin üzerindedir. HDP’nin özgür konuşamadığı meclis kürsüsünde kimse özgür konuşamaz. HDP’nin susturulması, bu partiye ister destek versin ister karşısında olsun halkın susturulması demektir. Dokunulmazlıkların kaldırılması, zaten zincire vurulmuş, yetkisiz bırakılmış mecliste, iktidarın isteği dışında kürsüde tek kelime etmenin bile imkânsız hale gelmesi anlamı taşır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2021 tarihli 138. sayısında yayınlanmıştır.