Başyazı: Sahte çoğunluğun karşısına yüzde 99’la çıkalım
Halk AKP’nin eli sopalı rejimine karşı isyan etti. Bu isyanı gazla boğamayan, copla bastıramayan başbakan, yine tutturdu bir çoğunluk edebiyatı gidiyor. Çoğunluğun azınlığa tahakkümüne karşıymış ama azınlığın da çoğunluğa tahakküm etmesini kabul edemezmiş. Tek dayanağı var seçimlerde aldığı oy oranları.
AKP, seçimleri iki yıl geçmişken hâlâ çoğunluk olduğunu iddia ededursun. Esas sorun, AKP’nin ve Erdoğan’ın hangi kesimlerin çıkarlarını yansıtan politikalar izlediğidir. AKP’nin politikaları, bir avuç sermayedarın çıkarlarını işçi ve emekçi çoğunluğa karşı koruyan politikalardır. AKP’nin eğitim ve sağlıkta özelleştirmeyi arttıran, kentleri rant temelinde dönüştüren, işçi ve emekçi çoğunluğun barış talebine karşı dış politikasını sermayenin petrol hevesine göre ve emperyalizmin icazetiyle belirleyen, makarna, kömür dağıtan ama ekmek mücadelesini sendikal yasaklarla bastıran, 8 saatlik iş gününden sigortalı çalışmaya kadar kazanılmış hakları için bile işçilere bedel ödettiren, köylünün isteklerine göre değil uluslararası tekellerin taleplerine göre tarım politikası izleyen, özetle bir avuç sömürücü azınlığın çıkarlarını büyük emekçi çoğunluğa karşı savunan AKP’nin kendisidir.
Dolayısıyla bir avuç sömürücü azınlığın temsilcisi AKP iktidarına karşı yükselen isyan kime oy vermiş olursa olsun, tüm ezilen halkın üzerindeki ölü toprağını atmıştır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Bunu bilen ve gören Erdoğan ise Gezi Parkı isyanını bir hayat tarzı çelişkisi gibi göstermek, yaşananları burjuvazinin Batıcı-laik kanadının sorumluluğu imiş gibi sunarak halk isyanını yalıtmak, altından kayan emekçi tabanını tutmak istemektedir. Erdoğan bu sebeple sadece “yaktılar, yıktılar” diyerek isyanı karalayan iftiralar atmakla kalmıyor, aynı zamanda üniversitelerinin kampüsleri yapılırken katledilen ormanları gündeme getirerek, Koç ve Sabancı’ya çatıyor. ABD’yi eleştiriyor, Avrupa’ya çatıyor. Faiz lobisinden şikâyet ediyor.
Oysa kendisi, izlediği politikalarla, bugün sözde çattığı güçlerin temsilciliğini ve savunuculuğunu yapmıştır. İkiyüzlülük yapmaktadır.
Biz ise işçi sınıfı devrimcileri olarak her zaman gerçekleri söyledik, söylemeye de devam ediyoruz. Erdoğan ABD’yi eleştiriyor ama sadece Wall Street eylemlerindeki polis baskısını gündeme getiriyor. Biz, ABD’nin işkencehanesi Guantanamo’nun kapatılması, Ortadoğu’dan ilelebet defolmaları, ülkemizde ise İncirlik üssünün kapatılması, NATO’dan çıkılması, füze kalkanının kaldırılması için mücadele ediyoruz.
O AB’ye sitem ediyor, biz ise AB’ye hayır diyoruz. Erdoğan, faiz lobisinden bahsediyor, uçan paralardan dolayı spekülatörlere kızıyor. Biz, demokrasi üzerindeki borsa hegemonyasına hayır diyoruz. Esas siz borsa düşecek, dolar çıkacak diyerek haklı mücadelemize şantaj yapıyorsunuz. Borsa kapatılsın! Bankalar kamulaştırılsın! Dış ticarette devlet tekeli!
Ormanları Arap şeyhlerine peşkeş çeken Erdoğan, utanmadan Koç ve Sabancı’nın katlettiği ormanlardan bahsediyor. Biz tüm özel üniversiteler kamulaştırılsın diyoruz.
Nihayet Erdoğan laik Müslüman ayrımını kışkırtarak, farklı hayat tarz ve görüşlerini bir tarafta TÜSİAD’ın ve Batının diğer tarafta MÜSİAD’ın, TUSKON’un ve kendisinin arkasında dizmek istiyor. Sıkıştığı yerden böyle kurtulmaya çalışıyor.
Halk isyanı bu gerçekleri görmelidir. İsyanın polis gaddarlığının sorumluları görevden alınana ve Taksim üzerine planlar terk edilene kadar sürmesi gerektiği açıktır. Bununla birlikte mücadele AKP’nin çıkarlarını temsil ettiği azınlığa karşı işçi ve emekçilerin çoğunluğunu kapsayacak bir perspektifle sürmelidir. ABD’si, AB’si, Koç’u, Boyner’i gölge etmesin başka ihsan itemez, Bize, grev hakkı önce yasayla sonra polis terörüyle ve resmi grev kırıcılıkla elinden alınmaya çalışılan THY işçisi ile Cumartesi tatil yapmak için isyan eden nakış işçisi, elindeki tek kazanım olan iş güvencesine saldırılan kamu emekçisi ile hükümet güdümlü sendikacılar tarafından ihanete uğrayan ama sendika seçme hakkı için kelle koltukta mücadeleye atılan metal işçileri, bize beyaz yakalı “çapulcular” ile varoşların yeter artık diyen gençliği gerek.
O zaman AKP’nin sözde çoğunluğu un ufak olacak, birleşen emekçi halkın yani yüzde 99’un önünde hiçbir güç duramayacaktır.
Haydi işçiler ve emekçiler Taksim’e!
Sendikalar göreve genel greve!