Anti-emperyalizm ve milliyetçilik
Son dönemde solda olup da anti-emperyalist siyasete mesafe koyanlar en çok ulusalcılığa ve milliyetçiliğe düşme tehlikesinden bahsediyor. Oysa meseleye işçi sınıfı perspektifinden bakarsanız tam tersi bir sonuca ulaşırsınız: Anti-emperyalist siyasetten uzaklaşmak sizi burjuva milliyetçiliğine sürükleyecektir.
Mesela 2002’de Irak’ta Amerikan tankları Bağdat’a girerken parti bayrağını alıp meydanda kutlama yapan Irak Komünist Partisi’nin tutumunu nasıl değerlendirmeliyiz? Anti-emperyalist diyemeyeceğimiz herhalde açık. Peki ya milliyetçilik? Irak Komünist Partisi Saddam istibdadı altında yasaklıydı. Saddam devrildikten sonra partinin genel sekreteri Hamid Mecid Musa Irak Yönetim Konseyi’ne (ABD’nin kurduğu kukla hükümet) katılırken ve partinin merkezinde yer aldığı Halkın Birliği seçimlerde yüzde 1 oy alıp mecliste iki sandalye kazanırken herhalde Irak’ın daha hür bir ülke haline geldiğini düşünüyorlardı.
Adından başka hiçbir yanı komünist olmayan bu işbirlikçiler Irak’ta Saddam istibdadı sona ersin de varsın Amerikan emperyalizmi Ortadoğu’nun orta yerine yerleşsin dediler. Ne rezil bir ulusal dar görüşlülük!
İran Şah’ı sadece kendi ülkesinde gerici değildi aynı zamanda İran’ı Ortadoğu’daki emperyalist gericiliğin bir üssü haline getirmişti? Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden kalkan uçaklar 15 Temmuz istisna olmak üzere yıllarca bölgeye kan kusturdu. Kıbrıs’taki İngiliz Üsleri aynı şekilde! Saddam’ın kendisi bile İran’a ABD’nin desteğiyle saldırmıştı. Nitekim 2002’de ABD’nin (İngiliz müttefikleriyle birlikte) Irak’ı işgali, bugün Suriye’den Yemen’e Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesinde, İsrail’in giderek azgınlaşmasında belirleyici rol oynadı. Yani siz şu ya da bu sebeple emperyalizmle işbirliği yaparsanız bunun acısını mutlaka başkaları çekecektir. Başka halkların çekeceği acıları umursamamak sağlam bir milliyetçilik alameti olsa gerek.
Kendi milletinin çıkarını başka milletler için feda etmek anlamında bir yüce gönüllülükten bahsetmiyoruz. Milliyetçiliğin kendi ülkesine hayrı dokunduğunu kim söylemiş! Emperyalizm Irak’a hürriyet getirmek şöyle dursun acıların en büyüklerini yaşattı. Bu yüzden Saddam’ın İran’dan toprak koparmak için ABD’ye yanaşması da karşıtlarının demokrasi dilenmek için ABD’ye el açması aynı madalyonunun iki yüzüdür.
Türkiye’de ise bugün ABD’ye “PYD’yi ezelim Rakka’ya birlikte gidelim” diyen AKP de, Amerika bastırırsa Erdoğan yıkılır diye ümitlenen CHP de aynı burjuva milliyetçiliğini paylaşmaktadır.
Sosyalist saflarda olup da CHP’yle benzer beklenti içinde olanlar ise bu tutumlarını şöyle açıklıyorlar: Emperyalizm içsel bir olgudur ve bu yüzden Türkiye’de Erdoğan ve AKP iktidarına karşı mücadele etmek haricinde “dışsal” güçlere karşı özel bir karşı çıkışa gerek yoktur. Aksini düşünmek milliyetçiliğe sapmak olur. Çıkış noktası doğru olsa da varılan yer fecaat! 68 kuşağının devrimcileri emperyalizm içsel bir olgudur tespiti yapıp bu tespitten hareketle memleketin müstebit iktidarlarının hamisi emperyalizmin üslerini basıyor, 6. Filo askerlerini denize döküyordu. Onlar ulusal sınırları aştılar soluğu Filistin’de aldılar, Siyonizme karşı savaştılar. Döndüler ve emperyalizmin “içsel” tezahürlerine karşı mücadele ederken işkencelerde, çatışmalarda, darağaçlarında hayatlarını verdiler. Bugün, aman anti-emperyalizm yapmayın milliyetçi olursunuz diyenlerse Misak-ı Milli sınırları içinde AB fonlarıyla demokrasi içselleştiriyorlar!