Ankara mutabakatından NATO zirvesine emperyalistlerin “Barış Pınarı” tutumu: “İstemem yan cebime koy…”
Devrimci İşçi Partisi’nin başından itibaren söylediği gibi ne Türkiye ABD’ye rağmen askeri harekât yapıyor ne de ABD Suriye’den ayrılıyor. Akan kardeş kanı üzerinden emperyalist planlar yürümeye devam ediyor. ABD ile yapılan Ankara mutabakatı ve ardından operasyona son verilmesi, sürecin Amerikan planları çerçevesinde ilerlemesini garanti altına almıştı. Daha sonra Brüksel’de yapılan NATO zirvesi ise emperyalistlerin oynayacak daha çok oyunları olduğunu gösteriyor. Gelişmeler bizim analizlerimizi doğruluyor.
ABD Suriye’den çıkmıyor, NATO gelmeye hazırlanıyor
ABD asker çekmek bir yana Suriye’deki petrol bölgelerindeki işgalini derinleştirmeye hazırlanıyor. ABD’nin önde gelen yayın organlarından Newsweek dergisinin üst düzey bir Pentagon yetkilisine dayandırarak yaptığı habere göre ABD, Suriye’nin doğusundaki petrol bölgelerine 30 tanktan oluşan bir zırhlı tugay konuşlandıracak. ABD Başkanı Trump Barış Pınarı harekâtının ardından attığı bir tivitte “petrolü kurtardık” diyerek sinyali vermişti. Trump daha sonra “Kürtlerin artık petrol bölgesine ilerlemesinin zamanı gelmiştir” diyerek Suriye’nin kuzey doğusundan çekilen YPG güçlerini petrol bölgelerinde Amerikan jandarması olarak kullanma niyetinde olduğunu da açık etti. ABD, Suriye’den çekilme tartışmaları sürerken ülkenin güneyindeki El Tanf üssündeki askeri varlığını sonlandırmayacağını da baştan söylemişti.
Devrimci İşçi Partisi’nin Barış Pınarı harekâtı vesilesiyle bir NATO koridoru kurulmak istendiğine dair değerlendirmesi de sahada somut karşılığını bulmaya başladı. ABD ve Türkiye’nin işbirliği zaten genel anlamda harekâta bir NATO çerçevesi sunuyordu. Ancak harekâtın ardından Brüksel’de yapılan NATO zirvesinde özellikle Almanya tarafından doğrudan NATO’nun sürece müdahil olması önerildi. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg teklife sıcak baktığını söyledi. ABD Savunma Bakanı Esper tabii ki hemen destekledi. Fransız Cumhurbaşkanı Macron, “Avrupa Ortadoğu’da küçük ortak olmaya devam edemez” deyip harekâtı vesile ederek bölgedeki emperyalist nüfuzunu arttırmaya niyetli olduğunu açıkça ilan etmişti. Bir NATO diplomatı ise, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Alman mevkidaşı, Merkel sonrası için başbakanlığa hazırlanmakta olan Kramp-Karrenbauer ile yaptığı ikili görüşmede NATO teklifine açık olduğunu söylediğini aktardı. Türkiye’nin ısrarla Suriye devleti ve Esad aleyhindeki tutumunu sürdürmesi, TSK ve ÖSO güçlerinin yer yer Suriye ordusu ile çatışmaya girmesi hem ABD hem de Avrupalı emperyalistlerin NATO koridoru perspektifiyle gayet uyumlu görülüyor. Türkiye ile Soçi mutabakatını imzalayarak sınır bölgesine yerleşen Rusya ise haliyle bu girişime net bir şekilde karşı çıkmakta.
Büyük oyunu bozduk derken oyuna gelmek
AKP iktidarı ve destekçileri “büyük oyunu bozduk” derken emperyalizmin oyununun tam ortasına düşmüş durumdadır. Rusya ile yapılan Soçi mutabakatının birçok maddesi ne kadar soyut ve muğlak bırakılmışsa Türkiye’nin NATO üyeliği de tam tersine somut ve bağlayıcı bir ilişki olarak karşımızda durmaktadır. ABD, elindeki yaptırım sopasıyla Türkiye’yi hizaya sokmakta, Suriye’deki emperyalist planlarında yüksek maliyetli işleri Türkiye’ye, tehlikeli işleri Kürtlere havale etmekte, kendisi petrolü kurtarıp oyununu oynamaya devam etmektedir. Türk ve Kürt halkları, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük temelinde birleşip sömürgeciliğin ve emperyalizmin karşısına çıkmadıkça bu oyunun bozulmasına imkân yoktur.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2019 tarihli 122. sayısında yayınlanmıştır.