ABD’nin 51. eyaleti Kanada
Faşist Trump içine girdiğimiz Ocak ayının 20’sinde yapılacak törenle ABD başkanlığını ikinci kez devralacak (ilki 2017-2021). Trump konusunda ilk başkanlık döneminde solun yaşadığı şaşkınlıkların listesi say say bitmez. Bunlardan biri de sırf Trump küreselciliğe karşı Amerika’nın çıkarlarını savunan bir politika izliyor, “America First” (“Önce Amerika”) sloganıyla açık milliyetçilik yapıyor, NATO’yu bile Amerika’nın başına bela gibi sunuyor olduğu için bir “içe kapanma” politikası izleyeceğine dair bir kanaatin gelişmesi idi. İçe kapanma olarak Türkçeleştirdiğimiz bu politika Amerikan siyasi jargonunda “isolationism” olarak bilinir. Yani Amerika’yı dünyadan yalıtmak. Trump buraya yöneliyor diye bir efsane hem liberal-küreselleşmeci kampta hem de “ilericiler” (Amerikan jargonunda tatlı su solunun adı) arasında yayıldı.
Geride bıraktığımız 2024’ün son günlerinde Trump o koca ağzını açıp bazı dış politika hedeflerini ortaya koyunca uyuyanların hepsi aniden uyanıverdi. Trump, ilk döneminde, Danimarka’ya ait olan Grönland adasını satın alma fikrini ortaya atmıştı. Şimdi adanın “sahipliği ve kontrolü”nün Amerikan çıkarları için gerekli olduğunu açıkladı. Bununla yetinmedi, bir de Panama Kanalı Amerikan gemilerini “kazıkladığı” için kanalın kontrolünü Panama’ya veren 1970’li yılların sonundan kalan antlaşmayı feshederek kanalı eline alacağını söyledi. Sanki bütün bunlara biraz mizah katmak için de Kanada’nın aslında ABD’nin 51. eyaleti olması gerektiğini belirtip sosyal medyada bu ülkenin başbakanından ABD eyaletlerinin en üst düzey yöneticileri için kullanılan unvana uygun olarak “Vali Justin Trudeau” olarak söz etti!
Bu salvoların gürültüsü Amerika’nın liberallerinin ve “solcu”larının mışıl mışıl uyur iken uykularından bir sıçramayla uyanmalarına yol açtı. “Aaa” dediler, “milliyetçilik içe kapanma değilmiş!” İnsan bu kadar budalalığın nereden kaynaklandığına şaşıyor. 2025 İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 80. yıldönümü. O savaşın en önemli müsebbibi Hitler adında meczup bir milliyetçi idi. Ve nihai programı bütün dünyanın fatihi olmaktı. Hiç mi tarih bilmezsiniz? Trump ilk döneminde Kuzey Kore’yi yerle bir etmekle tehdit etti. Şimdi İran’ın nükleer tesislerini kendisinin bombalayacağına ya da İsrail’e bombalatacağına ilişkin öngörüler dolaşıyor. Bu adamın “içe kapanmacı” olduğunu hangi yüksek zekâ düşündü acaba?
Emperyalizm 2008 finansal çöküntüsünden ve onu izleyen Üçüncü Büyük Depresyon’dan hareketle geleceğini hep birlikte, el ele kurtaramayacağını anladı. Şimdi her ülkenin emperyalist burjuvazisi “her koyun kendi bacağından asılır” politikasına döndü, “önce ben” demeye başladı. Trump bunların en deli dolusu. Çin Trump için bir saplantı haline gelmiş durumda. Rusya ile dalaşmayı bunun için bir sapma olarak görüyor. Ortadoğu’ya (Batı Asya’ya) saplanmayı bunun için yanlış buluyor. Varsa yoksa Çin!
İşte Panama Kanalı da Grönland da bu saplantının bir sonucu. Panama Kanalı’nın ağzında Çin iki liman işletiyor. ABD muhtemelen Çin’in bu sayede istihbarat toplamasından bir savaş halinde kanalı Amerikan gemilerine kapatmasına kadar birçok avantaj elde etmesi olasılığından ürküyor.
Grönland ise zaten önümüzdeki dönemde üzerinde kilit mücadelelerden birinin verileceği bir bölgede esaslı rekabet konusu olacak nüfusu 56 bin, ama toprakları uçsuz bucaksız bir ada. Pek az insanın ufkuna girmiş olan Arktik Bölgesi’nin önemini Ukrayna savaşı dolayısıyla gündeme getirmiştik. Fosil yakıtlardan nadir toprak elementlerine, oradan buzulların çözülmesi dolayısıyla dünya ticaretini kendine çekecek olan Kuzey Buz Denizi yoluna kadar çok büyük ekonomik çıkarların konusu olan Arktik bölgesi, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması amacına hizmet ettiği ölçüde Ukrayna savaşının da dinamiklerinden biri.
Grönland, yukarıdaki haritaya bakarsanız göreceksiniz ki Arktik Okyanusu’na kıyısı olan dev bir ada. Üstelik elektrikli taşıtlardan rüzgâr türbinlerine kadar yeni teknolojilerde çok önemli bir girdi olarak kullanılan 50 tür nadir toprak elementinin 43’ünde çok zengin olan bir el değmemiş coğrafya. Şimdilik Çin, Afrika’nın bazı ülkeleri ve Güney Amerika bu elementler bakımından en zengin bölgeler. Grönland ve daha genel olarak “Yüksek Kuzey” bu durumu değiştirebilecek zenginlikte. Trump jeostratejik öneminin yanı sıra bu nedenle de “Amerika için Grönland üzerinde kontrol ve sahiplik mutlak bir gerekliliktir” yazıyor sosyal medyada (vurgu bizim).
Yani Trump kabalık ve şiddet derecesi değişebilecek yöntemlerle toprak gaspına girişebilir. Bu tıynette biri olduğunu çoktan kanıtlamış bulunuyor.
Ha, Kanada konusunda şaka mı yapıyor zannediyorsunuz? Yukarıdaki haritaya yeniden bakın. Bir de bunlar gerçekçi değil demeden önce ABD’nin 19. yüzyıl sonlarına doğru Alaska’yı nasıl olup da sahiplendiğini, 20. yüzyıl başında, bütünüyle kendi sınırları dışında olan Panama’da uluslararası ticaretin yolunu belirleyen Panama Kanalı’nı nasıl inşa edebildiğini ve Kanal’a 1999’a kadar nasıl hâkim olabildiğini sorun.
Aman, siz siz olun, uykularında dönüp sonra yeniden horlamaya başlayan liberallerle birlikte uyumaya devam eden Amerikan “ilericileri” gibi rehavete kapılmayın.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2025 tarihli 184. sayısında yayınlanmıştır.