Afrika’dan elinizi çekin! Hepiniz!

Türkiye-Suud kapışması Afrika’da

Beş ay önce, Libya’da ve Sudan’da siyasi gerilimin arttığı bir aşamada, Gerçek gazetesindeki köşemizde Erdoğan ve AKP’nin Afrika politikası hakkında bir ufuk turu sunmuştuk. Yazının başlığı derdini anlatıyordu: “Türkiye-Suud kapışması Afrika’da”. Üç bölge üzerinde duruyorduk. Kuzey Afrika’da Akdeniz kıyısındaki Arap ülkeleri; Kızıl Deniz’in kıyısına bakan Afrika Boynuzu; Afrika kıtasının batısında Akdeniz’e kıyısı olan Arap ülkelerinin güneyinde yer alan Büyük Sahra’nın hemen altında yer alan Sahel beşlisi. Toplam 16 ülke artı bir geçiş ülkesi olan Çad. Bu 17 ülke üzerinde, bir yanda Suud, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve onların kirli işlerini yapar hale gelmiş olan Mısır, bir yanda Erdoğan’ın Rabiacı Türkiyesi ve Katar, dehşet verici bir rekabete girişmiş bulunuyorlar.

Şimdi bu iki İslam ülkesi bloku Libya’da savaşa giriyor. Adını koyalım, evet, savaşa giriyor! Ağustos yazımızda iki blokun Libya’daki karşılıklı konumunu şöyle anlatmıştık:

“Libya’da Halife Hafter’in güçlerinin başkent Trablus’ta bulunan Feyyaz Saraç yönetimindeki hükümete karşı başlattığı savaş, başka karmaşık yanları olsa da esas olarak bu rekabetle ilgilidir. Suud, BAE ve Mısır’ın adamı Hafter, Türkiye’nin Libya’daki atı Saraç’ı bu rekabet yüzünden haritadan silmek istiyor. Erdoğan yönetimi ise Saraç’ı dişiyle tırnağıyla diyeceğiz ama esas Türkiye emekçilerinin dişinden tırnağından arttırdığı vergilerle satın alınan dronlarla savunmaya çalışıyor.”

O zaman henüz farkında olmadığımız bazı iddialara göre Türkiye Libya’ya sadece dron değil, aynı zamanda paralı asker yolluyormuş (https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2019/12/intel-russia-turkey-eyeing-new-deals-idlib-libya.html#ixzz69WsEkEVU). Ama şimdi doğrudan doğruya Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerinin Libya savaşında yer alması konuşuluyor. Erdoğan soruyor: “Libya’da işimiz yoksa, Gazi Mustafa Kemal orada ne yapıyordu?” Bunun cevabını Erdoğan’dan başka herkes biliyor. Mustafa Kemal ile Enver’in 1911’de Libya’da birlikte İtalyan işgaline karşı İttihat ve Terakki gönüllüleri olarak çarpıştıkları doğrudur. Ama o zaman Libya Osmanlı toprağıydı. Onlar emperyalizme karşı savaşıyorlardı. Siz neden oradasınız? Kime karşı savaşacaksınız?

Bu sorunun cevabı Suud’dur, BAE’dir, Mısır’dır. Ama onlardan ibaret değildir. Hedef büyüyor. Şimdi artık Türkiye Libya’da sadece Suud ittifakına karşı değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz Gaz Forumu mensubu ülkelere karşı savaşacak. Yani şimdi işin içine Güney Kıbrıs ve Yunanistan giriyor.

Bu da yetmiyor. En önemlisi Rusya giriyor. Çünkü Rusya da Müslüman Kardeşler (İhvan) yanlısı Saraç karşısında eğitimini Sovyetler Birliği’nde görmüş, sorunlara laik açıdan yaklaşabilen, Kaddafi ile sürekliliği vurgulayan, Rusya’ya askeri üs vaadinde bulunan Hafter’i destekliyor.

O zaman bu savaş iki farklı biçimde yönetilebilir: Ya Türkiye ordusu Libya’nın komşusu Mısır’la çölde üstü örtülü bir savaşa tutuşur. Ya da Rusya ile İdlib’i Esad yönetimine teslim etmek üzere anlaşır, oradaki bütün gerici çeteleri Libya’ya yollar, Türkiye’nin savaşını vekâleten onlar yürütür. Kimse Saraç’ın Libya’ya Türkiye sayesinde hâkim olmasını sükûnet içinde seyretmez. Türkiye ister asker, ister çete yollasın, savaş çıkacaktır!

Suud ile Rabiacılık Afrika üzerinde ölümüne bir mücadeleye girişmiş bulunuyor. Onlara cevabı Afrika’nın işçileri ve köylüleri verecek. Sudan’da ve Cezayir’de halk kitleleri iktidarı hâkim sınıfların elinden almak üzere mücadele ediyor. Biri Afrika Boynuzu’nun, öteki Kuzey Afrika’nın kaderini ele alacaktır. İslam âlemi içinde, nüfuz peşinde savaşı kışkırtanları durdurmanın yolu devrimdir. Türkiye işçi sınıfı öncüsünün görevi ise, bu üç taraflı mücadeleyi devrimin kazanması için elinden geleni ardına koymamaktır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2020 tarihli 124. sayısında yayınlanmıştır.