ABD’yle işgal planı tartışan, Suriye’nin toprak bütünlüğünü nasıl savunur?
Erdoğan, Mınbiç’teki Amerikan generalinin “savaşırız” sözlerine karşı Osmanlı tokadını görürler demişti. Ama ABD Dışişleri Bakanı Tillerson geldiğinde ona Osmanlı tokadı atmak bir yana adeta “zeytin dalı” uzattı. Aslında Türkiye ne zaman Osmanlıcı söylemlere sarılsa hep kazançlı çıkan ABD olmuştu. Davutoğlu’nun Osmanlıcı "stratejik derinliği" Suriye’nin parçalanmasına katkı sunmuş ABD’nin bugün Fırat’ın doğusunu hâkimiyeti altına almasına uygun koşulları hazırlamıştı. Şimdi de farklı olmadı. Tillerson Türkiye’ye gelmeden Lübnan’a uğradı. Diplomatik tokadı orda yedi. Arkasına Amerikan bayrağı, önüne bir bardak su bile koymadılar. Yalnız başına beklettiler. Türkiye ise Amerikalının önüne Osmanlı halıları serecekti.
Suriyeliler “Osmanlıyı durdurmaya geldik” diyor
Suriye, Türkiye’nin harekâtını bir Osmanlı hamlesi olarak gördü ve adeta bir geçit töreni düzenleyerek Afrin’e doğru bir milis konvoyu çıkarttı. Suriye bayraklarıyla donatılmış bu konvoyun, resmi olarak “Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan” Zeytin Dalı harekâtını siyaseten sınırlayacağı düşünüldü. Ancak bu konvoy TSK topçusu tarafından vuruldu. Erdoğan ve AKP iktidarının çeşitli sözcüleri Suriye ordusunun Afrin’e girmesine müsaade etmeyeceklerini açıkladılar. Bu açıklamaların ve TSK’nın doğrudan Suriye ordusunun yanındaki milisleri vurmasının sonucunda, Afrin’de Esad ve Öcalan resimlerinin birlikte taşındığı mitingler düzenlenmeye başladı. Şimdi cephe hattından video çekip yayınlayan Esad taraftarı milisler Suriye bayrakları altında durup “Osmanlıyı durdurmaya geldiklerini” söylüyor. Belli ki AKP iktidarının ABD’ye Türk lokumu ikram ettiğini gören Suriyeliler Osmanlı tokadının muhatabının Amerikan ordusu değil kendileri olduğunu düşünmekteler. Bir de herhangi bir yanlış anlamaya mahal vermemek için gün aşırı Afrin’e Türk bayrağı dikmekten bahseden Devlet Bahçeli var!
Amerikan tuzağı
Yine, ABD ile Mınbiç’te birlikte hâkimiyet kurma önerisinin tartışılması bile “Suriye’nin toprak bütünlüğü” söylemini tek başına bir çöp haline getirmeye yeterli olmuştur. Bu olasılığın hayata geçmesinin, uluslararası hukuka uydurulabilir bir tarafı da, siyaseten izahı da yoktur. Suriye topraklarının ABD ile ortak olarak işgâl edilmesinden başka bir manaya gelmeyeceği açıktır. Tüm bunlara Türkiye’nin, Rusya’nın Doğu Guta’da sürdürdüğü askeri harekâtı, “sivil kayıpları” gerekçe göstererek protesto etmesi eklenmelidir. ABD’nin bir yandan Doğu Guta’ya göndermek üzere militan topladığını diğer yandan da Suriye’ye doğrudan askeri müdahale seçeneğini gündeme taşıdığını da dikkate almak gerekir. Bu çerçevede Rusya’nın, bıçak sırtında kurmaya çalıştığı dengenin, ABD tarafına doğru bozulmasına göz yumup yummayacağı belirsizliğini korumaktadır. Bu yüzden Rusya, Türkiye’nin Esad’la doğrudan görüşmeye başlaması için bastırmaktadır. Bu olmadığı takdirde hava sahasının kapatılması gündeme gelebilir. Bu Zeytin Dalı'nı zora sokar, Türkiye üzerinde ciddi bir yaptırım gücü oluşturur, ama en çok da ABD’nin ekmeğine yağ sürmüş olur. Çünkü ABD, tuzağını, Türkiye’nin Afrin’de batağa saplanması, bir zafer elde edecekse bunun Pirus zaferi olması, bu süreçte Türkiye'nin Rusya ve Suriye ile karşı karşıya gelmesi ve nihayet kendi eline düşmesi üzerine kurmuştur.
Kürtlerle barışmayan ABD’yle savaşamaz!
Gelinen aşamada pek çok yönden gelişmeler belirsizliğini korumaktadır. Ancak belirli olan bir şey vardır ki o da Kürtlerle savaşı merkeze alarak ABD’yle savaşmanın ve onu yenilgiye uğratmanın mümkün olmadığıdır. Devrimci İşçi Partisi’nin “Kürtlerle barış ABD’yle savaş” şiarı, ABD’nin kurduğu denklemi değiştirebilmenin tek yoludur. Mevcut çıkmazdan tek gerçekçi çıkış yolunu göstermeye devam etmektedir. Bazı AKP destekçilerinin ve Esad ile iyi ilişkilere taraftar olanların, PYD’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini öne sürerek, Suriye devleti ile birlikte ABD karşıtı bir ittifak oluşturma projesi erkenden çökmüştür. Suriye’nin, kendi topraklarında ABD ile beraber nüfuz alanları kurmayı tartışan, ilçelerine, dağlarına bayrak diken, Suriye ordusunun kendi sınırları içindeki bir ilçeye girişini savaş sebebi ilan eden bir devleti, toprak bütünlüğüne destek değil, tehdit olarak göreceği açıktır. Suriye devleti, PYD ile köprüleri attığında Fırat’ın doğusunu ABD’ye terk etmiş olacağını görmektedir. Türkiye’nin de ABD’nin sınır güvenliğini sağlaması, PKK’den kopartılmış yeni bir işbirlikçi Kürt hareketi imal edilmesi karşılığında buna razı geleceği apaçık ortaya çıkmıştır. ABD emperyalizmi Türkiye’yi tuzağına çekmiştir. Artık Afrin, Türkiye’yi kendi çizgisine çekmek ve orada tutmak için bir koz olarak ABD’nin elindedir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2018 tarihli 102. sayısında yayınlanmıştır.