ABD: Sanders Wall Street’e taşındı, Amerika kaynıyor

ABD’de 8 Temmuz-17 Temmuz arasında on gün içinde Teksas ve Louisiana eyaletlerinde iki ayrı siyahi keskin nişancı sekiz polisin hayatına son verdi. Bu ülkede polis öldürmek suçların en ağırıdır, cezası normal koşullarda idamdır. Tabii bu olaylarda her iki keskin nişancı da vurularak öldürüldüğü için devlet intikamını erken almış oldu! Ama siyahilerin intikamını almak mümkün değil! Salt bu yılın başından beri, yani yaklaşık altı ayda 1.134 siyahi polis tarafından öldürüldü. 15-34 yaş arası siyahi erkek nüfusta polis tarafından öldürülme olasılığı aynı yaş grubundaki beyazların beş katı!

Siyahi genç erkeklerin silahsız oldukları hâlde polis tarafından sık sık öldürülmesi, Black Lives Matter (Siyahilerin Hayatları da Değerlidir) adını taşıyan güçlü bir hareketin gelişmesine yol açtı. Black Lives Matter hareketi, Demokrat Parti içinde yapılan ön seçimlerde, kol işçilerinin ve genç nüfusun dışında Bernie Sanders’a en açık destek veren topluluktu.

Sanders’dan “politik karşı devrim”!

Bilindiği gibi Bernie Sanders kendine “sosyalist” diyen, bütün kampanyasını başta işçi sınıfı olmak üzere, yoksullar, gençlik, siyahiler, kadınlar ve çevre gibi davalara adayan, kampanyası güçlendikçe “politik devrim başladı” diyen bir adaydı. Beklenmedik bir destek aldı. 13 milyon insan önseçimlerde Sanders’a oy verdi (Çok güçlü bir aday olan rakibi Clinton ise 17 milyona yakın oy aldı.). Amerika’da 13 milyon insanın “devrim” ve “sosyalizm”den bahseden bir adaya oy vermesi, ülkenin tarihinde görülmüş bir şey değildir! Aslında Sanders’ın zaferi, başka birçok ülkede olduğu gibi, dünya sisteminin doruğunu oluşturan Amerika’da da halkta, en başta da işçi sınıfı ve gençlikte büyük bir huzursuzluk olduğuna işaret ediyor.

Sanders bütün kampanyasını Wall Street ve çokuluslu şirketler karşısında işçinin ve yoksulun haklarını savunma üzerine kurmuş, Clinton’ı ise Wall Street tarafından satın alınmış aday olarak sunmuştu. Şimdi “centilmenlik” ikiyüzlülüğüyle seçimlerde Clinton’ı destekleyeceğini açıklayarak kendisi de Wall Street’e taşınmış oldu! Kim bilir, belki de Clinton’dan çevre bakanlığı benzeri bir mevki umuyordur!

Böylece yüz binlerce işçinin ve milyonlarca gencin mücadele azminin önü kapanmış oldu. Oysa Sanders, seçime bağımsız olarak katılabilirdi. Böylece bir üçüncü partiye, özellikle de iki büyük burjuva partisine (Demokratlara ve Cumhuriyetçilere) karşı bir kitlesel işçi partisine duyulan ihtiyacın da karşılanması için uygun bir araç yaratılmış olurdu.

Sosyalistler derin uykuda!

Sanders’ın bütünüyle ilkesiz bir davranışa girdiği ve kendisini destekleyen kitlelere sırt çevirdiği açıktır. Ama onun zaten reformist, düzenden kopamayan bir solcu olduğu biliniyordu. Asıl mesele ABD’nin sosyalist hareketlerinin tutumudur. Bir iki istisna dışında ABD sosyalist hareketleri Sanders kampanyasının yarattığı kitlesel uyanışa kayıtsız kalmış, zaman zaman da “Sanders’ın programı sosyalist değildir” tarzı sonuçsuz polemiklerle yetinmişlerdir. Yeşiller’in başkan adayı, Sanders’ın kaybedeceği ortaya çıktığında kendi yerini ve partisinin desteğini Sanders’a teklif etmiştir, o kadar. Oysa çok sayıda sosyalist parti ve akım bir araya gelerek Sanders’a baskı yapmak üzere bir hareket oluşturmuş olsaydı, Sanders bağımsız üçüncü aday olmasa bile kendileri işçi sınıfı nezdinde ve gençlik içinde geleceğe yönelik bir hareketlenme başlatabilirlerdi.

Şimdi Black Lives Matter’ın mücadelesi devam edecek. Trump’ın kampanyası birçok yerde şiddetli gerilimlere yol açacak. Eylülde üniversiteler açıldıktan sonra olayların çıkması beklenebilir. Sosyalistler bu mücadelelere de bir adres gösteremeyecek. Ama en önemlisi başka: sanayi, ulaştırma, maden işçileri gibi en merkezi sınıf kesimleri Wall Street’in adayı Clinton karşısında Donald Trump’ı destekleyecek! Çünkü Trump demagojik biçimde onların çıkarlarına hitap ediyor. Böylece, işçi sınıfı sosyalizme kazanılamadığı için şimdilik “serseri mayın faşizmi” olarak anabileceğimiz bir adamın, yarın belki de Avrupa tipi bir ön-faşist akımın ardına takılacak. Sosyalist akım bütün dünyada Leninist pusulasını yitireli beri kitlelere erişme kaygısını da kapasitesini de yitirmiş bulunuyor.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2016 tarihli 82. sayısında yayınlanmıştır.