Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi: Orta yol yok!

Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi: Orta yol yok!

Türkiye’nin emekçi halkı Türk Lirası’nın hızlı değer kaybı, enflasyon ve giderek artmaya başlayan işten çıkarmalarla ciddi bir yıkımın eşiğindedir. Bu krizin gelişi daha önceden belliydi. Devrimci İşçi Partisi yayın organlarında ve yayınladığı bildirilerle bunu uzun süredir vurguluyor. DİP Merkez Komitesi, Emekçi Halkın Ekonomik Krizden Çıkış Programı’nı 2016 yılının Aralık ayında yayınlamıştır. (https://gercekgazetesi.net/dip-bildirileri/emekci-halkin-krizden-cikis-programi-doviz-yasaklansin-borsa-kapatilsin-turkiye) Döviz yasaklansın, borsa kapatılsın, Türkiye Gümrük Birliği’nden çıksın diyen, fabrikaların ve bankaların kamulaştırılmasını temel alan bu program bugün yaşadığımız krizde de tüm geçerliliğini korumaktadır.

Bu ekonomik krizin sebebi dünya çapında kapitalist sistemin kâr oranlarına ve faizlere bağlı hareket eden anarşik yapısıdır. 2007-2008 yıllarında ABD merkezli ortaya çıkan finansal krizle başlayan Büyük Depresyon tüm dünyadaki ekonomik sarsıntıların arka planını oluşturmaktadır. Büyük Depresyon’un ilk döneminde emperyalist merkezlerde faiz oranları düştüğü için finans sermayesi, yani sıcak para bizim gibi emperyalizme bağımlı kapitalist ülkelere aktı ve yüksek faiz geliri elde etti. Bu süreçte Türkiye’de iktidar ve sermayenin anlattığı pembe hikâyelerin arkasında aşırı derecede borçlanmaya dayanan karanlık bir tablo oluştu. Son yıllarda ABD başta olmak üzere emperyalist merkezler kendi ülkelerindeki parasal şişkinliğin enflasyona yol açması veya yeniden bir borsa çöküşünü hazırlaması ihtimalini kontrol altına almak için gevşek para politikasını sıkılaştırıyor. Bu da sıcak paranın Türkiye gibi ülkelerden ABD gibi merkezlere dönmesiyle sonuçlanıyor. Dün emperyalistlerin gevşek para politikası sayesinde borçlanarak büyüyen ekonomiler şimdi artık büyük sarsıntılarla karşılaşıyor. Bugün hem ekonomik daralma hem de enflasyon (Stagflasyon) aynı anda Türkiye’yi tehdit etmektedir. Bunun anlamı geniş işçi ve emekçi kitlelerin hayat pahalılığı ve işsizlikle aynı anda karşılaşacak olmasıdır.

Rahip Brunson davası etrafında Türk Lirası’nın baş aşağı düşüşüne tanık olduk. Bunun başlıca sebebi Türkiye’nin kapitalist ekonomisinin yabancı paraya bağımlı yapısıdır. Özelleştirmelerle devletin ekonomiden çekilmesinin ve harcamalarıyla kaynak dağılımındaki rolünün gerilemesinin karşılığında tüm ekonomideki kaynak dağılımı süreçleri özel bankaların kontrolüne geçti. Bugün yaşadığımız bunun sonucudur. Bankalar ve şirketler döviz cinsinden borçlanıyor. Bütün ekonomi ihracat ve turizm yoluyla döviz kazanmaya odaklanmış, ama müthiş bir cari açık veriyor. Büyük altyapı projelerinde bütün hesaplar dolar üzerinden yapılıyor. Kısacası dolar Türkiye’nin bedeninde dolaşan zehirli kan gibidir.

Bu koşullar altında bugün Brunson davası, yarın Halkbank’a ceza kesilmesi, öbür gün başka bir olay Türkiye ekonomisini derinden sarsabilir. Bu kozlar sadece ABD’nin elinde değil bir emperyalist odak olan Avrupa Birliği’nin elinde de bulunmaktadır. Bu yüzden iktidarın bir emperyalist odakla diğeri arasında mekik dokumasıyla emekçi halkın çıkarına sonuç elde edilemez. Doların yerine avronun geçmesi de bir şey değiştirmez. Almanya, Hollanda, Fransa ve bir bütün olarak Avrupa Birliği ile de çeşitli gerginlikler yaşandığını biliyoruz. Türkiye her durumda bu ülkelerin Türkiye’deki sermaye yatırımlarını güvence altına alarak, Türkiye’yi bir göçmen toplama kampına dönüştürerek, göçmenleri de bir pazarlık kozu haline getirerek ve bazen de rehine gibi tutuklanmış Avrupa vatandaşı gazeteciler veya Avrupa kurumlarının temsilcilerinin örneğinde (mesela Deniz Yücel’de) olduğu gibi mahkemeleri hiçe sayan anlaşmalarla emperyalistlere istediklerini vererek çözüm yolu aradı. Bu politik hamlelerin içerideki baş destekçisi ise Amerika ve Avrupa tekellerinin ortağı, daha doğrusu acentası olan yerli büyük patronlardı. Bu hiçbir yere gitmeyen manevralarda, kaybeden hep Türkiye’nin işçi sınıfı ve emekçi halkı oldu.

Yaşadığımız ekonomik çöküntünün sebebi fabrikaların, bankaların ve tüm üretimin özel mülkiyete dayanmasıdır. Emperyalizme bağımlılıktır. 15 yıldır Türkiye’yi yöneten ve son dönemde yetkileri iyice tek elde toplayan Erdoğan ve partisi ise her daim sermayenin ve emperyalizmin çıkarlarını gözeten bir politika izlemektedir. Serbest piyasa kurallarına bağlıyız diyerek krizi yaratan sisteme dokunmayacaklarını açıklamaktadır. ABD ile stratejik ortağız diyerek, NATO’ya bağlılık yeminleri ederek, Avrupa Birliği’nde çözüm arayarak emperyalizmden kopmaya niyetli olmadığını göstermektedir. Hazine ve maliyenin teslim edildiği Berat Albayrak, yabancı ve yerli finans kapitale güven verici mesajlar vermek üzere görevlendirilmiş durumdadır. En önemlisi de yabancı ve yerli sermayeye güven vermek için en fazla vurgu yapılan konu mali disiplin ve yapısal reformlardır. Yani iktidar bütçeden kısıntı yaparak, işçi sınıfının kazanımlarına saldırarak, Türkiye’nin yüzde 99’unu oluşturan emekçi halktan alıp yabancı ve yerli sermayeye vereceğini taahhüt etmektedir.

Emperyalizme, sermayeye ve istibdada karşı mücadele iç içe geçmiş durumdadır. Krizi yaratanlara güven vermeye çalışan ve faturayı emekçi kitlelere ödetmeye kalkan politikalara karşı işçi ve emekçilerin çıkarını Devrimci İşçi Partisi savunmaktadır.

Türkiye’nin emperyalizme bağımlılığına son vermek için!

Emperyalizme karşı mücadele hamasetle verilemez. Türkiye derhal NATO’dan çıkmalıdır! İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere tüm NATO ve ABD üsleri kapatılmalıdır! AB ile yapılan Gümrük Birliği anlaşması tek taraflı olarak feshedilmelidir!

Emperyalizm bağımlı ülkelere mal satarak değil sermaye yatırımı yaparak hâkimiyet kurar. Türkiye’deki Amerika, Avrupa ve Japon emperyalist sermayesine dokunmayan hiçbir politika sonuç alamaz. Yabancı sermaye kuruluşları işçi denetiminde kamulaştırılmalıdır!

Merkez Bankası bağımsızlığı New York Wall Street’e, Londra City’ye yani küresel finans merkezlerine bağımlılığın kod adıdır. Merkez Bankası bağımsızlığına hayır! Türk parasının pul olmasını engellemek için para politikası üzerinde tam kontrol sağlanmalıdır.

Ekonominin damarlarında dolar ve avro dolaştıkça Türk parasının pul olması engellenemez. Kur sabitlenmeli, dövizin konvertibilitesi kaldırılmalı yani sermaye hesabı devlet kontrolüne alınarak serbest döviz ticaretine son verilmelidir.

Milletin tüm kaynaklarının emperyalist tefecilere dış borç ve faiz olarak ödenmesine hayır! Emperyalist tefecilere dış borç reddedilsin!

Kapitalist anarşiye son vermek için!

Tüpraş ve Türk Telekom gibi stratejik kuruluşlardan başlamak üzere işçi denetiminde kamulaştırmalarla ekonomi üzerinde kontrol sağlanmalıdır.

Dış ticarette devlet tekeli kurulmalıdır. Türkiye dış ticaretini emperyalizmin kurallarına göre değil kendi önceliklerine ve emekçi halkın çıkarlarına göre yürütmeli, ticaretini borçlu ve bağımlı ülkelerle dayanışma içinde gerçekleştirmelidir.

Ne yüksek faiz ne düşük faiz! Faizsiz ekonomi için, güya faizsiz bankacılık olan katılım bankaları da dâhil tüm bankalar kamulaştırılmalı, tek bir devlet bankası ile tüm kredi emekçi halkın çıkarları doğrultusunda planlamanın hizmetine sunulmalıdır!

Krizin faturasını patronlara ödetmek için!

Krizde büyük şirketlerin ve bankaların kurtarılmasına hayır! Şirketlerin değil halkın borçları silinsin! Temel ihtiyaçlar için harcanmış kredi kartı borçları silinsin!

Müteahhitlerin kurtarılmasına hayır! Ne müteahhidin ne bankaların! Evler oturanların! Konut kredisi alan ama bunu ödeyemeyenlerin evleri kamulaştırılsın ve kullanım hakkı öncelikli olarak içinde oturan aileye verilsin! İnşaat sektörünün vurgun için ürettiği, kimsenin oturmadığı satılmayan konutlar, işçi sınıfına sağlıklı barınma koşulları sağlamak üzere kamulaştırılsın! 

İşsizliğe ve pahalılığa karşı mücadele!

Çalışma hakkı dokunulmazdır: İşçi simsarlığı büroları kapatılsın! Kiralık işçilik, taşeron ve esnek çalıştırma yasaklansın! Tüm işçi ve emekçilere iş güvencesi!

İşten çıkartmak yasaklanmalı, işçi çıkartan işyerleri işçi denetiminde karşılıksız olarak kamulaştırılmalıdır!

İflas eden şirketler kamulaştırılsın, işyerinde işçi denetiminde üretime devam edilsin!

Herkese iş sağlamak için ücretlerde tek kuruş kesinti olmaksızın 6 saat işgünü.

Kamu yatırım ve istihdam seferberliği! Tüm işleri çalışan nüfusa paylaştıracak şekilde işçi alımı politikalarına uymayan işyerleri işçi denetiminde kamulaştırılsın!

Toprak ağalarının arazileri merkezi planlama doğrultusunda kamulaştırılsın, kooperatifleştirilsin, topraksız köylülere dağıtılsın! Tarım ve hayvancılıkta devlet çiftlikleri kurulsun!

Çiftçiye ucuz kredi, ucuz mazot, ucuz tohum, ucuz yem! Emekçi halka ucuz gıda!

Temel gıda maddelerinde KDV kaldırılsın, fiyatları devlet tarafından halkın alım gücü gözetilerek belirlensin!

İşçi ücretleri eşel mobil (oynak merdiven) sistemi ile enflasyon oranına göre otomatik olarak artsın!

Asgari ücret fiilen açlık sınırına endekslenmiştir. Asgari ücret sendikaların açıkladığı yoksulluk sınırının üzerine endekslensin!

İstibdada karşı hürriyet! Emperyalist kapitalizme karşı sosyalizm!

Tüm bu önlem ve talepler, işçi sınıfının çözümünü ortaya koymaktadır. Bizim çözümümüz haliyle emperyalist merkezlere ve sermayeye güven vermeyecektir. Onlar korkacak ama milyonlar, işçi sınıfı iktidarında ve ekonominin sosyalist planlamasında kurtuluşun yolunu bulacaktır. Sosyalizm günceldir, tek gerçekçi çözüm yoludur. Bir üçüncü yol yoktur!

Tüm bunları Erdoğan ve iktidarının gerçekleştiremeyeceğini biliyoruz. İstibdad rejimi, tam tersine, krizin faturasını emekçi halka ödetmek istiyor. Bu yeni rejim büyük sermaye tarafından tam da bu yüzden desteklenmektedir. Emperyalistler istibdad rejimiyle tam da bu yüzden her fırsatta yeniden anlaşıyor.

İşçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş yolu istibdada son verilmesinden geçiyor. Zincirsiz bir Kurucu Meclis’le Türkiye’nin, toplumun yüzde 99’unun çıkarları temelinde yeniden kurulmasını gerektiriyor. İşçi sınıfı ve emekçi halk bu yolu sendikal ve siyasal alanda örgütlenerek, meşru ve kitlesel eylemlerle, üretimden gelen gücünü kullandığı grevlerle açacaktır. Devrimci İşçi Partisi işçi ve emekçileri Zincirsiz bir Kurucu Meclis ve bir işçi emekçi hükümeti için örgütlenmeye ve seferber olmaya çağırmaktadır.

2 Eylül 2018