Mahallenin kabadayısını tanıyalım

Mahallenin kabadayısını tanıyalım

Amerika, Rusya’dan sonra Çin’le de kapışıyor. Rusya’nın üzerine Ukrayna’yı kışkırtarak gitti. Şimdi Çin’in üzerine Tayvan’ı kışkırtarak gidiyor. Amerikan Temsilciler Meclisi’nin başkanı Nancy Pelosi önümüzdeki günlerde çeşitli Asya ülkelerine yapacağı ziyaret esnasında Tayvan’a da gideceğini açıklayalı beri ABD ile Çin arasında müthiş bir gerginlik yaşanıyor. Pelosi sadece meclis başkanı değil. Aynı zamanda iktidardaki Demokrat Parti’nin belki de etkisi bakımından iki numaralı şahsiyeti. Ayrıca, sağlığının iyi olmadığı gözle görülen 79 yaşındaki Biden ölür veya görevini yapamaz hale gelirse, yardımcısı Kamala Harris herhangi bir nedenle başkanlık yapamaz duruma geldiğinde Nancy Pelosi başkanlığı üstlenme sırasında olacak. (Ekleyelim ki, Pelosi Biden’dan da yaşlı. 82 yaşında. Ama fiziksel ve zihinsel olarak çok daha zinde olduğu gözle görülüyor.)

Önce Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaretinin neden bu kadar büyük bir gerilim yarattığına bakalım, sonra Pelosi’nin bu gerilimi yaratmayı neden göze aldığını tartışalım. Yalın olalım: Tayvan uluslararası hukuka göre bir ülke değil. Herhangi bir ABD devlet yetkilisi İtalya’yı değil de Sicilya’yı, Fransa’yı değil de Korsika’yı, Danimarka’yı değil de Grönland’ı ziyaret edeceğini söylese Tayvan’ı ziyarete yakın bir durum doğardı. Tayvan bir ülke değil bir ada. 1949’da modern tarihin en büyük olaylarından biri olan Çin devrimi zafere kavuştuğunda karşı devrimci güçlerin sığındığı bir ada. Karşı devrimci ada Amerika tarafından korunuyor. On yıllarca süren bir “Beyaz Terör” 100 binden çok komünizm yanlısını temizliyor, baskı altına alıyor, susturuyor. Amerika dev Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) yerine bu adanın (bugün bile 1,5 milyarlık Çin karşısında 22 milyon nüfusu olan bir ada Tayvan) Çin Cumhuriyeti olarak Birleşmiş Milletler’e (hem de veto hakkıyla Güvenlik Konseyi’nde oturtularak!) kabulünü sağlıyor. Ancak, 1971’de başlayan bir süreç için ÇHC bütün dünya tarafından tanınınca ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Tayvan’ın yerini alınca Tayvan ülke statüsünü yitiriyor. Bugün Tayvan’ı tanıyan ülke sayısı biri Vatikan olmak üzere sadece 14. 200 küsur ülkenin geri kalanı için Tayvan bir ada. Pelosi gidince bir adaya gidecek. 

Çin’in bundan neden rahatsız olduğu herhalde anlaşılmıştır. Çin sömürgecilik döneminde ve devrim gerçekleşirken kendisinden zorla koparılmış geleneksel Çin topraklarını haklı olarak kendi toprakları sayıyor. Buna “tek Çin” politikası adı veriliyor. Hong Kong, Macao gibi bölgelerle birlikte Tayvan da Çin toprağı olarak kabul ediliyor. Hong Kong 1997’de, Macao ise 1999’da özel yönetimi olan bölgeler olarak Çin’e geri verildi. Çin, Tayvan’ı da koşullar uygun hale geldiğinde kendi sınırları içine katmaya hazırlandığını gizlemiyor.

Emperyalizmin baş temsilcisi ve Tayvan’ın yarım yüzyıllık gerici rejiminin koruyucusu olarak ABD’nin “tek Çin” politikası karşısında Tayvan’a ilişkin tutumu, Çin’i tanıdığı 1970’li yıllardan beri bir belirsizlik politikası. “Tek Çin” politikasına sadece “rıza gösteriyor”. Ama Çin’in var olan hukuki durumu zora başvurarak değiştirmeye kalkışmasına karşı olduğunu saklamıyor. Yine de “sen Tayvan’ı vurursan ben de seni vururum” demiyor. Buna “stratejik ikirciklilik” politikası adı veriliyor. ABD misilleme yapacak mı yapmayacak mı belli değil. Bunu caydırma politikası olarak kullanıyor.

Ama Biden’la birlikte işler sarpa sardı. “Stratejik ikirciklilik” politikası stratejik kafa karışıklığına dönüştü! Bu köşede daha önce de yazdığımız gibi, Biden Ukrayna savaşı başladıktan sonra yaptığı bir Asya yolculuğunda “misilleme taahhüdümüzdür” dedi. Bunu daha önce de bir defa söylemişti. Daha da kötüsü, bir defasında Tayvan’ın “bağımsız” olduğunu! İş olmuş bitmiş de Biden’dan başkasının haberi yok yani!

Bir, iki, üç, Çin kendi toprağı konusunda bu hafifliğe kaç defa hoşgörü gösterebilir? Üstelik, Çin’in askerî bakımdan Güney Çin Denizi’nde üstünlüğü adım adım ele geçirmekte olduğu böyle bir dönemde, ABD ve NATO’nun Ukrayna konusunda Rusya’ya oynadığı oyunları da gördükten sonra, Biden’ın bunadığını varsaymak yerine Amerika’nın henüz Çin yeterince güçlenmeden bir oldu bitti yaratma niyetinde olduğu sonucuna ulaşması gayet anlaşılır bir şey.

İşte Pelosi’nin Tayvan ziyareti bunun için büyük gerilim yaratıyor. Pelosi’nin niyeti? Kasım’da Demokrat Parti hezimete uğrayacak gibi göründüğü için seçime üç ay kala gövde gösterisi yaparak partisine oy kazandırmak, böylece meclis başkanlığını korumak deniyor. Olabilir. Biden’ın ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın bu ziyarete açıkça karşı çıktığı ama söz dinletemediği söyleniyor. Olabilir. Ama iki taraf danışıklı dövüş içinde de olabilir. Pelosi kötü polis, Biden (şimdilik) iyi polis. Çin de kötü haydut! Aynen Ukrayna savaşını başlatanın Rusya olması gibi burada da Çin bir sivil yöneticiye askerî basınç uygulamış olacak, hatta korsanlıkla suçlanacak.

Şi Cin Ping’in, geçtiğimiz günlerde Biden’la yaptığı iki saatlik telefon görüşmesinde çok sert bir tutum takındığı biliniyor. Kullandığı terim “oturup bekleyecek halimiz yok”. Bu deyimi Mao’nun iki numarası Çu Enlay, 1950 Kore savaşı başında Amerikalılara söylemiş. Sonuç Kore Savaşı. Bir de 1964’te Amerika Tonkin Körfezi yalanı ile Vietnem’a resmen savaş açarken Çin hükümeti ABD’ye askeri karadan 17 paralelin kuzeyine geçip Kuzey Vietnam’a saldırırsa Çin’in savaşa gireceği söylenirken kullanılmış. Pelosi, âdet olduğu üzere, ABD Hava Kuvvetleri’nin bir uçağı ile Tayvan’a gitmeye kalkarsa, Çin uçakları onu anakaraya indirecek muhtemelen. Bunun sonunda bir savaşa dönüşecek bir tırmanmaya yol açmayacağını kimse garanti edemez.

Mahallenin, herkesle kavga çıkarmak isteyen kabadayısı kim oluyor?