Lübnan durmuyor
Lübnan lirasındaki değer kaybının %70’leri bulması üzerine yoğunlaşan gösteriler Trablusşam, Beyrut, Sayda ve Sur gibi başlıca şehirlere yayılmış durumda. İşsizlik resmi olarak %35’i buldu, enflasyon başını alıp gitmiş durumda. Halkın %45’i yoksulluk sınırının altında gelire sahip; durum öyle bir felaket halini almış ki Dünya Bankası devam eden ekonomik kriz nedeniyle bunun %75’e çıkacağını öngörüyor. Pek çok çocuklu aile için bebek bezi, ıslak havlu, süt almak artık mümkün değil. Asgari ücret aylık 100 doların da altına indi. Halk salgın döneminde bu koşullar altında hayatta kalmaya çalışırken, savaş ağalığı döneminden kalma ayrıcalıklarını korumaktan başka derdi olmayan burjuvalar ve onlarla içli dışlı siyasetçiler Lübnan halkının haklı öfkesini çekiyor.
Mezhepsel bölünmenin çok belirleyici olduğu ülkede, Şii, Sünni, Dürzi veya Hristiyan ayırt etmeksizin emekçi halk ülkenin bir başından bir başına eylem üzerine eylem yapıyor. İMF’den alınacak 10 milyar dolar ile batık bankaları kurtarmayı planlayan cumhurbaşkanı ve başbakan 25 Haziran’da bir “ulusal toplantı” düzenleyerek ülkenin neredeyse tüm burjuva siyasetçilerini bir araya getirdi. Toplantının katılımcıları hiçbir konuda anlaşamadı, tek bir madde hariç: “Provokatif kampanyalara katılanları susturarak ülkenin güvenliğini ve toplumsal barışını korumak”. Yani, yeniden gücünü test etmeye başlayan devrime karşı hepsi düşmanca bir tutumda birleşiyor. Zaten devrim de onlara düşman olan koca bir halkı büyük bir maharetle birleştiriyor: “Savra yani savra, killon yani killon!” (Devrim devrim demektir, hepsi dediysek hepsi demektir!).