Fırat kalkanının gizli hedefi açıklandı: Erdoğan'ın yeniden Esad'ı hedef almasının anlamı nedir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de TSK'nın ÖSO ile birlikte düzenlediği askeri harekât için ilk defa hedefin Esad rejimi olduğunu söyledi. Erdoğan'ın "devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik başka bir şey için değil" açıklaması adeta bir itiraf niteliğinde. Zira Fırat Kalkanı operasyonu başladığında AKP hükümeti, "Türk Silahlı Kuvvetleri ve koalisyon hava kuvvetleri tarafından Suriye'nin Halep kentine bağlı Cerablus bölgesine terör örgütü IŞİD'ten temizlenmesi amacıyla askeri harekat başlatılmıştır" şeklinde resmi bir açıklama yapmıştı.Zaman içinde gerek hükümet gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse de TSK cephesinden, bu harekâtın PYD'ye karşı Kürt kantonlarının birleşmesini engellemek amacıyla yapıldığı sıklıkla vurgulandı. Ancak hiçbir aşamada "Fırat Kalkanı"nın Esad rejimini hedef aldığı söylenmemişti. Suriye devleti Fırat Kalkanı'nı egemenliğinin ihlali olarak niteleyerek kınamış, ancak Rusya harekâta ilişkin endişesini belirtip Suriye devletiyle koordinasyon içinde olunmasını önermekle yetinmişti. Yani Türkiye, Rusya'nın zımni izniyle ve Esad rejimini hedef almamak ve DAİŞ'e odaklanmak kaydıyla Suriye'ye girmişti. ABD ve Avrupa emperyalizmi bu harekâtı destekledi ancak TSK ve ÖSO'nun PYD/YPG'nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) karşı eylemleri hep sorun yarattı. Son dönemde El Bab'a kadar gelen TSK ve ÖSO güçleri ilk defa Suriye'ye ait hava kuvvetleri tarafından vurulmuş, Suriye ordusu El Bab'a doğru batıdan yürümeye başlamıştı. Üstelik SDG ile ittifak halinde.
Halep düştü düşecek!
Suriye ordusunun hava saldırısıyla TSK ve ÖSO'yu vurmasına ilk günlerde hiçbir ciddi tepki verilmemişti. Erdoğan ve AKP iktidarı, Putin nezdinde soruna çözüm bulmaya çalışıyordu. Tüm bu çabalar sürerken Suriye ordusunun Halep'te büyük bir ilerleme kaydettiği haberleri geldi. İronik biçimde Erdoğan'ın vaktiyle Kobani için söylediği gibi Halep "düştü düşecek" noktasındaydı. Halep düşmek üzereyken DAİŞ El Bab çevresindeki köylerden birinde iki Türk askerini ele geçirdiğini duyurdu. Suriye ordusunun ise batıdan ÖSO'nun kontrolündeki Azrak köyünü ele geçirdiği ve El Bab'a 5 km'ye kadar yaklaştığı iddia edildi. Gerçek sitesinde "Fırat Kalkanı"nın adeta bir "Fırat Kapanı"na dönüşmesi olarak değerlendirdiğimiz bu gelişmeler yaşanırken Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığının Esad rejimini devirmek amacını taşıdığını açıkladı. Erdoğan gerçek niyetini ağzından mı kaçırdı yoksa bilinçli bir mesaj mı vermeye çalışıyordu? Bizim değerlendirmemiz bu açıklamanın bilinçli bir mesaj olma ihtimalinin yüksek olduğudur.
Erdoğan'ın mesajı kime?
Bu mesajın Erdoğan'ın dostum dediği Putin'in hoşuna gitmeyeceği açık. ABD'nin de İdlib kırsalında terörist olarak nitelediği ve Esad'a muhalif güçleri vurmaya başladığı, yani Esad'ı vurmanın ABD'nin öncelik sırasında geriye düştüğü düşünülürse bu mesajın ABD'yi de hoşnut etmeyeceği düşünülebilir. Bu mesajı olumlu karşılayacak sadece iki güç var. Bunlardan ilki Fırat Kalkanı'na katılan ancak kendileri de tekfirci ve mezhepçi gruplardan oluşan ÖSO çeteleridir. Halep düştü düşecekken ve Suriye ordusu Fırat Kalkanı bölgesinde ÖSO'yu vurmaya başlamışken bu çeteleri DAİŞ'e karşı savaşmaya motive etmek giderek zorlaşmaktadır. Diğer yandan TSK ve ÖSO, Cerablus, El Rai hatta Dabık'tan farklı olarak El Bab'ı kolaylıkla ele geçirememiş, kayıplar artmıştır. Ayrıca zaman ilerledikçe harekât doğudan SDG'nin batıdan ise Suriye ordusunun baskısıyla karşı karşıya kalmıştır. DAİŞ'in üç koldan kuşatılan El Bab'ı elinde tutması da giderek zorlaşmaktadır. Fırat Kalkanı güçlerininSuriye ordusundan evvel El Bab'a ulaşması DAİŞ'in Türkiye sınırında olduğu gibi El Bab'ı TSK ve ÖSO'ya terk etmeyi Suriye ordusuna vermeye tercih etmesi ve çekilmesiyle mümkün olabilir. DAİŞ'in elinde iki Türk askerinin rehin olduğu iddialarını ve bunun ciddi bir siyasi sorun yaşatacağını da hesaba katarsak, Erdoğan'ın mesajının DAİŞ'i El Bab'ı terk etmeye ve askerleri bırakmaya ikna etmeye yönelik olup olmadığı da akıllara gelebilir.
Kapandan çıkmak zorlaşıyor
Her halükârda Erdoğan'ın açıklaması Türkiye'yi kapandan kurtaracak yerde daha fazla sıkıntıya sokacaktır. Her şeyden önce Türkiye başka bir devletin resmi sınırları içinde askeri harekât yapmaktadır. Bu harekâtın uluslararası meşruiyetini bugüne kadar "Suriye'nin kendi topraklarında yerleşmiş örgütlerin Türkiye'ye karşı eylemlerini engelleyememesi" argümanına dayandırmıştır. Erdoğan'ın Suriye rejimini hedef alması harekâtın zaten zayıf olan meşruiyetini iyice ortadan kaldıracak niteliktedir. Suriye ve Türkiye arasında sıcak çatışmanın genelleşmesi halinde Rusya geçici olarak indirdiği hava savunma kalkanını yeniden kaldırabilir ve Türk hava kuvvetlerinin Suriye hava sahasına girmesini engelleyebilir. Bu durumda hava desteğinden yoksun TSK'nın kuşatma harekâtı icra ederken tam anlamıyla kuşatılması söz konusu olur ki bu ya kuşatmayı kırmak için TSK'nın ÖSO ve benzeri çeteleri devreden çıkararak açıkça kara ordusunu topyekûn Suriye ile (muhtemeldir ki hızla Rusya ve İran da çatışmaya dahil olabilir) savaşa sokması ya da ciddi bir bozguna uğraması ve çekilmesi anlamına gelir. Her durumda Erdoğan ve AKP iktidarının, Türkiye halkına açıklanmamış, gizli gündemlerle girilmiş bir harekâtta emekçi halk çocuğu askerlerin hayatı üzerinde bir kumar oynamakta olduğu açıktır. Kaderi ABD'nin desteğine, Rusya'nın icazetine, çetelerin sahadaki kabiliyetine kalmış bir askeri operasyonun ne milli ne de yerli bir karakteri olduğu artık açıkça görülüyor. Halkın anti emperyalist refleksleri ile kardeşliğe ve barışa yönelik feraseti, iktidarın milliyetçi ve mezhepçi hamasetine galebe çalmadıkça bu kapandan çıkmak kolay olmayacaktır.