Atina’da miting ve Avrupa Konferansı: Türkiye isyanı devrimcilerin dikkat odağı
Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluş Koordinasyonu (DEYK-CRFI) ve RedMed (Kızıl Akdeniz) internet sitesi tarafından düzenlenen “Avrupa krizde: Devrimci enternasyonalist bir alternatif için” başlıklı konferans 9 Haziran Pazar günü Yunanistan’ın başkenti Atina’da açıldı. Konferans katılımcıları, “alternatif küreselleşme” hareketinin “Alter Summit” ya da “Alternatif Zirve” adı altında Cuma ve Cumartesi günleri düzenlemiş olduğu etkinlikte konferansın tanıtımını yaptılar. Cumartesi akşam üstü “Alter Summit”in düzenlediği mitinge de katıldılar.
Mitingde özellikle Avrupa Konferansı katılımcılarının gündeminde Türkiye’de yaşanan isyan merkezi bir yer tutuyordu. Konferans kortejinin ana gövdesi elbette DEYK’in Yunanistan seksiyonu EEK (Devrimci İşçi Partisi) militanlarından oluşuyordu. Yunan devrimcileri belki de bütün dünyada Türkiye isyanı ile en çok dayanışma duygusunu taşıyan yabancı devrimciler. Kortejin en önündeki pankart Avrupa Konferansı’na bir çağrı olarak hazırlanmıştı elbette. Ama ikinci büyük pankart doğrudan doğruya Türkiye’deki isyan dalgası ile ilgiliydi. Pankarttaki slogan “Türkiye isyancılarıyla dayanışma” idi. Bütün yürüyüş boyunca Türkiye hakkında sloganlar atıldı. Yunanca sloganların yanı sıra, birçok yabancı yoldaşın katılımıyla Atina sokakları aynı zamanda şu sloganla çınladı: “Taksim Tahrir olacak, işçi sınıfı kazanacak!”
Mitingde konferans korteji, “alternatif küreselleşme” toplantısına katılan öteki gruplarla karşılaştırılamaz derecede canlı ve bütün kortejlerden büyüktü. Kortejde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden devrimci militanların yanı sıra Tunus’tan Latin Amerika’ya ve Güney Afrika’ya kadar çeşitli ülkelerden katılımcılar, çeşitli dillerde sloganlar attı. Mitingin sonunda ise işçi sınıfının devrimci marşı “Enternasyonal” hep bir ağızdan, ama birçok dilde söylendi. Yunanistan’da 2012 yılında yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkmasına ramak kalmış olan Syriza, “Alter Summit”i desteklemesine rağmen mitinge gelmeye zahmet bile etmedi! EEK’li Yunan yoldaşların da işaret ettiği gibi, Syriza bir mücadele örgütü falan değil, sadece bir seçim aygıtı karakteri taşıyor.
Avrupa Konferansı açılıyor
Avrupa Konferansı Pazar sabahı dolu bir salonla açıldı. Açılış konuşmasını aynı zamanda ilk oturumun divan başkanı görevini yürütmekte olan Sungur Savran yaptı. Yoldaşımız kısa konuşmasında üç konuya değindi. Birincisi, Avrupa’da işçi sınıfı ve emekçilerin düzene karşı mücadelesinin uluslararası düzeyde örgütlenmesini hedefleyen böyle bir konferansın son derecede şanslı bir anda toplandığı olgusu idi. Türkiye’deki isyan, Yunanistan’da 2008 isyanı ve 2011-2012 döneminde yapılan 14 genel grevden ve İspanya ve yine Yunanistan’da 2011’de yaşanan meydanlar hareketinden, ayrıca Güney Kıbrıs’ta, Bulgaristan’da, Romanya’da, Slovenya’da, Portekiz’de, İtalya’da ve başka ülkelerde yaşanan büyük kitle eylemlerinden sonra mücadelenin nasıl bir bütün olduğunu ve çeşitli ülkelerin proletarya devrimcilerinin el ele vermeleri gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştu.
Savran ayrıca böyle bir konferansın IV. Enternasyonal’in 1938’de kuruluşunun 75. Yıldönümünde toplanmış olmasının önemine değindi. Proletarya enternasyonalizminin mantıksal doruğunun bir dünya partisinde birleşmek olduğu yolundaki Marksist ilkenin somut örneği olan IV. Enternasyonal, Avrupa Konferansı’na katılan örgüt ve çevrelerede esin kaynağı olacaktı.
Yoldaşımız konuşmasını ölümünün 50. yıldönümü vesilesiyle Nâzım Hikmet’in “Şeyh Bedreddin Destanı”nın İngilizce çevirisinden bir bölüm okuyarak açtı. Özellikle Yunan devrimcilerine hitaben Nâzım’ın doğum yerinin Selanik olduğunu hatırlattı. Bugün işçi kontrolü ve işçi yönetimi temelinde çalışan VioMe fabrikasının işçilerinin kentinin Nâzım’ın da kenti olduğunu belirtti. Daha sonra salondaki oldukça büyük Rus delegasyonuna dönerek Nâzım’ın devrimci ve şair olarak hayatının büyük bölümünü Türkiye delegasyonunun bütün mensuplarının gelmiş olduğu İstanbul’da geçirdiğini, ama Sovyetler Birliği’ni ikinci vatanı saydığını, uzun yıllarını Moskova’da geçirdiğini ve orada öldüğünü hatırlattı. Konuşmasının sonunda ise Nâzım’la başladığını, doğumunun 150.yıldönümünde, ölümünün 80. yıldönümünde büyük Yunan şairi Konstantinos Kavafis ile bitireceğini söyleyerek ünlü “İtaka” şiirinden bir bölüm okudu.
Politik rapor ve tartışma
Konferansın ana hatlarını çizen ve tartışma çerçevesini belirleyen politik raporu EEK genel sekreteri Savas Mihail yoldaşımız sundu. Raporun temelini dünya kapitalizminin sadece dönemsel ya da döngüsel basit bir krizden geçmekte olmadığı, yaşananın kapitalist üretim tarzının yapısal bir krizi ve tarihsel gerilemesinin bir ifadesi olduğu fikri oluşturuyordu. Avrupa ise bu büyük depremin merkezi olarak ele anlıyordu. Yoldaşımız Avrupa ülkelerindeki krizin derinliğini çeşitli istatistiklerle dile getirdi. Bunların en çarpıcısı ise gençlik işsizliğinin Yunanistan’da % 62 düzeyine yükselmiş olması idi.
Rapor, Avrupa’nın sayısız ülkesinde verilen ve düzen dışına taşma eğilimini sürekli ortaya koyan büyük kitle mücadelelerinin işçi sınıfının ve emekçilerin kapitalist sınıfın sorumluluğunu taşıdığı bu krizin faturasını ödemeye niyetli olmadığının bir işareti olduğunu vurguluyordu. Daha sonra da reformist çizgilerden farklı olarak devrimci bir yönelişin hangi eksenler üzerinde kurulması gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu konuda belirgin eksenlerden biri, kamu borçlarının, Avrupa’da reformistler arasında yaygın olan denetimden sonra sadece bir kısmının ödenmesi önerisine karşıt olarak toptan reddedilmesi gerektiğine ilişkin, bankaların kamulaştırılması talebiyle el ele giden yaklaşım idi. Bir başka önemli eksen de işten çıkartmaların reddedilmesi ve bir kamu yatırımları seferberliği ve iş saatlerinin kısaltılması temelinde işsizliğin ortadan kaldırılması idi.
Yunanistan sosyalist hareketinden katkılar
Raporun sunulmasından sonra önce Yunanistan’ın konferansa davetli sosyalist örgütlerinin temsilcileri konuştular. Birçok sosyalist grubu bir araya getiren, Syriza’nın solundaki en önemli güç olan Antarsiya’nın temsilcisinden sonra, bu ittifakın çeşitli bileşenlerinin sözcüleri konuştu. Bunlar arasında, 1990’lı yılların başında Yunanistan Komünist Partisi’nden (KKE) kopan ve uzun yıllar boyunca EEK ile aynı blok içinde birlikte mücadele etmiş olan NAR, “Cliff’çi” olarak bilinen Uluslararası Sosyalizm akımının Yunanistan’daki temsilcisi SEK, Trotskizmden programatik anlamda kopmuş olduğu halde kendine IV. Enternasyonal Birleşik Sekretaryası adını veren uluslararası örgütün Yunanistan seksiyonu olan OKDE-Spartaküs, ondan kopmuş olan ve aynı adı taşıyan bir başka OKDE, NAR’dan kopmuş olan Enternasyonalist grubu dikkat çekici olanlardı.
Yunan örgütlerinin EEK ile çok olumlu bir ilişki içinde oldukları bütün konuşmalardan ortaya çıkıyordu. EEK Antarsiya’ya katılmamıştı, çünkü bu hareket çözümü açıkça bir işçi hükümeti olarak sunmuyor. Buna rağmen birçok alanda birlikte mücadele ediyorlar. Örgütlerin çoğu, Savas Mihail’in siyasi rapordaki analizine katıldıklarını dile getirdiler.
Türkiye açısından iki nokta büyük önem taşıyor. “Cliff’çi” Uluslararası Sosyalizm akımının Yunan partisi SEK’in temsilcisi, bundan sadece iki-üç hafta önce Türkiye’de bir Türk yoldaşla konuştuğunu, bu kişinin Erdoğan’ın halkın yarısının desteğine sahip olduğunu, Ortadoğu’da yürüttüğü hegemonya politikasının başarılı olduğunu, AKP hükümetinin ekonomide başarılı olduğunu söyleyerek Türkiye’de bir şey olmaz sonucuna ulaştığını ifade etti, devrimcilerin meselelere böyle bakmasının yanıltıcı olduğunu söyledi. Sungur Savran yoldaşımız daha sonra Türkiye’deki durum üzerine yaptığı konuşmada hareketin Türkiye’deki temsilcilerinin izlediği vahim hatalar içeren politika ile (“yetmez ama evet”) bu hatalara düşmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çizecekti.
Öteki önemli nokta, Birleşik Sekretarya seksiyonu OKDE-Spartaküs temsilcisinin kendilerinin Syriza’nın vıcık vıcık reformizmine karşı kesin tutumunun ancak uluslararası örgütün Syriza’nın desteklenmesi gerektiğine ilişkin baskısına direnerek uygulanabildiğini açıklaması oldu.
Avrupa tartışması
Toplantıda Yunanistan’ın birtakım taban örgütlenmeleri de mesajlar verdiler. VioMe fabrikasının yanı sıra, Yunan Aluminyum fabrikasından bir işçi, belediye işçileri sendikasından bir yönetici, Volos kentinden bir mahalle örgütlenmesinin bir temsilcisi ve başka örgütler de temsilcileri aracılığıyla konferansa başarılar dilediler.
Konferansın bundan sonraki bölümü Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ekonomik ve politik durumun tartışılmasına ayrıldı. İtalya, Polonya, Finlandiya, Danimarka, Ukrayna’dan temsilciler konuşmalar yaptılar. Portekiz ve Romanya temsilcileri Skype aracılığıyla toplantıya katkıda bulundular. Fransa ve İngiltere’den mesajlar (ve bu sonuncusundan 20 dakikalık kaydedilmiş bir konuşma) dinlendi.
Konferans çalışmalarına ikinci gün çeşitli başka Avrupa ülkelerinden yapılacak katkılarla devam edecek. Daha sonra Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden katılımcılarla Kızıl Akdeniz meseleleri masaya getirilecek.