Arjantin’de devrimci Marksizmin tarihi zaferi!
27 Ekim Pazar günü yapılan parlamento seçimi, Arjantin’de devrimci Marksist güçlere tarihi bir zafer getirdi. 2011 seçimlerinde yaklaşık 500 bin oy almış olan Solun ve İşçilerin Cephesi (FİT-Frente de Izquierda y de los Trabajadores) bu seçimde oylarını 1milyon 200 bine yükseltti. İki yıl içinde yüzde 140’lık bir artış! FİT bu sayede Arjantin parlamentosu olan Kongre’nin temsilciler meclisi kanadında seçime konu olan 127 sandalyeden üçünü kazandı. Arjantin işçi sınıfının ikinci büyük merkezi olan Córdoba eyaletindeki bir sandalye için ise seçim hilesi dolayısıyla FİT adayı şimdilik seçimi yitirmiş durumda görünüyor, ama hukuki süreç devam ediyor. Federal bir sisteme sahip olan Arjantin’de ulusal çaptaki Kongre’nin yanı sıra bir de eyaletlerde (“provincia”) ve yerel düzeyde yasama organları var. FİT buralara da birçok temsilci yolladı. Eyaletler düzeyinde yedi eyalette eyalet yasama organlarına temsilci sokmayı başardı.
FİT, 2011’de üç devrimci Marksist partinin katılımı ile kurulan bir cephe. Başını Arjantin’deki kardeş partimiz, Dördüncü Enternasyonalin Yeniden Kuruluş Koordinasyonu (DEYK-CRFI) seksiyonu Partido Obrero (PO-İşçi Partisi) çekiyor. PO’nun yanı sıra PTS (İşçilerin Sosyalist Partisi) ve IS (Sosyalist Sol) adlı iki parti var cephede. FİT’in ilk deneyimi 2011 seçimlerinde oldu. PO’nun tarihsel önderi Jorge Altamira başkanlık yarışında seçilmeyeceği bilindiği halde yarım milyona yakın oy aldı. FİT’in Kongre’nin Temsilciler Meclisi seçiminde oy oranı ise yüzde 2,7 dolayında idi. Alınan oy sayısı yine yarım milyon civarındaydı. Nüfusun yüzde 40’ının yaşadığı ve büyük işçi kentlerinin bulunduğu Buenos Aires eyaletinde PO’nun işçi sınıfı önderlerinden Néstor Pitrola yüzde 3,6 oranında oy aldığı halde, ülke çapındaki yüzde 3 barajı nedeniyle seçilemedi. Yani 2011 seçimlerinde FİT, büyük başarısına rağmen meclise giremedi.
FİT mecliste!
2013’teki oy patlaması meclise, yukarıda da belirttiğimiz gibi, en az üç, belki de dört temsilcinin sokulmasını sağladı. Oy patlaması kolay kolay anlaşılır gibi değil. İki yıl önce FİT’in oy toplamı yarım milyondu. Daha iki ay önce yapılan ön seçimlerde bu 900 bine yükseldi. Şimdi ise yuvarlak rakamla neredeyse 1,2 milyon. İki yıl içindeki artış etkileyici, ama iki ay içindeki artış gerçekten nefes kesici.
Kongre’ye seçilen üç temsilciden ikisi PO’dan, biri PTS’ten, seçilmesi hâlâ hukuken tartışmalı olan dördüncüsü ise IS’den. PO’nun Kongre’ye yolladığı üyelerden biri 2011 seçimlerinde hak ettiği halde seçilemeyen Néstor Pitrola. Ünlü piqueteros (işsizler) hareketinin bu önderi, Buenos Aires eyaletinde Ağustos’taki ön seçimde 350 bin oy almıştı, bu kez oyu 450 bine yükseldi. Oransal olarak bu yüzde 5’in üzerinde. Dikkat edilirse, iki yıl önce FİT’in toplam oyu yarım milyon dolayında iken, şimdi sadece Pitrola’nın oyu yarım milyona yaklaşıyor!
Buenos Aires eyaletinin coğrafi olarak içinde olmakla birlikte başkent Buenos Aires ayrı bir seçim bölgesi. İşçi mahalleleri ve kentleri başkentin çevresinde ve dışında olduğu için Buenos Aires kenti daha ziyade burjuvaların, devlet bürokrasisinin, zengin yeni küçük burjuvaların ağırlıkta olduğu bir nüfusa ve sağ bir eğilime sahip. Peronizm bile başkentte çok güçlü değil. Örneğin başkent belediyesi Macri adında sağ bir politikacının kontrolünde. Macri bu seçimlerden de başarı ile çıktı ve şimdiden 2015’teki başkanlık yarışına hazırlanıyor. İşte devrimci politika için zorlu koşullara sahip bu kentte yarışa giren PO’nun önderi Jorge Altamira, FİT’in ortalamasının üzerinde oyların yüzde 5,7’sini almasına rağmen seçilemedi.
PO’nun öteki vekili kuzeydeki dağlık bölgede bulunan yoksul Salta eyaletinden. Burada FİT’in öteki partileri yok. PO seçime tek başına giriyor. PO Salta’da son yıllarda zaferden zafere koşuyor. Son iki ay içinde ise ön seçimlerden eyalet seçimlerine, eyalet seçimlerinden genel seçime oyunu toplam yüzde 70 arttırdı. Salta’nın başkentinde PO yüzde 30’a yakın oyla birinci parti! Eyaletin tamamında ise, kırsal kesimlerde gelişme biraz daha yavaş olduğu için ikinci parti. (Birinci parti ile arasında sadece bir yüzde puanı var! Yüzde 20’ye yüzde 19!)
Oylar devrimci politikaya!
Türkiyeli okuyucunun bir buçuk milyon oyun anlamını değerlendirebilmesi için Arjantin’in nüfusunun bizim ülkemizin yaklaşık yarısı (40 milyon), seçmen sayısının ise 30 milyon olduğunu göz önüne alması gerekir. İşte bu oylar herhangi bir sol söyleme değil, devrimci politikalar savunan bir cepheye verilmiş oylardır. FİT sadece seçim alanlarında değil, günbegün mücadelelerde militanca yer alan bir cephedir. Sendikalarda yarım yüzyıldır Arjantin işçi sınıfının başına çöreklenmiş olan Peronist bürokrasiye karşı sınıf mücadeleci bir muhalefeti örgütlemektedir, bir dizi sendikada şimdiden başarı kazanmıştır. Fabrikalarda artan bir güçle ajitasyon yürütmektedir. Yoksul işçi barrio’larında halkın içinde militanca mücadele etmektedir. Öğrenci hareketinde radikal ve güçlü bir kanat oluşturmaktadır. Seçim meydanlarında, kapitalizmin krizine karşı işçi sınıfının haklarını, çıkarlarını ve mevzilerini en ufak bir taviz vermeksizin savunmaktadır. Arjantin toplumunun sorunlarının çözümünün sosyalizmde olduğunu işçilere açık açık ifade etmektedir. Latin Amerika’da kıtasal bir hegemonya elde etmiş olan burjuva milliyetçiliğine karşı kıtanın sosyalist birliğini savunmaktadır. Her seçim bölgesindeki işçi-emekçi yerleşim birimlerinde oylarının oranı bölgede elde ettiği ortalamanın bazen iki, bazen hatta üç katına yükselmektedir. FİT’in seçim zaferi, Arjantin’de işçi sınıfı öncüsünün bilincinde bir sıçrama anlamına geliyor. İşçi-emekçi mücadeleleri ile devrimci sosyalist mücadele birleşiyor.
Arjantin’e dikkat!
Arjantin 2001-2002’de işçi ve emekçilerin ayaklanması sonucunda bir ay içinde dört cumhurbaşkanının devrildiği devrimci krizin ardından, 2003 seçimlerinde Peronist partinin (PJ) milliyetçi sol kanadından Néstor Kirchner’in başkan seçilmesiyle durulmuştu. Kirchner’in ardından eşi Cristina Fernández Kirchner 2007’de ve 2011’de başkan seçildi. (Néstor Kirchner 2010’da hayatını yitirecekti.) Kirchner ailesi, Türkiye’de AKP gibi zaferden zafere koşuyor, Latin Amerika’ya yayılan ve en ileri ifadesini Chávez’in Venezüella’sında bulan burjuva milliyetçi dalganın bir başka kalesi oluyordu. Cristina Kirchner 2011’de yüzde 54 oy alıyordu.
Ama dünya ekonomik krizi, her yerde olduğu gibi Arjantin’e de ağır bir fatura getiriyordu. Bayan Kirchner ekonomik krizi, emeklilik fonlarını kamulaştırarak atlatmaya çalışıyor, ama böylece bir kumar oynamış oluyor, rezervleri tükettiği için kriz uzarsa daha da zor bir durumun doğmasına razı oluyordu. Kriz elbette uzadı, beşinci yılını doldurdu. Arjantin’de durum kötüye giderken siyasi sistem de sarsılmaya başladı. Zaten her zaman klikler mücadelesine sahne olan Peronizmin içinden kopuşlar oldu. Bayan Kirchner’in eski yardımcılarından Massa’nın Yenilikçi Cephe olarak adlandırdığı siyasi akım, bu seçimde Buenos Aires eyaletinde hükümet partisine ağır bir yenilgi tattırdı. Başkent Buenos Aires’i ise sağcı belediye başkanı Macri’nin hareketi aldı. Arjantin’de her seçimde Temsilciler Meclisi yarı yarıya, Senato ise üçte bir oranında yenilendiği için, 2011’deki büyük zaferi dolayısıyla çok büyük bir çoğunluğa sahip olan Kirchner, bu seçimlerdeki büyük yenilgiden sonra bile, her iki kanatta da zayıflamış da olsa bir çoğunluk koruyor. Ama Kirchner’in hesabı başka idi. Arjantin anayasasını değiştirerek 2015’te üçüncü kez başkanlığa adaylığını koymak. Bu hesap suya düşmüş durumda. Kirchner, aynen halk isyanında anayasa değişikliği umudunu yitiren Erdoğan gibi artık düşüşe geçmiş bir lider.
Peronizm Arjantin’de işçi sınıfının kontrol edilmesi açısından burjuvazi için büyük bir önem taşıyor. Peronizm bölünürken devrimci Marksizmin işçi sınıfı içinde yükseliyor olması Arjantin hâkim sınıflarını ekonomik kriz içinde büyük bir sorunla karşı karşıya getirecek. Arjantin işçi sınıfına kemer sıktırmak isteyen, karşısında FİT’i ve PO’yu bulacak. Bu seferki Néstor, bir önceki gibi (Kirchner) sahte solcu değil! Piqueteros’un önderi Pitrola!
Latin Amerika’ya dikkat!
Latin Amerika 2000’li yılların ilk yarısını büyük bir devrimci atılımla yaşamıştı. 2000’de Ekvador’da, 2001-2002’de Arjantin’de, 2002’de Venezüella’da, 2003 ve yeniden 2005’te Bolivya’da devrimci krizler veya başarısız devrimler yaşanmıştı. Ama komünist bir önderliğin yokluğu, Brezilya İşçi Partisi (PT) tipi dönek önderlikler ve Chávez’in adıyla özdeşleşen ama bütün kıtada benzerleri görülen burjuva milliyetçi hükümetler, bu devrimci dalganın sönümlenmesinin koşullarını oluşturdu. Bu yüzden 2005 sonrasında adım adım yerleşen bir durgunluk yaşandı.
2010’lu yıllar dünya devriminin merkezinin Akdeniz’e kayması sonucunu getirdi. Bu daha uzunca bir süre devam edecektir. Ama Latin Amerika da yeniden devrimci bir döneme doğru adımlarını atmaktadır. Bunun temelinde, Latin Amerika’nın üç büyük ülkesinden ikisinin (üçüncüsü Meksika’dır) ve Güney Amerika’nın en büyük iki ülkesinin (Meksika orta Amerika’dadır), yani Brezilya ve Arjantin’in 2013 yılında, çok farklı biçimlerde de olsa, havanın işçi sınıfından yana döndüğüne ilişkin işaretler vermeleridir. Ötekilerle karşılaştırılmaz dev olan Brezilya’da Haziran ayında “Aşk bitti, burası artık Türkiye!” sloganı ile başlayan büyük isyan, bazı artçı dalgalarla etkisini sürdürüyor. Arjantin’de ise FİT’in tarihi seçim zaferi işçi sınıfının yüzünü, şimdilik sandıkta olsa da, sınıf mücadelesine ve devrimci politikaya çevirdiğini gösteriyor. Brezilya’da Lula’nın adıyla anılan ihanetin mimarı PT artık zor durumdadır. Arjantin’de 2001-2002 devrimci krizini durduran Kirchnerismo, yani burjuva milliyetçi sol denenmiştir ama şimdi tükenişe girmiştir. Öyleyse Latin Amerika bize yeni devrimci bir dalga vaat ediyor!