Kıbrıs dosyası 2: 40 yıl sonra mezarlar hâlâ taze!

Bu yazı Yunanistan’da kardeş partimiz EEK’in merkezi organı olan Nea Prooptiki (Yeni Perspektif) gazetesinin 22 Mart 2014 tarihli 568. sayısında yayınlanmıştır. Yazar EEK’in üyesi olan bir Rum Kıbrıslı’dır. Yazıyı İngilizce çevirisinden Türkçe’ye Sergen Bahçeci tercüme etmiştir.

2014’ün Şubat ayının başlarında Taşkent köyü yakınlarında bir toplu mezar bulundu. Mezardan 45 Türk Kıbrıslı’nın kemikleri çıktı. 2010’da aynı bölgede 40 ceset daha bulunmuştu. Son yapılan kazılardan sonra 14 Ağustos 1974’te kaybolan ve 85 Türk Kıbrıslı’yı taşıyan iki otobüsün akıbetleri belli oldu. Geçenlerde EOKA B üyesi Andreas Dimitrou köyleri basıp 9 yaşından büyük tüm Türk Kıbrıslıları alıkoyduklarını da itiraf etti. Askerler tarafından kaçırılanlar gizli bir yere götürülüp infaz edilmişlerdi. Olayın faillerinden hiçbiri ne yargılandı ne de arama sürecinde mezarların bulunmasına yardımcı oldu.

40 yıl sonra, 2001 tane kayıp şahsın yarısının bile izine rastlanmadı. Arama çoğu zaman iki tarafın fanatiklerinin işledikleri suçların mahallerini yalanlamasıyla aksadı.

Sanki tarih Kıbrıs’tan intikamını almak istiyordu: Tarih, Kıbrıs’ın dünyayı kasıp kavuran iki dünya savaşının dışında kalmayı başarmasını asla affetmedi. Emperyalizmin getirdiği barbarlığı yaşamaya sonraki yıllarda mahkûmdu. 60’lı yaşlarındaki bir Kıbrıslı yaşananların hepsini hatırlamaktadır: Çocukluğunun vahşi İngiliz sömürgeciliği, hapislikler, idamlar, yağmalamalar ve çocukların önünde yapılan aramalar, İngiliz askerlerinin aç ve yalınayak “yerli” çocuklara kamyonlardan attıkları çikolatalar – ve çocukların çikolataları geri atması, Antikomünist Nazi işbirlikçisi Grivas’ın EOKA’ sının kitlelerin komünizme çekilmesinden korkan İngiliz sömürgecilerinin bilgisi ve kabulü dahilinde başını çektiği “ulusal kurtuluş mücadelesi” ve AKEL’in o dönemki “barış içinde bir arada yaşama”cı uluslararası atmosferden etkilenip Britanya’ya karşı silahlı ayaklanma yapmayı reddedip meydanları EOKA’ ya bırakışı…

Alelacele verilen özgürlükten sonra 60’ların toplumlararası ayrışması, ’63 ve ’64’teki çatışmalar, ilk hücre evleri, eylemler, evlerin duvarlarını hâlâ süsleyen kurşun izleri, yollardaki barikatlar ve Kofinos’un Grivas tarafından öldürülmesi geldi. Aynı zamanda Makarios ve Grivas arasındaki çatışmalar, işçi sınıfının otonomisinin Makarios’un “ulusal liderliği” altında kayboluşu, EOKA B’nin kuruluşu ve solculara ve Kıbrıslı Türklere karşı başlattığı terör saldırıları, kafelerin, polis binalarının bombalanması, bakanların kaçırılması, Ioannaidis cuntasıyla ilişkileri ve burjuva devletinin Ulusal Muhafızlar ve Polis olarak ayrışması, ’71-’74 arasındaki iç savaş, Samson darbesi ve cumhurbaşkanlığı sarayının bombalanması.

Ve tüm bunlardan sonra gelen işgal. Kıbrıs’ın yarısında gerçekleşen savaş ve işgal. Ölüler, mülteciler ve Taşkent’te bulunan 85 kişinin de aralarında bulunduğu kayıp Rum ve Türk Kıbrıslılar . Ya da yakın geçmişte işgal edilen bölgelerde bulunan 385 Rum Kıbrıslı.

Bu tip her keşif, faşistlerin milliyetçi ve Türk düşmanı nefretlerinin yükselmesine yol açmaktadır. Bizim için, bulunan her mezar bizim kapitalizme ve onun barbarlığına karşı olan nefretimizi körükler ve bizim kapitalizmin çöküşü için Ege denizinin her iki tarafını da kapsayan enternasyonalist bir mücadele yaratma azmimizi artırır.

Ölenler, ister kayıp ister bulunmuş olsun, şu ya da bu etnik grubun zaferiyle değil ancak Ege ve Akdeniz’in kızıla boyanmasıyla huzura kavuşacaklardır.

Not: Bu yazı 1974’ten beri 20 yaşında olan Andreas Amcama adanmıştır. Mezarında bulunan kalıntılarından geriye kalan birkaç gözlük, tarak ve madeni para annesi ve kız kardeşine verilmiştir. Böylece onlar da 33 yıldır onun beklentisiyle masaya koydukları fazladan tabağı dolaba kaldırıp, karalar içinde yasını tutabilmişlerdir. Bu, her Kıbrıslı aile için geleneksel olan bir dramdır.

Bu da milliyetçi bağnazlara tokat olsun: kalıntıları bulan bilim adamlarının başında Türk bir bilim adamı vardı. Mezarın yerini gösteren yaşlı Türk Kıbrıslı’yı da aynı zamanda o bulmuştur. Bu yaşlı adam infaz sırasında orada bulunan bir Türk Kıbrıslı olup Rum “düşmanına” herhangi bir Rum faşistinden daha fazla merhamet göstermiştir: “Onlar için ruhum sızladı, onları köpekler yemesin diye kendi ellerimle bu çukura gömdüm…”