Fırsat kaçırma: 7 Haziran’dan 1 Kasım’a HDP'nin politikası

7 Haziran seçimlerinde AKP ve Tayyip Erdoğan, büyük bir yenilgi aldı. 7 Haziran’dan bu yana 4 aydan uzun süre geçti ve Türkiye yeniden seçimlere gidiyor. Muhalefet partileri CHP ve MHP bir kenara, HDP’nin mecliste gösterdiği performansı incelemek gerekiyor.

7 Haziran’dan sonraki tabloyu hatırlamakta yarar var. Sonuçlar açıklandıktan sonra Davutoğlu konuşmasını cılız bir kalabalığa yapıyor, Davutoğlu’nun yanındakilerin suratı bir karış. Erdoğan, günlerce konuşma yapmıyor. İnine girmiş, ağzını bıçak açmıyor. Seçim sonuçlarından sonra AKP’nin içi karışıyor. Arınç, medya önünde Erdoğan’ı suçluyor. Erdoğan ve AKP, hem moral üstünlüğünü hem de inisiyatifi kaybetmiş durumda.

Bu olumlu hava kısa bir süre sonra değişmeye başladı. HDP’nin istikrar adına meclisi çalıştırmaması, Gezi’den bu yana ülke gündemine giren, başta yolsuzluklar olmak üzere birçok sorunu dile getirmemesi tam bir politikasızlık örneğidir. Meclis, 29 Temmuz günü yapılan olağanüstü oturum dışında hiç toplanmadı. Başta, halkın reddettiği, istifa etmiş bir hükümet vardı. Onun başında da Erdoğan’ın atadığı bir yaver. Erdoğan ise koalisyona kapılarını çoktan kapatmış, taktiğini uyguluyor, savaşı çıkartmak için hazırlıklarını yapıyordu.

HDP 80 milletvekili ile AKP’nin suçlarını tekrar meclis gündemine getirebilir ve ardından geçici seçim hükümetine giren iki bakanıyla Erdoğan'ın savaş politikalarına çomak sokabilirdi. 17-25 Aralık operasyonuyla ortaya çıkan AKP’nin yolsuzluk dosyası apar topar kapatıldı. Bu suç dosyasının meclis gündemine getirilerek tekrardan açılması için bir hamle gerekiyordu, yapılmadı. Bu hamlenin önemini HDP anlayamadı. Erdoğan’ın koalisyon görüşmeleri esnasında kurduğu “Bana ve aileme dokunmayın” cümlesi, konunun Erdoğan’ın en hassas yanı olduğunun açık ispatıdır. Başta yolsuzluklar olmak üzere “AKP döneminde işlenen suçların peşini bırakın” demektir. HDP de maalesef öyle yaptı, 17-25 Aralık'ın, MİT TIR'larının, Gezi'de, Roboski'de, Soma'da katledilenlerin ve başka suçların hesabını sormak için çok önemli bir fırsatı kaçırdı. Esas politikasızlık, anayasal zorunluluktan kaynaklanan geçici seçim hükümetinde yaşandı. Partilerin milletvekilleri sayısına göre belirlenen hükümete HDP iki bakan ile katıldı. Erdoğan, inisiyatifi tekrar ele alabileceği pürüzsüz bir geçici hükümet için kolları sıvadı. HDP hükümete katıldı, Erdoğan’ın dileği gerçekleşmedi. Ancak kısa bir süre sonra halkı ikna etmekten uzak bir takım bahanelerle HDP’li bakanlar istifa etti. HDP’li bakanların istifa gerekçelerinden sonra “Ne değişti de istifa ettiniz?” soruları havada kaldı. HDP’li bakanlar henüz sadece bir Bakanlar Kurulu toplantısına katılmıştı. Hâlbuki Bakanlar Kurulu’nda atanan Başbakan ve onun yaverlerinin suratına savaş suçlarını haykırmak, Bakanlar Kurulu’nu işlemez hale getirmek, onu sarsmak, tüm gericiliğini ortaya koymak gerekiyordu. Bu kürsüyü sonuna kadar, ezenlere karşı kullanmak gerekiyordu. Yapılmadı. HDP’li bakanlar istifa etmeyi tercih etti. Erdoğan için pürüzler kendiliğinden ortadan kalkmış oldu.

Bugün 7 Haziran'ın hemen ardından oluşan atmosferden bambaşka bir ortamda 1 Kasım'a gidiyoruz. 1 Kasım seçimlerinin bu açıdan 7 Haziran'ın bir tekrarı olmaması için bu muhasebenin yapılması gerekiyor. 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2015 tarihli 72. sayısında yayınlanmıştır.