Erdoğan'ın, ABD'nin, sermayenin savaşına karşı: Her zamankinden daha çok sınıf kardeşliğine ihtiyaç duyduğumuz günler
Erdoğan'ın Türkiye'yi içine sürüklediği savaşın, AKP'yi tek başına iktidarda tutma, kendisine başkanlığın yolunu açma ve tabii ki bu sayede yolsuzluk dosyaları ile MİT TIR’larının hesabının sorulmasını engelleme çabasının bir ürünü olduğunu söylüyoruz. Dolayısıyla, bu savaşı Erdoğan'ın savaşı olarak tanımlıyoruz.
Bu savaşın Erdoğan'ın savaşı olduğu bir sır değil. En başta kendisi savaşın gelişini haber vermişti. Anayasa'yı çiğneyerek yaptığı seçim mitinglerinin birinde söylediği; "400 milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün" sözleri hiçbir zaman unutulmamalı. Halk, AKP'ye 258 milletvekili verdi. Bunun üzerine Erdoğan, ülkede huzur namına ne kalmışsa onu da ortadan kaldıracak bir savaşın fitilini ateşledi. Erdoğan'ın sağ kolu, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da gerçeği açıkça itiraf edenlerden oldu: "Selahattin Demirtaş'ın seni başkan yaptırmayacağız sözleri gerilimi başlattı. AK Parti varsa çözüm süreci var. Ama sen AK Parti’yi de devireceksin, sonra diyeceksin ki AK Parti gel yap. HDP oyun, adeta kumar oynadı. Barajı geçmek için kirli bir işbirliğine girdi ve süreci feda etti."
Nihayet, mevcut savaşın kaynağının ne olduğunu, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde AKP'li Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu açıkladı: "Geçen sene 10 Ağustos’ta cumhurbaşkanı yerine başkan seçmiş olsaydık Türkiye bugün bu kaosu yaşamayacaktı."
Erdoğan, halka karşı savaşında yalnız değil. ABD emperyalizmi de bu savaşı destekliyor. İncirlik üssünün savaş için kendi kullanımına açılması karşılığında ABD emperyalizmi, Türkiye'nin kendi sınırları içinde yürüttüğü savaşı ve Kandil bombardımanlarını "meşru savunma" olarak nitelendiriyor. Sermayeye gelince; TÜSİAD'ı, MÜSİAD'ıyla onların tüm derdi sömürgeci çıkarları, Kürdistan petrolleri ve para. Petrole ve paraya ulaşmanın yolunun kanlı ya da kansız olması önemli değil. Zaten ölenler de onların çocukları değil.
İşin içine sermaye ve ABD de girince, güya Erdoğan'ın ve AKP'nin muhalifleri olan CHP ve MHP de savaş saflarında Erdoğan'ın yanında yer aldılar.
İşçiler ve emekçiler ise; Erdoğan'ın, sermayenin ve ABD'nin ortak savaşında kardeş kavgasına düşürülenler, cephede ölenler, ekonomik ve sosyal yükü omuzlayanlardır. Sömürgecilerin ve emperyalistlerin savaşından zerre kadar çıkarı olmayanlar da onlardır. Fabrikada işçi, tarlada ırgat, orduda asker olan ve bu haksız savaşı durdurabilecek olan da onlardır. Bu günler Erdoğan’larla, Bahçeli’lerle, Kılıçdaroğlu’larla, Amerikan elçileri ve NATO generalleriyle yalancı bir milli birlik ve beraberliğe değil, Türkü ve Kürdüyle tüm işçi ve emekçilerin sınıf kardeşliğine ihtiyaç duyduğumuz günlerdir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2015 tarihli 71. sayısında yayınlanmıştır.