Taner Yelkenci anısına “Devlet ve Hukuk Teorisi Sempozyumu”
20 Nisanda ani bir kalp krizi sonucu kaybettiğimiz değerli Marksist akademisyen Taner Yelkenci anısına düzenlenen “Taner Yelkenci: Devlet ve Hukuk Teorisi Sempozyumu”, 22- 23 Haziranda gerçekleştirildi. Sempozyum Kocaeli Kültür Kolektifi Derneği, Kampfplatz Felsefe Dergisi ve Eğitim- Sen Kocaeli Şubesi işbirliği ile düzenlendi.
Gezi Parkı direnişini maalesef göremeyen Taner Yelkenci birkaç ay önce, bizler için belki şimdi daha da anlamlı olan ve çalışmalarında teorik ifadesini bulduğumuz şu ifadeleri dile getiriyordu: “…ama son dönemde yürütme organının pervasız ve utanmaz uygulamaları… bütün dünyada devletin aslen şiddet olduğunu, dahası hegemonik araçlara dahi başvurma ihtiyacı hissetmeden yönettiğini ayan beyan gösterdi… Şiddet ve akıl…” Sempozyum katılımcılarının hemfikir oldukları en önemli nokta ise şuydu: Taner Yelkenci’nin başlıca çalışma alanları olan “devlet ve hukuk teorisi” başlığının tartışılması, Türkiye’de ve dünyada yaşanan bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, tam da bir ihtiyacı karşılıyordu. Dolayısıyla sempozyum teori ile pratiğin ayrılmazlığına yeniden vurguda bulunan, bizzat bugünün sorularının teorinin konusu edildiği verimli bir tartışma alanı sağladı.
Sempozyum Eğitim-Sen Kocaeli Şubesi adına Veysel Kaplan’ın, Kampfplatz Dergisi adına Savaş Ergül’ün ve Kocaeli Kültür Kolektifi Derneği adına Bora Erdağı’nın yaptıkları açılış konuşmalarıyla başladı. Taner Yelkenci’nin çalışma arkadaşı ve dostları olan Savaş Ergül ile Bora Erdağı konuşmalarında, sempozyumu önümüzdeki yıllarda da sürdüreceklerini ve Taner Yelkenci’nin, maalesef yarım kalan projelerini, vasiyeti olarak tamamlamaya gayret edeceklerini bildirdiler.
Sempozyumun birinci oturumu “Kurucu Hukuk ve Anayasa” başlığındaydı. Moderatörlüğünü Yücel Demirer’in yaptığı oturumun ilk konuşmacısı “Felsefi Bir Sorun Olarak Anayasa/Anayapı” başlıklı sunumuyla Ertan Kardeş’ti. Ertan Kardeş sunumunda özellikle anayasanın ne olduğu sorusunu ve “Politeia” (politik alan) kavramını, ağırlıklı olarak Carl Schmitt’in düşüncesini merkeze alarak tartıştı. Oturumun ikinci konuşmacısı olan Ayhan Bilgen tartışma zeminini gündeme çekerek, Türkiye’de anayasa yapım sürecine ilişkin somut sorunları ele aldı. Bilgen, anayasa yapım sürecinde dikkat çekilmesi gereken asıl noktanın, bu sürece ilişkin maddi ayrıntılar olmadığını; aslolanın yeni anayasada, bu talebin ortaya çıkış sebebi olan temel sorunlara çözüm getirilip getirilmediği olduğunu vurguladı. Aynı oturumun üçüncü konuşmacısı “Cumhuriyetin İki Kuruluş Potansiyeli” başlıklı sunumuyla Dinçer Demirkent’ti. Sunumunda Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşunun iki potansiyele dayandığı önermesini temel alan Demirkent, “demokrasi” kavramını da yeniden düşünmenin gerekliliğini hatırlattı. İlk oturumun son konuşmacısı Murat Sevinç “Anayasanın Başlangıç İlkeleri ve İlk Üç Madde Sorunu” başlıklı sunumunda özellikle Türkiye’de çok erken tarihlerden beri tartışılan anayasal sorunların önemlice bir kısmının, anayasa metninin kendisiyle doğrudan ilişkili olmadığına vurguda bulundu. Sevinç, anayasa tartışmalarında “uygulamada” ve “yorumlamada” ortaya çıkan sorunların göz ardı edilmesinin de ciddi sorunlara yol açtığını belirtti. Oturumda konuşmacıların yirmişer dakikalık sunumlarının ardından dinleyicilere söz verildi ve konuşmalar soru-cevaplarla geliştirilmeye çalışıldı.
Sempozyumun İkinci oturumu, Taner Yelkenci’nin editörlüğünü yaptığı ve iki ayrı yazıyla katkı sunduğu derleme kitapla aynı başlığı taşıdı: “Marksist Devlet ve Hukuk Teorisi”. Kasım Akbaş’ın moderatörü olduğu oturumda ağırlıklı olarak Marx, Lenin, Althusser ve Paşukanis gibi isimler aracılığıyla Marksist hukuk ve devlet teorisi tartışıldı. Oturumda, Türkiye ve dünyanın içerisinden geçtiği bu özel ve önemli günlerde “devlet ve hukuk”u yeniden düşünmenin gerekliliğinin her zamankinden daha fazla olduğu bir kez daha vurgulandı. Oturumun ilk konuşmacısı olan Onur Karahanoğulları sunumunda, “burjuva hukuki biçimlerin sosyalist içeriği taşıyamayacakları” belirlenimine ve devlet ile hukukun “sönümlenmesi” kuramına Paşukanis’in düşünce ve yaşam öyküsünü izleyerek açıklık getirdi. Oturumun ikinci konuşmacısı “Sınıf, Hak Mücadeleleri ve Yeniden Düşünülen Hukuk” başlıklı sunumuyla Ferda Koç’tu. Koç, sunumunda ağırlıklı olarak emek gücünün yeniden üretim sürecinin toplumsallaştırılması gereğine vurguda bulundu. Neo-liberalizmin etkisiyle sosyal devletlerde bu sürecin devleşleştirildiğini belirten Koç, bu hususun en az üretim araçlarının kamusallaştırılması kadar hayati olduğuna işaret etti. Dolayısıyla Koç, emek gücünün yeniden üretimini sağlayan araçlarının kamusal nitelikte olmasını hedefleyen ve bunu örgütleyen bir pozisyonda olunmasının önemini vurguladı. Oturumun üçüncü konuşmacısı Kansu Yıldırım, “Devleti Yeniden Düşünmek: Makine Olarak Devlet” başlıklı sunumuyla Althusser düşüncesini temele alarak “makine devlet”i tartıştı. Yıldırım özellikle “devlet iktidarı” ve “devlet aygıtı” ifadelerinin, Marx, Lenin, Althusser gibi önemli isimlerin tanıklıklarında yeniden düşünülmeleri gerektiğini hatırlattı. Sempozyumun ilk gününün son konuşmacısı olarak sözü Sungur Savran aldı. Savran, konuşmasının ilk yarısında Taner Yelkenci’nin metinlerinden yaptığı alıntılarla, onun hakkındaki duygu ve düşüncelerini aktardı. Savran, Taner Yelkenci’nin düşüncesinin sahip olduğu sağlam gerçekçiliğe vurguda bulunurken, yazdıklarının bugün tüm Türkiye’yi saran “Gezi Parkı” eylemlerini düşünmek açısından da oldukça önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Savran konuşmasının devamında, Gezi Parkı eylemi aracılığıyla tüm Türkiye’yi saran hareketin bir “halk isyanı” olduğunu ve böyle bir hareketin devrim olma potansiyelini kendisinde taşıdığını, bu bakımdan da hayati öneme sahip olduğunu vurguladı. Oturum, dinleyicilerin sunumlardaki temel başlıklara yönelik sorularının da cevaplanmasıyla sonlandırıldı.
Sempozyumun ikinci gününün ilk oturum başlığı “Devlet Teorileri”ydi. Kurtul Gülenç’in yönettiği oturumda ilk konuşmacı olan Simten Coşar “birey”, “özgürlük”, “rıza” gibi kavramlar üzerinden Neo-liberal teorinin çelişkilerine işaret etti. Coşar sunumunda özellikle kriz dönemlerinin, kapitalizmin düşünsel meşrulaştırma zeminini kırmaya, çözmeye başladığına vurguda bulundu. “Devletin Çehreleri, Tebaanın Sureti” başlıklı sunumunda Abdurrahman Aydın, üç çehre olarak işaret ettiği Alevilerin, gayri Müslimlerin ve Kürt halkının devlet tarafından konumlandırıldıkları yere, ayrıca katliamlar sonrası üretilen dile dikkat çekti. Aydın konuşmasında, çeşitli kimliklerin karşılaşmasında devlet aygıtı dolayımının ortadan kalkması gerekliliğine vurguda bulundu. Oturumun son konuşmacısı olarak sözü alan İsmail Beşikçi “Devlet ve Kürtler” başlıklı konuşmasında, Osmanlı’dan bu yana süren asimilasyon sürecini ve bu minvalde sermayede gerçekleşen dönüşümü tarihsel olgular aracılığıyla sundu.
Sempozyumun “Devlet, Siyaset, Ekonomi” başlıklı son oturumu Ersin Vedat Elgür tarafından yönetildi. Yaptığı kısa konuşmada Elgür, diyalektiğin ontolojik bir biçim olmasının Karl Marx’la gerçekleştiğini felsefe tarihinden hareketle özetledi. Doktora çalışmasını da bu minvalde geliştiren Elgür hukuk, devlet ve siyasetin görece özerkliğinin imkânının da, meta biçimi formunun hareketinin hızlanmasıyla giderek ortadan kalktığını ifade etti. İlk konuşmacı olarak sözü alan Mustafa Kemal Coşkun, Habermas düşüncesinden hareketle “kamusal alan” üzerinde durdu ve proleter bir kamusal alan yaratmanın gereklilik ve önemine vurguda bulundu. Coşkun’un ardından sözü alan Hüseyin Özel konuşmasında devlet ve iktisat arasındaki ilişkiyi irdeledi. Özel, Kapitalizmin gelişmesiyle iktisadi olanın bağımsızlığını ilan etmiş gibi göründüğünü fakat böyle bir ayrımın kolaylıkla yapılamayacağını; hatta devletin kendisinin de iktisat aracılığıyla belirleniyor olduğunun söylenebileceğini ifade etti. Oturumun üçüncü konuşmacısı olarak sözü Ahmet Tonak aldı. Ahmet Tonak “Marx’ta Kapitalist Devlet” başlıklı sunumunda Marx’ın devlet tahlilinin gelişiminin izini, metinler ve yaşam öyküsü aracılığıyla kronolojik olarak sürdü. Tonak bu minvalde özellikle Marksist yorum ve tahlillerin, iktisadi verilere dayanmasının gerekliliğini vurguladı. Dördüncü oturumun son konuşmacısı Ali Murat Özdemir sunumunda, “cumhuriyet ve anayasa nedir?” sorularını sorarak, cumhuriyet ve anayasası arasındaki çok yönlü, dinamik ilişkiyi tartıştı. Oturum, tartışmaların genişletilmeye çalışıldığı soru cevap bölümünün tamamlanmasıyla sonlandırıldı.