Yargıtay’ın iktidar güdümlü kararları hükümsüzdür! Halkın hürriyet isyanı haklıdır ve meşrudur!

halk isyanı gezi parkı

Yargıtay 3. Ceza Dairesi kamuoyunda “Gezi davası” olarak bilinen davada Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku ve Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’a verilen 18'er yıl hapis cezalarını onadı. Ayrıca Mücella Yapıcı ve Hakan Altınay hakkındaki mahkûmiyet hükümlerini bozarak tahliyelerine karar verdi. Hukukun temel ilkeleri, Anayasa, Anayasa Mahkemesi’nin somut kararları hepsi iktidarın talimatıyla ayaklar altına alındı. Yargıtay kararının esas önemli yanı ise Gezi ile başlayan halk isyanını gayri meşru göstermeye çalışmasıdır. Bu kararla amaçlanan, halkın kitlesel ve demokratik seferberliğini müebbetlik bir suçmuş gibi göstermektir.

Güdümlü karar halk iradesine zincir vurmayı amaçlıyor 

Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’ın cezasının onanması istibdadın bu saldırısının özel bir boyutuna işaret ediyor. Zira Can Atalay tam da iktidarın halka karşı işlediği suçların örnekleri olan Soma ve Ermenek maden katliamları, Çorlu Tren katliamı, Hendek ve daha birçok yerde yaşanan iş cinayetlerinde işçilerin ve ailelerinin yanında duran bir avukattır. Ayrıca istibdad rejimi meclise zincir vurarak, milletvekillerini figüranlaştırarak halk iradesini gasbetmektedir. Gezi ise tam tersine halk iradesinin en demokratik biçimde ve doğrudan ortaya konduğu bir olaydır. Bu yüzden istibdad rejimi bu gerekçeyle suçladığı Can Atalay’ın meclise halkın oylarıyla girmesini engellemek istemektedir. Kararın zamanlaması dahi tam meclisin yeniden açılacağı 1 Ekim’den hemen önceye ayarlanmıştır.

Yargıtay’ın kararı Can Atalay’ı, Tayfun Kahraman’ı, Mine Özerden’i ve Çiğdem Mater Utku’yu bir süre daha hapishanelerde tutabilir ama halkın isyanının meşruluğunu, cezalandırdıkları insanların halk nezdindeki haklılıklarını ortadan kaldıramaz. Bu anlamda söz konusu kararların hiçbir hükmü yoktur, olmayacaktır da. Gezi ile başlayan ama Türkiye’nin tüm illerine yayılan, milyonların katıldığı bir halk isyanı meşruiyetini zulme karşı direnişin haklılığından almaktadır. Bu haklılık ödenen bedellerle, halk isyanının şehitleriyle emekçi halkın yüreğine kazınmıştır. Halkın isyanının haklılığı, milyonların karşısında mücadele ettiği baskıcı iktidarın sonraki dönemde emperyalizme yaptığı hizmetlerden, kamu kaynaklarının yağmalamasından, ülkeyi sermaye için bir ucuz emek cennetine, işçi sınıfı için ise bir sömürü cehennemine çevirmesinden de görülebilir. 

Emperyalizmin hizmetkârı olan iktidar halkın isyanına kara çalamaz!

Gezi’den sonra iktidardakilerin kendi aralarında düştükleri kavgalar bu gerçeği değiştirmez. Gezi’yi Osman Kavala gibi bir kapitalistle özdeşleştirmek de istibdadın bir başka oyunudur. Osman Kavala da diğerleri gibi tamamen siyasi olarak manipüle edilmiş bir davanın neticesinde cezalandırılmaktadır. Ancak Osman Kavala ve benzerleri halkın haklı ve meşru isyanını ne başlatmış ne yönetmiş ne de yönlendirmiştir. Onlar olsa olsa bu isyanı iktidarla el ele sönümlendirmek isteyenlerdendir. Biz Osman Kavala’nın haksızlığa uğradığını söylemekle birlikte Gezi ile başlayan halk isyanının onunla özdeşleştirilmesini kabul etmeyiz.  

Gezi halkın isyanıdır! İktidarın kara propagandasında söylendiği gibi ilk birkaç günden sonra yoldan çıkmış bir vandallık değildir. İktidarın şiddetle bastırmaya, işbirlikçileriyle sönümlendirmeye ve saptırmaya çalışmasına rağmen, gün geçtikçe halkın daha geniş kesimlerini hürriyet mücadelesinin içine çekmiş ve doğaya, ağaçlara, Gezi’ye sahip çıkmakla başlayıp hürriyet için milyonların seferberliğine dönüşmüştür. Dış güçlerce ne finanse edilmiş ne de yönlendirilmiştir. Tam tersine emperyalizmin en sadık hizmetkârı olan bir iktidar tarafından şiddetle bastırılmaya çalışılmıştır.

Hürriyet için “bu daha başlangıç mücadeleye devam!”

Gezi’den 10 yıl sonra işçi sınıfının, köylülerin, gençlerin, kadınların değişik biçimlerle ve farklı mecralarda verdiği mücadelelerde halen Gezi isyanı döneminde sokaklarda yankılanan sloganların duyulmaya devam etmesi, halkın isyanının meşruluğunun ve haklılığının bir başka göstergesidir. İşçi sınıfı Taksim’in yerine Kavel’i koymuş “her yer Kavel her yer direniş” diyerek grev yasaklarına karşı mücadele ediyor. Öğrencisinden köylüsüne kadar hakkını arayanlar baskılarla yılmayacaklarını “bu daha başlangıç mücadeleye devam” diyerek haykırıyor. Gezi’de Topçu Kışlası yapmayı hayal edenler Abdülhamid istibdadının yolunu izlerken meydanlardan Hürriyet devriminin “kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet” sloganları duyulmaya başlıyor. O halde gelecek için umutsuzluğa yer yoktur. Hürriyet için “bu daha başlangıç mücadeleye devam!”