Çökertme
Karşı manşet, Tayyip Erdoğan’ın seçim beyannamesi adı altında 2023 Türkiyesi’ne ilişkin fal açmasını, Ziya Paşa’nın ünlü beytinden hareketle, yıldızlara bakarken ayağının dibindeki kuyuyu görmeyen müneccimin düştüğü duruma benzetmişti. Kuyulardan en derini elbette Kürt sorunu. O konuda yanlış yapanı, tarihin affetmeyeceği ortada. Üstelik AKP bu sorunu çözeceğini tekrarlayıp duruyor. O yüzden AKP’nin seçim beyannamesinin Kürt sorunu konusunda ne dediği özel bir önem taşıyor.
Beyannameye bakarsanız yakında her sorun çözülecek, Türkiye süt liman olacak: “Uzun süredir belki de ilk kez, bu yakıcı sorunun karşılıklı anlayış ve diyalogla çözülebileceğine dair toplumda bir umut ve beklenti belirmiştir. (...) AK Parti olarak, terör ve şiddetin yerine herkesin her şeyi konuşabildiği, birbirine hakaret etmeden ve birbirinin varlığını ortadan kaldırmaya çalışmadan görüşlerini rahatlıkla açıklayabildiği ve bunun için yasal sınırlar içinde örgütlenebildiği bir demokratik ortamı savunuyoruz.”
Aman ne güzel. Neredeyse peri masallarından çıkmış bir ortam. Beyannamenin tek bir kusuru var: Bunun için AKP iktidarının somut olarak bugüne kadar yapmadığı neyi yapmayı düşündüğü konusunda kelime yok! Beyanname falcılığı iş yapmaya tercih ediyor, yoldaki çukurları onaracağına yıldızlar hakkında sayıklamayı tercih ediyor.
Öyle ikişer ikişer astroloji kitapları basmakla olmuyor tabii. Başbakan günbegün Kürt sorununa değinmek zorunda kalıyor. En son söylediği sözler bütün Türkiye’yi hayretlere düşürdü. “Bu ülkede Kürt meselesi artık yoktur.” Burada kilit kelime “artık”. Eskiden vardı, Tayyip Erdoğan geldi çözdü. Peki, madem sorun çözülmüş, tam da bu sözlerin söylendiği YSK günlerinde olduğu gibi, ortalık neden toz duman? Çünkü “benim Kürt kardeşlerimin meseleleri vardır.” Tekil “Kürt meselesi” yok, ama “meseleler” var hiç olmazsa çözülmeyi bekleyen, diye rahatlamayın. Neymiş o “meseleler”? “Bu ülkede Kürt kardeşlerimin istismarı vardır.” Yani, “Kürt meselesi” yoktur, “Kürt hareketi meselesi” vardır.
Peki, Kürt sorunu yoksa, “herkesin her şeyi konuşabildiği” bir demokratik ortamda neyi çözecek AKP? Bu basit soruyu sormak bile, insanın AKP’nin yıllardır Kürt halkına kurmakta olduğu tuzağı kavramaya doğru bir adım atmasını sağlayabilir. Ama maalesef Kürt hareketi de, Kürt sorununun onurlu ve demokratik biçimde çözülmesini isteyenler de bu tuzağı hâlâ gerçek anlamıyla kavrayamadı. Kavramış olsalar, Tayyip Erdoğan’ın bu konuşmasındaki ilk cümlenin de farkına varırlardı. O konuşmada esas önemli cümle o çünkü. Ama hemen hemen kimse durmuyor üzerinde. Oysa o cümle, Tayyip Erdoğan’ın, moda deyimle “gizli ajandası”nı ortaya koyuyor. Tam tamına şöyle: “Güneydoğu Anadolu’daki istismar kokan politikaları bu ülkede sadece biz çökertebiliriz.”
Bu cümle, yıllardır söylediklerimizin doğruluğunu çıplak biçimde teyid ediyor. Birincisi, “çökertme” fiili. Devrimci İşçi Partisi, “açılım” başlar başlamaz “bu, Kürt sorununu değil, Kürt hareketini çözme operasyonudur” dedi. Tayyip Erdoğan daha ağır bir terim kullanıyor: “Çökertmek”ten söz ediyor.
İkincisi, Devrimci İşçi Partisi, AKP’nin kendini Türkiye burjuvazisine ve devletine hep (işçi sınıfına saldırıları yanında) “Kürt sorununu ancak ben çözerim” diye pazarladığını ısrarla belirtti. Şimdi Tayyip Erdoğan “çökertme” işlemini “sadece” kendilerinin yapabileceğini ileri sürüyor.
Birileri hâlâ sorabilir: Peki bu dil ile beyannamede yazanları nasıl telif edeceğiz? Bu soru soruluyorsa, saflık devam ediyor demektir. Erdoğan’ın Kürt hareketine ilişkin “sadece biz çökertebiliriz” demesinin temeli, başkalarından farklı olarak çökertmek değil diyalog kurmak istediği izlenimini doğurma taktiğini kullanıyor olmasıdır. Tuzak tam da budur. Seçim beyannamenizde “karşılıklı anlayış ve diyalog”dan söz edeceksiniz ki, “herkesin her şeyi konuşabildiği” ortamlar vaad edeceksiniz ki halkı kandırın, hareketi “çökertin”.
Ama Erdoğan ayağını denk almalı. Kürt sorunu gayya kuyusudur. Çökertmek isteyenleri çökertebilir.