Akdeniz Havzası’nda sınıf mücadeleleri
Akdeniz Havzası'nda sınıf mücadeleleri yoğunlaşıyor...
Tunus
Zeynel Abidin bin Ali ve karısı Leyla Treblisi gıyaplarında alelacele yargılanarak rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlıktan 35’er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tunus ekonomisi ise baş aşağı gitmeye devam ediyor. 2011 ilk çeyreğinde bir önceki döneme göre %7,8 küçülen ülke bir önceki yıla göre ise %3,3 küçüldü. Ekonominin kötüleşmesi ve kitlelerin işsizlik ve yoksulluğa karşı taleplerinin kapitalist temellerde çözümünün imkânsız olması Tunus Devrimi'ne yeni bir itki verebilir.
Mısır
Arap Devrimi’nin fitili Tunus’ta ateşlenmiş olsa da devrimin motor gücü konumunda olan Mısır’da Müslüman Kardeşler, kendisine belli bir yaşam alanı açan Mübarek rejimine karşı verilen mücadeleye, tabanındaki yoksul ve öfkeli gençlerin basıncı altında ancak Mübarek'in kitle hareketi karşısındaki güçsüzlüğüne ikna olduktan sonra katılmıştı. Örgüt, en son 27 Mayıs'ta düzenlenen ve yüz binlerce Mısırlı’nın katıldığı gösterilere katılmayarak devrimi ileri götürmeye çalışan kitlelerin karşısında yer almıştı. Hareketin aksi yöndeki kararına rağmen hareketin tabanındaki çok sayıda yoksul ve işsiz genç eylemlere katılarak kendini devrimci dalganın içinde konumlandırdı. Sınıfsal farklılıkların eylemsel olarak böldüğü Müslüman Kardeşler örgütü bu sefer de farklı bir politik bölünme yaşamak üzere. Bölünmenin başını çeken ve aslında hareketin önderlerinden olan doktor Abdülmünim Ebu el Fütuh devlet başkanı adayı olacağını açıkladı. Örgütün tamamının desteğini almadan bu çıkışı yapan Ebu el Fütuh, emperyalizmle daha uyumlu ilişkiler, İsrail'in varlığını tanıma ve Mısır-İsrail barışını koruma, zorunlu zekât ve örtünmeye karşı çıkma gibi unsurlar içeren bir söylemle Mısır burjuvazisinin ve emperyalizmin güvenini kazanmak istiyor. Müslüman Kardeşler sokaktan uzak durup devrimin ileri gitmesine karşı çıksa da mevcut yapısıyla emperyalizmin ve Mısır burjuvazisinin hâlâ tam olarak güvenini kazanamamış görünüyor.
Öte yandan 28 Haziran Salı akşamı Tahrir Meydanı’nda askeri yönetimi protesto eden ve devlet televizyonunu işgal eden beş bin kişiye polis kuvvetinin saldırması sonucu yüzlerce kişi yaralandı. Eyleme katılanların bir kısmı devrimin ilk dalgası sırasında öldürülenlerin yakınlarından oluşuyordu. Dağılan polis gücünün yeniden sokaklara dönmesi özellikle gençlerin öfkesini sıçratmış durumda. Gazetemiz yayına hazırlandığı sırada polis ve gençler arasında Salı günü başlayan çatışma Çarşamba öğle saatlerine kadar devam etmekteydi. Eylemcilerin ana talebi Mübarek artıklarının bir an önce devletin içinden temizlenmesi, askeri cuntanın ve onun kukla hükümetinin iktidardan çekilmesi yönünde...
Yemen
Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Salih, 3 Haziran'da başkanlık sarayına yapılan roketli saldırıda ağır yaralanmasının ardından tedavi için Suudi Arabistan'a gitti. Faili henüz anlaşılamamış olan saldırıda Salih'in vücudunun %40'ının yandığı, şarapnel parçalarının derisinin yedi buçuk santim altına kadar saplandığı ve solunum zorluğuna yol açtığı belirtildi. Buna rağmen Salih henüz çekilmiş değil. Yemen'de aylardır hemen hergün düzenlenen protestolarda yüzlerce kişi öldürüldü. ABD ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Salih'in çekilmesini istiyor ancak yerine nasıl bir hükümetin geleceği tartışma konusu.
Geçtiğimiz aylarda Salih'i devirmek isteyen halkın yanına geçtiğini ilan ederek kendisine bağlı silahlı birliklerle eylemleri Salih'e karşı koruyan Ahmar aşireti oldukça kuvvetli ancak radikal İslamcı gruplarla kurduğu yakın ilişkiler emperyalistler ve KİK için bir sorun. Salih'in de dâhil olduğu Haşid aşiretleri federasyonunun önemli bir kısmı da Salih'e karşı çıkıyor. Taiz şehri Mahlefi aşiretinin eline geçmiş durumda. Kuzey'de Şii Hutiler, Güney'de bağımsızlıktan yana hareketler ve Zincibar şehrini eline geçiren El-Kaide de Salih'e karşı mücadeleye girişmiş durumda. Salih'in başkan yardımcısı Abdrabuh Mansur Hadi muhaliflerle görüşmeye başladı. Dünya çapındaki deniz ticareti açısından kilit öneme sahip Kızıl Deniz’de Somali'nin ardından yeni bir istikrarsızlık istemeyen emperyalizmin düzenli geçiş stratejisi yakında Hadi eliyle Yemen'de de uygulamaya konmaya çalışılabilir. Gıda fiyatlarındaki pahalılığa ve temel geçim maddelerindeki kıtlığa, yoksulluğa, işsizliğe, genel olarak yaşama koşullarının kötülüğüne ve baskıcı rejime karşı bir kurucu hükümet kurulması isteğiyle başlayan halk isyanı devam etse de hâkim sınıflar arasındaki iç bölünmeler ve emperyalizmin müdahaleleri Yemen'de giderek belirleyici hale geliyor denebilir. Ancak bu devrimin yeni bir atılımla bunu kıramayacağı anlamına da gelmiyor, şimdiden öğrenciler protestolarda devrimin aşiretler kavgasına kurban edilmemesi temasını işlemeye başladılar bile.
Yunanistan
Yunanistan’da ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşiyor. Krizden çıkmak için sermayenin programının uygulayıcısı konumundaki PASOK’un iktidarı ise emekçilerin ve “öfkeliler”in eylemleriyle sarsılmaya devam ediyor.
İspanya’daki öfkelilerden esinlenen binlerce kişi, 25 Mayıs’tan beri başta Atina’nın Sindagma Meydanı olmak üzere ülkenin önemli kent merkezlerini mesken tuttu. Kendini “öfkeliler” olarak adlandıran ve birçoğu daha önce eylemlere katılmamış bu orta sınıf kitlenin kemer sıkma politikalarına karşı seferber oluşu, Yunanistan’daki kitle hareketinin yeni bir evreye girdiğini gösteriyor. Bunu fark eden PASOK, öfkelilerle sendika ve siyasi parti kortejlerinin aynı alanda buluştuğu 15 Haziran grevi eylemlerine polis eliyle sert şekilde müdahale etti. Hatta, mücadele içinde gün geçtikçe kaynaşan bu iki kitleyi birbirinden koparmak için faşistleri kullanarak provokasyona dahi girişti.
Grevlerin ve sokak eylemlerinin sarsıntısı içindeki PASOK hükümeti, meclisteki tüm partilere çağrı yaparak ‘milli mutabakat hükümeti’ kurmayı önerdi. Meclisteki burjuva partileri, krizin siyasi faturasını PASOK’a çıkarmak istediklerinden bu öneriyi evirip çevirip sonunda reddettiler. Bunun üzerine kabinede, halktan nefretini kazanmış ensesi kalın ekonomi bakanını çevre bakanlığına kaydırmak gibi, göstermelik değişiklikler yaparak yeni hükümeti oluşturdu. Yeni hükümetin öncelikli hedefi ise “çaresizlik” edebiyatıyla İMF ve AB’nin sağlayacağı yeni kredi dilimini almak.
Bu çaresizlik ve alternatifsizlik görünümünün altında aslında, hükümette olsun olmasın tüm düzen partilerinin, ekonomik krizden kurtulmak için sermaye sınıfının lehine bir çıkış yolunu dayatması yatıyor: Büyük bölümü borç ödemek için kullanılacak olan kredi dilimini, emekçilerin sosyal haklarını gasp ederek alıp, burjuvaziyi geçici süreyle de olsa rahatlatmak. Oysa mücadele yükseldikçe sokaktaki kitleler arasında yaygınlaşan başka bir çözüm yolu daha var: Dış borçların tamamının koşulsuz olarak reddedilmesi!
28-29 Haziran’da, Gerçek’in elinizdeki sayısı hazırlık aşamasındayken, sözkonusu kredi diliminin alınabilmesi için şart koşulan önlemler meclis gündemine geldi. Bu paketin meclisten geçmemesi için ilan edilen iki günlük genel greve iki günlük kesintisiz eylem eşlik etti. Polisin gaz odasına çevirdiği Sindagma Meydanı’nda emekçiler ve gençler, 600 yaralı vermelerine rağmen, paket mecliste kabul edildikten sonra bile eylemlerini inatla sürdürdü.
Yunanistan burjuvazisi bu muharebeyi emekçileri bastırarak kazandı. Oysa onlar kriz batağında debelendikçe yeni kemer sıkma paketlerine bel bağladıkça, mücadelelerin önü açılacak. Ve Yunanlı emekçiler, tüm dünya işçi sınıfına, krizin faturasını krizi yaratanlara ödetmek için doğru yolu göstermeye devam edecek.
İspanya
18 Haziran Pazar günü İspanya'da on binlerce kişi Madrid, Barselona, Valensiya ve diğer şehirlerde sokaklara çıktı. Madrid'de şehrin kilometrelerce dışındaki mahallelerde sabah 6'da toplanıp şehir merkezine en az altı koldan yürüyen elli binden fazla emekçi kriz koşullarını protesto etti. Barselona'da toplanan bir diğer elli bin kişinin ana sloganı ise 'Sokaklar bizim: onların krizinin bedelini biz ödemeyeceğiz!' oldu. Resmi rakamlara göre İspanya'da tüm çalışabilen nüfus içinde işsizlik %21,3, 16-29 yaş arasında %35, 25 yaş altında ise %50 olarak belirtiliyor.
Suriye
Suriye'de Esad rejimi devrimi kanla bastırmaya çalışadursun, emperyalizmin düzenli geçiş stratejisinin sözcülüğünü Türkiye devralmış durumda. Tayyip Erdoğan, Beşar Esad'a bir mektup göndererek ordunun başındaki kardeşi Mahir Esad'ı görevinden alıp Türkiye'ye ya da Avrupa'ya göndermesini isteyecek. Birleşmiş Milletler'in Esad'a karşı oldukça kısık bir ses çıkarması ve ülkedeki ABD Büyükelçiliği'nin hâlâ açık olması emperyalizmin şimdilik Esad'dan tam olarak vazgeçmediğini gösteriyor. Kitlelerin eylemlerinde hedef haline gelen Beşar Esad'ın kuzeni ve ülkenin en büyük kapitalisti Rahmi Makluf ise Haziran ayı içerisinde tüm ticari faaliyetlerini durdurduğunu açıkladı. Suriye'nin en büyük cep telefonu şirketi Syriatel'in hisseleriyle isyanda ölenlerin ailelerine yardım yapılmasını isteyen ve diğer şirketlerinin de hisselerini veya kârlarını vakıf ve yardım kuruluşlarına devretmeyi planlayan Makluf, bütün bunları hayırseverlikten dolayı yaptığını ilan etti. Öte yandan Beşar Esad da 20 Haziran'da seçim sistemi, medya, yolsuzluklarla mücadelede ve tutuklamalarla ilgili Eylül ayına kadar reform sözü veren bir açıklama yaptı. Suriye'de ölümlerin çoğunun Esad'ın Olağanüstü Hal Yasası'nı kaldırdığını açıklamasından sonra meydana geldiği düşünülürse bu reformların, göğsünü aylardır devrim için kurşunlara siper eden, yüzlerce evladını toprağa veren halkın gözünde ne kadar inandırıcı olacağı tartışılır.
Libya
NATO'nun hava bombardımanlarında siviller ölmeye devam ederken, emperyalizmin desteğini alan Kaddafi karşıtı aşiretlere bağlı militanlar da karada Libya ordusuyla çatışmaya devam ediyor.
Bahreyn
Yoksul kitlelerin haftalar süren isyanını emperyalistlerin, Körfez ülkelerinin ve Suudi Arabistan'ın desteği ile bastırabilen Bahreyn Kralı başlıca muhalefet partisi Vaad üzerindeki yasağı kaldırmaya hazırlanıyor. Şii'lerin desteğini alan Vefak, Vaad ve diğer siyasi partiler ile sivil toplum örgütlerini de kapsayan muhalefetle diyalog görüşmelerine de yakında başlanabileceği bildiriliyor.
Suudi Arabistan
Bahreyn'deki gösterilerin bastırılması sırasında Şii azınlığın protesto eylemlerine sahne olan Suudi Arabistan'da şimdi de kadınlar araba kullanmalarını engelleyen yasağı protesto ediyorlar. Yüksek petrol gelirleri ve düşük nüfusu dolayısıyla, Suudi Arabistan’ın Arap Devrimi'nden diğer ülkelerle aynı ölçüde etkilenmediği doğru olmakla birlikte etkilenmediğini iddia etmek de olanaklı değil.
Lübnan
Lübnan ordusu Beşar Esad yanlısı ve karşıtı gösterilerin çatışmaya dönüştüğü Trablusşam, kuzeyindeki iki ilçede kontrolü sağlamaya çalışırken yeni kurulan hükümette Hizbullah, Hıristiyanlar ve Dürzilerin oluşturduğu ittifak 30 bakanlıktan 18'ini elinde bulunduracak.
Fas
Kralın yetkilerinin bir kısmının parlamentoya ve başbakana devredilmesini öngören anayasa değişiklikleri Temmuz ayında referanduma götürülecek. Bu değişiklik, Fas’ın meşrutiyet rejimine geçişi olarak sunuluyor. 18 Haziran Pazar günü ülkenin en büyük şehri Kasablanka'da on bin kişi reformların yetersizliğine dikkat çekmek için protesto gösterileri düzenledi.
Filistin
El-Fetih ve Hamas arasında bir ulusal birlik hükümeti kurulması amacıyla düzenlenen ve El-Fetih lideri Mahmud Abbas ile Hamas lideri Halid Meşal'in de katılacağı 21 Haziran'da yapılacak toplantı ertelendi. El-Fetih İsrail ve emperyalizmle iyi ilişkilere sahip Selam Feyyad'ın başbakan olmasını isterken Hamas bu isme karşı çıkıyor. İsrail ise Hamas'ı da içerecek bir Filistin yönetimi ile görüşmelere katılmayacağını açıkladı.
* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2011 tarihli 21. sayısında yayınlanmıştır.