Şili’de ön faşizm iktidarın eşiğinde

Şili’de ön faşizm iktidarın eşiğinde

Şili’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Latin Amerika’nın çoğu ülkesinde olduğu gibi iki turlu bir sistemle yapılıyor. İlk turda tüm adaylar yarışıyor, ikinci turda ise ilk turda en yüksek oyu almış iki aday boy ölçüşüyor. Seçimlerin ilk turu 16 Kasım’da yapıldı. Bu turda toplam oyun yarısı, Jeanette Jara isimli Komünist Parti adayı (yüzde 26,85) ve José Antonio Kast isimli ön faşist aday (yüzde 23,95) arasında bölündü. 14 Aralık’ta düzenlenecek ikinci turda bu iki aday yarışacak.

Bu tablo, kendi içinde bile çarpıcı. Bir yanda emeklilere rahat bir yaşam vadeden, işçi haklarını savunan, toplu konut inşası ve hayat pahalılığıyla mücadeleyi öne çıkaran bir aday var. Karşısında ise her hâlinden ABD Başkanı Donald Trump’ı taklit ettiği belli olan, partisinin adı bile Cumhuriyetçi Parti olan, Şili’ye göçmen “akını”nı önlemek için Peru sınırına duvar örmeyi ve “maksimum güvenlikli” hapishaneler inşa etmeyi vadeden bir ön faşist. Dahası, Kast’ın babası doğrudan doğruya Almanya’da Nazi Partisi üyesi, ağabeyi ise Augusto Pinochet diktatörlüğünde bakanlık etmiş. Yani adeta hem Avrupa’daki hem Latin Amerika’daki faşist gelenekten besleniyor. Dahası, her ne kadar Jara ilk turu önde tamamlamış olsa da, bu iki adaya gitmeyen oyların çoğunlukla diğer sağcı adaylara gitmiş olması, bu seçmenin Kast’a yönelmesi daha olası olduğu için, Jara’nın zaferinin hemen hemen imkânsız olduğu bir tablo yaratıyor.

Ancak bu tablo, Şili’nin son birkaç yıllık tarihi göz önüne alındığında daha da çarpıcı bir hâl alıyor. Ülkede 2019 yılında başlayan devrimci süreç, 2021 yılında bir Kurucu Meclis ile taçlanmış, ancak daha sonra kimlikçi solun bir temsilcisi olan Gabriel Boric’in iktidara gelişiyle düzen siyasetine massedilmişti. 2022’de kimlikçi bir gündeme sahip yeni anayasa projesini referanduma götüren Boric, çarpıcı bir yenilgi yaşamıştı. O tarihten bu yana da yüzünü giderek düzen siyasetine dönen Boric hükümetinin halk nezdindeki itibarı güneş görmüş kar gibi eridi.

2025 seçimlerindeki tablo, bu sürecin mantıksal sonucudur. Kimlik siyasetinin iflas ettiği yerde, reformist de olsa sınıf politikası ve ön faşizm kozlarını paylaşır. Jara’nın programı yüzünü emekçi halka dönüyor fakat Boric hükümetinde Çalışma Bakanlığı etmiş, dolayısıyla halkın gözünde o nefretlik hükümetten farksız olması, emekçi halkı etrafında toplamasını zorlaştırıyor. Böyle olunca faşistler bu muharebeye bir adım önde giriyor. Nitekim son anketlere göre Kast, açık ara önde gidiyor.

Şili, 1971-1973 yılları arasında sosyalizme geçişte “barışçı yol” politikalarının iflasının, sonrasında da neoliberalizmin laboratuvarı olmuştu. Şimdi ise kimlikçiliğin nasıl devrimci atılımları bile çarçur edip ön faşizmin önünü açabileceğinin laboratuvarı oluyor. Hâlâ sürekli yenilikten bahsedip, işçi sınıfının siyasete yumruğu vurması için uğraşanları “eski kafalılık”la suçlayanlar gözünü açsın!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2025 tarihli 195. sayısında yayınlanmıştır.