Metal Fabrikalarından Haberler - Eylül 2025

Sömürü düzenine karşı örgütlenelim!
Her gün kadınların katledildiği, çocukların istismar edildiği, ormanların, yeşillik alanların küle döndüğü, ne yazık ki yüzlerce hayvanın o yanan ormanlarda can verdiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu sadece işin özeti, daha nicesi yaşanıyor, hepsi kâr uğruna, hepsi sermayenin çıkarı uğruna. Öte yandan işçileri adeta damarlarından kan çeker gibi sömürüyorlar. Bizler buna emek hırsızlığı diyoruz. Her gün teknolojiyi kendi çıkarları doğrultusunda geliştiriyorlar. Verimliliği kendi kârları için artırıyorlar ama işçinin emeği daha çok sömürülüyor. Patronlar, küçük işletmeden dev sermaye sahibine kadar hiçbiri işçinin gözünün yaşına bakmadan kapının önüne koyabiliyor. Şu ana kadar yaşanan en büyük krizlerden bir tanesini 2025 yılında yaşıyoruz. Pandemi dönemi dahil olmak üzere, her zamanki gibi krizin bütün faturasını işçiye kesiyorlar. Daha az maaş vererek, daha az işçi çalıştırıp, daha çok kâr elde etmeye çalışıyorlar.
Eğer bir ülkeyi araştırmak istiyorsanız önce o ülkede işlenen suçlara bakın derler. Ben de şunu eklemek isterim ki, o ülkede yaşanan suçlara ve suçluların davalarda nasıl cezalar aldığına bakın derim. Bu ülkede katil dışarıda, hırsız, dolandırıcı dışarıda, tecavüzcü, istismarcı, psikopat dışarıda. Peki, bu hapishaneleri dolduranlar kim? Nerede kendinin ve başkalarının haklarını savunan biri varsa, kim bu iktidarı eleştirirse hepsi tutuklanıyor. Açık bir şekilde iktidarın dediği şu eğer benden değilsen hiç var olamayacaksın. Ya benimsin ya kara toprağın derler ya o misal. Sermaye sınıfı ise bu olanlara sesini çıkartmıyor ya da samimi değil. Tam tersine bu olanlar onların işine geliyor.
Biz işçi sınıfı olarak buna karşılık örgütlenmeliyiz. Fabrikalara sendika sokmalıyız. Gençlere ümit olmalıyız. İşçi sınıfının büyük önderi Lenin’in de dediği gibi “İnsan zihni maddi dünyayı yansıtmakla kalmaz, onu değiştirir de!”
Chen Solar’dan bir işçi kadın

Ekmeğimizi büyütecek yarınımızı güzelleştirecek şey örgütlü mücadeledir
Merhaba işçi emekçi dostlar, yoldaşlar. Yıl sonu yaklaştıkça maaşlarımız vergi dilimine girdi ve elimize gerçekten komik bir rakam geçmeye başladı. Bordroya bakarken her seferinde “yanlışlık olmalı, bu kadar kesinti olamaz” diyoruz. Ama yanlışlık yok. Bugün küçük, büyük fark etmez herhangi bir patrondan daha çok vergi veriyoruz. Ama bakıyoruz ağlayan, ah vah eden yine de patronlar. Bizim patronumuz da öyle. Üretim durmadan devam ediyor, siparişler hiç kesilmiyor, devletten teşvik ve vergi indirimleri alınıyor ama yine de maaşını geç alan, gece vardiyası yemeği geç gelen biz oluyoruz. Sesimizi çıkarmadıkça, sustukça daha büyük rezilliklerle karşı karşıyayız. Sadece biz değil, kamu emekçileri, farklı farklı sektörlerdeki işçiler, önümüzde MESS sözleşmesine girecek olan metal işçileri de dahil olmak üzere işçi sınıfının üzerinde yoğun bir baskı var.
Orta Vadeli Program (OVP) adındaki program açıkça işçinin ekmeğine, tencerede kaynayan aşına göz dikmiş bir programdır. Enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik almış başını gidiyor. Patronların elinde ise işten çıkarma sopası, durmadan o sopayı sallayıp duruyorlar. Hepimizi işten atılma korkusuyla terbiye etmeye, günden güne daha da azına razı etmeye çalışıyorlar. Neden bunu yapabiliyor? Çünkü örgütsüzüz ve güvencesiziz. Çünkü maaşlarımız, yaşamlarımız bir kişinin iki dudağı arasında. Neredeyse her fabrikada, iş yerinde patron sınıfının bu organize saldırı seferberliği var. Fakat bizim de bu saldırılara karşı gelecek gücümüz var. Bu güç öncelikle üretimden aldığımız güç, biz üretmediğimizde hangi çark dönecek, hangi siparişler gönderilecek, hangi patron son model arabasıyla sponsor olduğu yemeğe özel şoförüyle gidecek?
Enseyi karartmayalım, yapacağımız tek şey gücümüzü perçinleyecek örgütlülüğe sahip olmak. Tek tek fabrikalarda sendikalaşmak, patronların ağlama sesini değil, işçi sınıfının mücadele sesini yükseltmek. İnanmayan, korkan açsın işçi sınıfının tarihine bir baksın. Dün yaptık, bugün de yaparız!
İzmir Kemalpaşa’dan metal işçisi bir kadın

Fabrikalar kapanır mücadele bâki kalır!
Merhaba dostlar ve yoldaşlar. Bundan tam 8 yıl önce Birleşik Metal-İş’te büyük bir mücadele ile örgütlenen HT Solar fabrikası, Eylül 2025 itibariyle kapanma kararı aldı. Bu fabrika mektubu belki de Gerçek gazetesi sayfalarında okuyacağınız son HT Solar mektubu. Ancak eminim ki bu gazetelerin sayfaları tıpkı HT Solar gibi büyük mücadeleler ile örgütlenecek daha nice fabrikanın sesi olacak, işçilerini yazar olarak ağırlayacak.
Kapitalizmin acıması yoktur. Asla kapanmaz diye düşüneceğimiz firmalar batabilir, iflas edebilir, üretimini sonlandırabilir ve zamanla adı bile hatırlanmaz. Biz işçiler işsiz kalırız, sonra ekmeğimizi kazanacağımız başka fabrikalar buluruz. Geriye elimizde sadece oralarda verilen sınıf mücadeleleri kalır. Gelecekteki mücadelelere ışık tutar.
HT Solar için de aynısı geçerli. Birleşik Metal-İş gibi mücadeleci bir sendikanın örgütlülüğü altında geçirdiğimiz bu 8 sene bizim için unutulmaz tecrübelerle dolu. Zaferlerimiz de oldu yenilgilerimiz de. Ancak bu 8 senede çıkaracağımız en büyük derslerden birisi örgütlülüğün önemi oldu. Kapitalizmin üretim tarzı ve yöntemleri ne kadar bizi parçalamaya ve birbirimize düşürmeye çalışırsa çalışsın sınıf mücadelesi bizi birleştirdi, kenetledi ve tüm farklılıklarımıza rağmen bir arada tuttu. Ancak bu her zaman geçerli olmadı. Kimi zaman da bölündük, zayıfladık, örgütlülüğümüzü koruyamadık. Sadece sendika çatısı altında örgütlü olmanın nihai zaferlerimiz için yeterli olmadığını işte o zaman gördük. Biz işçiler ekmeğimiz için elbette sendikalı olmalı ve işgal, grev, direnişi destur edinmeliyiz. Ancak siyasi anlamda örgütlenmedikçe sınıf mücadelesinin fabrika ölçeğinden çok daha büyük olduğunu fark edemeyiz, işçilere örnek bir öncü olabilmek için disiplinli ve devrimci bir örgütün bir parçası olmanın gerekliliğini göremeyiz ve fabrikalar kapansa da o fabrikaların işçilerini sınıf mücadelesinin kalıcı neferleri haline getiremeyiz. Unutmamalıyız ki; fabrikalar kapanır ancak mücadele bâki kalır!
Tuzla HT Solar’dan bir işçi

Krizin faturasını ödememek için mücadele edelim!
Yoldaşlar merhaba,
Esitaş fabrikasında çalışan kadın bir işçiyim. Her fabrikada olduğu gibi bizlerin de fabrikamızda konuştuğumuz azalan işlerin durumu, geçim derdi, çıkış yapılacak mı konuları. Geçen gün Omsa grevini ziyarete gittiğimizde de oradaki arkadaşlarımızla da bu konuları konuştuk. Omsa’daki arkadaşlarımız da bahsetti ne kadar kötü ve zor şartlarda, düşük ücretlere çalıştırıldıklarından. Ve tek çözümün örgütlenmekten geçtiğini konuştuk. Bizim fabrikamıza da sendika girerken korkan arkadaşlarımız olmuştu. Ama kendilerini patronun insafına bırakmanın daha da korkutucu olduğunu anlayınca korkularını bir kenara bırakıp mücadele verdiler ve sendikalı oldular.
Geçen sene Polonez direnişindeki arkadaşlarımız söylemişti: “Direnişler, grev çadırları işçi sınıfının okuludur” diye. Grevler bizlere hep bir şeyler öğretir. Patronların ağzına pelesenk ettiği biz bir aileyiz yalanının gerçeği o çadırlarda yaşanır. Omuz omuza mücadele ettiğimizde, kendimiz ve işçi sınıfının hakları için o kavgayı verdiğimizde; asıl o zaman bir aile olduğumuzu biliyor ve anlıyoruz.
Şu an öyle bir dönemden geçiyoruz ki işçi çıkarmaların arttığı, alımların azaldığı, sendikalı yerlerde toplu iş görüşme süreçlerinde zorlanıldığı bir dönemdeyiz. Bunlar sanki işçilerin suçuymuş gibi faturayı bizlere kesiyorlar. Bunlar bizim suçumuz değil. Bizler her gün emeğimizle çalışırken hakkımız olandan daha azına razı gelip şükretmemiz bekleniyor. Kapitalizm kendi krizinin bedelini işçiye ödetmeye çalışıyor. Bu bedelleri biz ödemeyeceğiz yoldaşlar. Örgütleneceğiz. En başında fabrikalarımızda mahkûm bırakıldığımız koşullara karşı örgütlenip sendikalaşacağız. Omsa işçilerinin yaptığı gibi.
Sendikalaştıktan sonra da mücadelemizi vereceğiz. Yasaklanan grevlerine karşı mücadelesini verirken gözaltına alınan, Filistin davası için mücadele verirken tutuklanan ve dilinden, ırkından, cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa, şiddete maruz kalan arkadaşlarımızın, yoldaşlarımızın da mücadelesini vereceğiz. İşçi sınıfını türlü sebeplerle bölmeye çalışan emperyalizmin, Filistin'de soykırım yapan Siyonizmin sonunu getirip, dünya devrimini gerçekleştirene kadar mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Esitaş’tan bir işçi kadın
Bu yazılar Gerçek gazetesinin Eylül 2025 tarihli 192. sayısında yayınlanmıştır.