Polonez direnişinden bir işçi kadın: Yağmur çamur yağsa da, kış kıyamet kopsa da direneceğiz!
Merhaba ben işten atılan Polonez işçilerinden biriyim. Tekgıda-İş Sendikası üyesiyim. 2016'dan beri Polonez’de çalışıyordum. Şartlar çok iyi olmasa da arkadaş ortamımız güzeldi, işimize devam ediyorduk. 2021’de fabrika Ürdünlü şirkete satılınca başlayan, tonaj artması isteği ile birlikte zorunlu mesaiye bırakmalar, mesaiye gelinmediği zaman mobbing uygulamalar, yoğun psikolojik baskı uygulamalar, canımıza tak etti. Haklarımızı alabilmek için Tekgıda-İş sendikasına başvurmaya karar verdik. 15 Temmuz 2024'te sendikaya başvurduk. Yöneticiler durumu fark edince işçileri gruplar halinde odalarına çağırıp "sendika sizi savunacak güçte değil, vazgeçin" diyerek bizi vazgeçirmeye çalıştılar. Üyelik işlemlerinde yaklaşık 2 günde %70 civarına ulaştık. Yöneticiler bize öncülük eden 13 arkadaşımızı işten attı. Ertesi gün işten atılan arkadaşlarımızı desteklemek amacıyla iş bırakma eyleminde bulunduk. Yöneticiler vazgeçirmek için %25 zam ve bir maaş ikramiye teklifinde bulundu, biz kabul etmedik, arkadaşlarımızın işe geri alınmasını talep ettik. Ve bu şekilde eylemimiz devam etti. Ben ve 133 arkadaşımız, gruplar halinde gece yarısı bir SMS ile 46 kodu ile işten atıldık. Ondan sonra eylemimiz de mücadelemiz de fabrika dışında devam etti. Bu yazıyı yazdığım gün, direnişimizin 73. günü. Bu süreçte defalarca polis kardeşlerimizle de karşı karşıya geldik. Bizlere biber gazı sıkıldı, dayak yedik, kimimizin ayağı kırıldı, kimimizin kolu, kimimizin kaburgaları kırıldı, kimimizin omurgası kırıldı. Gene de pes etmedik ve etmeyeceğiz. Polis ters kelepçe takıp gözaltına aldı, Vatan emniyete götürdüler bizi, ifade verdik. O da yetmedi, kaymakamlık önünde direnişimize devam ederken müftü gelip bize akıl vermeye çalıştı. Hak böyle aranmazmış, tazminatımızı vermeden bizi işten atan patrona "işçilerin alın teri kurumadan hakkını ver" deseydin ya müftü bey! Bu süreçte sendika başkanlarımız Yunus Başkan ve Suat Başkan başta olmak üzere Devrimci İşçi Partisi’nden arkadaşlarımızdan çok şey öğrendik. Hakkımızı savunmayı öğrendik. Bize ziyaretçi olarak gelen misafirler, işçi sınıfına örnek olduğumuzu söylüyorlar. Bu bizi çok güçlendiriyor ve gururlandırıyor. Artık bu mücadele sadece Polonez işçisinin mücadelesi değil, tüm Türkiye'de mağdur olan işçi sınıfının mücadelesidir ve öyle devam edecek.
Çünkü haklıyız, haklı olduğumuzu biliyoruz, gücümüzün farkına vardık. Hani derler ya her şerde bir hayır vardır, her hayırda bir şer vardır. Biz o hayrı gördük. Kendi su faturasını ödemeyip bize içme suyu alan bir abimiz, Konya Ereğli’den bizi ziyaret eden bir amcamız gibi birçok işçi sınıfı dostuyla tanıştık. Bu onurlu mücadelemizde bizi yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ederim, zor bir mücadele içinde olduğumuzun farkındayım. Her tarafımız polis barikatlarıyla çevrili, kapalı cezaevi gibi! Bu zorlukları Tekgıda-İş sendikamızla birlikte aşacağımızı, zafere gideceğimizi biliyorum. Yağmur çamur yağsa da, kış kıyamet kopsa da direneceğiz. Bizim mücadelemiz hak, hukuk, adalet mücadelesidir. Bu mücadelede bugüne kadar olduğu gibi emekçi kadınlar yine en önde olacak! Sendikamıza çok teşekkür ederim, başkanımıza çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız iyi ki bizimlesiniz. Yaşasın onurlu mücadelemiz!
Polonez direnişinden bir işçi kadın
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2024 tarihli 181. sayısında yayınlanmıştır.