Kanada’da demiryolu şirketleri lokavt kararı aldı, hükümet kararı bozdu
Günümüz sınıf savaşında lojistik sektörü, büyüyen bir ağırlık taşıyor. Pandemiden beri gerek sermaye birimleri gerek kapitalist devletler bu sektörün üzerine ayrı bir dikkatle titriyor.
Kuzey Amerika kıtası, bu durumun en can alıcı biçimde hissedildiği coğrafyalardan biri. Devasa yüzölçümü, buzla kaplı geniş kara kütleleri ve ihracata dayalı ekonomisiyle Kanada, lojistik sektöründeki herhangi bir tıkanıklıktan en çok etkilenecek ülkelerden.
İşte tam da bu durum, geçtiğimiz ay devletin, iki demiryolu taşımacılığı devi yerine sermayenin ortak çıkarlarını gözeterek bu iki şirket aleyhinde bir karar almasına yol açtı. ABD’de de faaliyet gösteren Teamsters sendikası üyesi demiryolu işçileri, bu yılın başından bu yana taşımacılık devleri Canadian National Railway Company (CN) ve Canadian Pacific Kansas City (CPKC) ile sözleşme pazarlığı içerisinde. Bu sekiz ay içerisinde taraflar, birkaç kez çıkmaza girip müzakere dışı yollara başvurmaya kalktı. Her defasında Kanada’nın Çalışma Bakanlığı araya girdi. Ancak Ağustos başında müzakereler tekrar çıkmaza girince sendika, 22 Ağustos’ta greve gideceğini duyurdu. Demiryolu şirketleri, işçi sınıfının bu çıkışına bir lokavtla cevap verdi. 9.000 işçi çalışmaktan menedildi.
Ancak daha yirmi dört saat geçmeden Çalışma Bakanlığı bir kez daha araya girerek tarafları tekrar müzakere masasına oturmaya zorladı. Zira Kanada ekonomisi demiryolu tıkanıklığından çok zarar görecekti. Bir bütün olarak Kanada hakim sınıfı, ekonomiye gelecek zararı önlemeyi demiryolu şirketlerinin tekil çıkarlarını korumaya yeğ tuttu. Komşu ABD’de bile basın, 22 Ağustos’tan günler önce alarm zilleri çalıyordu. Kanada sermayesinin paniği tahmin edilebilir. Kanada’da sendikaların komşu ABD’ye göre daha güçlü konumda olması da bu kararın büründüğü biçimi etkiledi. ABD Başkanı Joseph Biden, daha geçen yıl kendi ülkesinde bir demiryolu grevini tek celsede yasaklayıvermişti.
Fakat devlet, yalnızca ekonomiyi korumakla kalmadı. Lokavt, işçilerin örgütlülüğüyle greve dönüşebilirdi, iki tarafı keskin bir kılıçtı. Tarafları zorla müzakere masasına çağıran devlet, işte bu grev olasılığını da önlemiş oldu. Nitekim sendika da bu kararı temyize gitti. Pandemi, Süveyş’te sıkışan tanker, demiryolu grev yasakları, İsrail’le ticaret derken lojistik sektörü, günümüz kapitalizminin sinir uçlarını oluşturuyor. Devletler bunun farkında. Sınıfımızın da bunu iyice anlayıp bu alandaki gücünü göstermesi, gerektiğinde masaya yumruğunu vurması gerekiyor.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2024 tarihli 180. sayısında yayınlanmıştır.