Lozan’ın 100. yılı geçti: Gizli maddeler yok ama AKP’nin emperyalistlerle işbirliği ayan beyan ortada
24 Temmuz 2023’te Lozan Antlaşması’nın 100. yılı tamamlandı. Lozan’ın Türkiye’nin madenlerini çıkarmasına ve petrol aramasına mâni olan gizli maddeleri olduğu, 100 yıl sonra bu gizli maddelerin ortadan kalkacağına dair söylentilerin safsata olduğu açık bir biçimde ortaya çıktı. Siyasal İslamcıların AKP il ve ilçe örgütleri, tarikat ve cemaatler üzerinden fısıltı gazetesi marifetiyle yıllardır yaydıkları bu yalan, Türkiye’deki iktidarın temsil ettiği sınıfsal çıkarları ve bu iktidarın emperyalistlerin himayesinde güttüğü emelleri gizlemek içindir.
Gizli madde yok, açık işbirliği var
Güya gizli maddeler yüzünden Türkiye madenlerini işleyip çıkaramıyordu. Oysa tam tersine, Türkiye’nin Anayasası madenlerin sadece kamu eliyle işlenmesine izin veriyordu. AKP emperyalizmin ve sermayenin hizmetinde bu yasaları ayaklar altına aldı. AKP’nin 2004 yılında çıkardığı maden kanunu ile Amerikan, İngiliz, Kanada vb. sermayeli emperyalist maden şirketleri 150 bin kilometre karelik maden alanına sahip oldu. AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde ilk iş olarak Eti Gümüş A.Ş., Eti Krom A.Ş., Eti Elektrometalurji A.Ş., Karadeniz Bakır İşletmesi ve Eti Bakır A.Ş. gibi madencilik sektöründe faaliyet gösteren kamu kuruluşlarını özelleştirme kapsamına aldı. Maden Mühendisleri Odası 2008’de Erdoğan’ın Avustralya hükümeti ile bor madenlerini BHP-Billiton şirketine peşkeş çekmek üzere bir anlaşma yaptığını ve bu şirketin meşhur Rothschild ailesine ait Rio Tinto firmasıyla ilişkilerini gündeme getirdi. Türkiye’nin yer altı ve yer üstü zenginliklerini emperyalistlere peşkeş çekenler bunu Lozan’da gizli maddeler olduğu için değil, düpedüz emperyalistlerle iş birliği içinde olduklarından yaptılar.
Emperyalizmin Musul-Kerkük kışkırtması
Lozan Antlaşması’na hakaret edenler “Musul-Kerkük bizimdir” diyorlar. Bu, ABD emperyalizminin Türkiye’yi Ortadoğu’nun jandarması yapma projesidir. Birinci Körfez Savaşı’nda ABD Başkanı Bush, Özal’a vereceği destek karşılığında bölünmesi planlanan Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesini himaye etme vaadinde bulunmuştur. Özal’da bunu “bir koyup üç alacağız” diyerek kamuoyu önünde savunmuştur. Emperyalist plan halen yürürlüktedir. Planın sahibi ABD ve İngiliz emperyalizmidir. Türkiye'deki yarı askeri rejim, Erbil’e karargâh kurmuş Koç Holding başta olmak üzere sömürgeci burjuvalarla ve Barzaniler başta olmak üzere bölgenin işbirlikçileriyle bu plan doğrultusunda hareket etmeye devam etmektedir. Bu plan kanlı bir plandır. Dökülen kan Kürt, Arap ve Türk halklarının kanıdır. Lozan tartışması bu kanlı planın bir kılıfıdır.
Hilafet ve saltanat kula kul emperyalizme köle olmaktır
Bir başka kılıf da Lozan’ın hilafetin kaldırılmasına vesile olması iddiasıdır. Siyasal İslamcılar hilafetin kaldırılmasını emperyalizme verilmiş bir tavizmiş gibi anlatıyorlar. Oysa hilafetin kaldırılması ve laiklik devrimin kazanımıdır. “Kula kul” olmaktan çıkıp, eşit ve özgür olmaya doğru giden yolda atılan çok önemli bir adımdır. En önemlisi de saltanat ve hilafet, Milli Mücadele’ye karşı emperyalizmin kuklası rolü üstlenmiştir. Bugün, hilafeti hortlatmak isteyenlerin arkasında yine bu bölgenin halklarını din kisvesi altında birbirine kırdırarak yönetmeyi ve kanlı planlarda kullanmayı hedefleyen emperyalizm vardır.
İşçi sınıfı bu tartışmaya nasıl bakmalı?
İşçi sınıfı siyaseti açısından bakıldığında, Lozan’ı savunmaktan daha önemli olan yukarıda saydığımız türden gerici ve halk düşmanı politikalara karşı çıkmaktır. Çünkü gördüğümüz gibi tartışılan geçmişimiz değil, geleceğimizdir. Çünkü işçi sınıfının çıkarı Türk ve Kürdün eşitliğinden yanadır, yayılmacı dış siyasete karşıdır. İşçi sınıfının çıkarı yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sermayenin ve emperyalizmin elinden kurtararak kamulaştırmaktan yanadır. İşçi sınıfı kula kulluğu, hilafeti, siyasette din ve inanç sömürüsünü reddeder.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2023 tarihli 167. sayısında yayınlanmıştır.