Fransa’da seçimlerde faşist tehlike
5 yıl aradan sonra, Fransız halkı 10 Nisan’da sandık başına giderek cumhurbaşkanını seçecek. Türkiye’deki sisteme benzer biçimde, adayların hiçbiri yüzde elliyi geçemezse, en yüksek oya sahip olan iki aday 24 Nisan’da, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda karşı karşıya gelecek. Anketlere göre hiçbir aday ilk turda yüzde otuzların üzerine çıkamayacak gibi gözüktüğü için, seçimlerin ikinci tura kalacağına kesin gözüyle bakabiliriz.
Fransa’da sınıf mücadeleleri, 2010’ların ikinci yarısındaki büyük yükselişin ardından nispi bir durgunluk döneminden geçerken, cumhurbaşkanlığı seçimleri de birçok tehlike arz ediyor. Mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, seçimlerin ilk turunu rahat denilebilecek bir farkla ilk sırada tamamlaması çok büyük bir ihtimal. Anketlere göre ikinci sırada ise ön-faşist Ulusal Derleniş (Rassemblement National, RN) partisinin lideri Marine Le Pen bulunuyor. 2017 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bu iki aday son tura kalmış, özellikle seçim öncesi iki aday arasında gerçekleşen tartışma programında Le Pen’in yaptığı büyük hatalar ile Macron seçimin ikinci turunda %66’ya ulaşmıştı.
Evet, bu sene de ikinci tura kalan adaylar aynı olabilir ama bu kimseyi aldatmamalı. 2022 seçimleri 2017’nin tekrarı olmak bir yana Fransa’da ve dünyada değişen siyasi havayı gösteren tüyler ürpertici bir örnek teşkil ediyor. Neyi kastediyoruz? 2017 seçimlerinde ön-faşizmin adayı Le Pen ilk turda %21 oy alıp, ikinci turda bunu %33’e çıkarabilmişti. Yaklaşan seçimler için de birçok anket Le Pen’i yüzde yirmi hattında gösteriyor. Ama ortada büyük bir fark var. Bu sefer faşizm seçime tek değil iki adayla giriyor. Fransız faşizminin seçimlerdeki ikinci adayı olan Eric Zemmour, hem Fransız büyük sermayesinin bir fraksiyonundan (başta medya patronu Bolloré olmak üzere) hem de irili ufaklı birçok faşist gruptan destek görüyor. Anketler Zemmour’u şu aşamada yüzde 10 seviyesinde gösteriyor. Yani 2017’de Le Pen’le ilk turda %21 oy alabilen Fransız faşizminin, beş yıl sonra daha ilk turdan en az yüzde otuz oy alması, yani oyunu yüzde elli arttırması işten bile değil. Faşizmin oyları iki aday arasında bölündüğü için Macron’un anketlerde tepede olmasına bakıp aldanan hem kendini hem halkı kandırıyor demektir. 2022 itibarıyla faşizm Fransız siyasetinin en büyük gücü olarak arz-ı endam etmektedir. Dahası, olası bir Macron-Le Pen ikinci turuna dair yapılan anketler (Macron önde gözükse de) iki adayın çok yakın oylar alacağını işaret ederek tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Faşizm kapıya dayanmış bulunuyor.
Solun en büyük gücü konumunda olan Boyun Eğmeyen Fransa’nın (La France Insoumise, LFI) lideri Jean-Luc Mélenchon son haftalarda anketlerde hızla yükselse de ikinci tura kalabilmesi oldukça zor görünüyor. Yine de Fransız siyasetindeki dengeleri büyük oranda değiştirebilecek olan bu ihtimali dikkatle takip etmek gerekiyor. Anketlerde arka sıralarda gözükmekle beraber, devrimci Marksist kökenden gelen iki örgüt olan NPA (Nouveau Parti Anticapitaliste, Yeni Antikapitalist Parti) ve Lutte Ouvrière’in (İşçi Mücadelesi) adayları da seçimde yer alacak. Fransa’daki kardeş grubumuz ROR da (Proleter Devrimci Yeniden Doğuş) bu iki adaya oy verme çağrısında bulundu.
İlk tepki sömürge adalardan
Faşizm tehlikesi yükselirken ve bu yankısını seçim anketlerinde gösterirken, faşizmle nasıl mücadele edileceğinin işaret fişeği Fransız sömürgesi olan iki adadan geldi. Yukarıda andığımız, ön-faşist aday Marine Le Pen, Mart sonunda Karayipler’de bulunan Fransız sömürgesi Guadeloupe’a gitmişti. Faşist aday bir yayına katılmışken, Guadeloupe yurtseverleri “Le Pen, dışarı!” sloganlarıyla yayını keserek, Le Pen ve etrafındakileri yaka paça dışarı attı. Eylemciler, açıklamalarında faşistlerin konuşmasının fikir özgürlüğü değil olsa olsa suç olabileceğini, bunlara kanser muamelesi yapılması gerektiğini hatırlatarak Fransız soluna da yıllardır unuttukları bir ders vermiş oldu!
Diğer ve daha büyük gelişme ise Akdeniz’deki Fransız sömürgesi Korsika’dan geldi. Korsika’nın bağımsızlığı için mücadele ederken tutsak düşen Yvan Colonna bulunduğu hapishanede Mart başında saldırıya uğrayıp, belli bir süre sonra hayatını kaybetti. Korsika halkı buna kitlesel eylemlerle karşılık verdi. Özellikle 9 Mart’ta Korsika’nın Bastia, Ajaccio ve Calvi şehirlerinde kitlenin polis karakollarını da hedef aldığı devasa eylemler meydana geldi. Molotof kokteylleri kullanarak ve barikatlar kurarak mücadele eden Korsika halkıyla başa çıkmakta zorlanan Fransız devleti, adaya Fransa anakarasından takviye kuvvetler yollamak zorunda kaldı. Daha da çarpıcı olanı bu büyük eylemler sonrasında Fransız devletinin en yetkili ağızlarından, Korsika’nın özerkliğini konuşmaya hazır oldukları mesajı geldi! Korsika halkının hatırlattığı gibi, faşizmin yükseldiği bu kritik dönemde Fransa’nın emekçi halkının çaresi enseyi karartmak değil, sınıf mücadelesini büyütmek!