Büyük buluş mu büyük soygun mu? Döviz korumalı mevduat kimi koruyor kimi soyuyor?

Büyük buluş mu büyük soygun mu? Döviz korumalı mevduat kimi koruyor kimi soyuyor?

Erdoğan’ın doları düşüren mucizevi icadı gibi sunulan “döviz korumalı mevduat” uygulamasının mucizevi hiçbir tarafı yok. Tüm iktisatçılar bunun fiili bir faiz artırımı anlamına geldiğinde mutabakat ediyor. Sebebi açık. Diyelim ki banka sizin mevduatınıza yıllık yüzde 14 faiz veriyor. Yeni uygulamaya geçenler için eğer döviz kuru yüzde 14’ten fazla artarsa aradaki fark başta anlaşılan faiz oranına eklenecek. Diyelim ki döviz kuru bir yılda yüzde 20 arttı. O takdirde mevduatın getirisi yani başka deyişle ödenen faiz yüzde 20 olacak. Döviz yüzde 40 artarsa yüzde 40; 50 artarsa 50; 100 artarsa 100! (Eylül-Aralık arasında 4 ayda TL dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetti!) Yani bu basit bir faiz artışı değil koşullara bağlı olarak devasa boyutlara ulaşabilecek bir faiz artışı!

Faize fetva kılıfı

Bu sistemi “kâr payı” adı altında kopyalayan katılım bankaları da farklı bir şey yapmıyor. Danışma Komitesi/Kurulu adı altında patron danışmanı ilahiyatçılardan alınan fetvalar da bu gerçeği değiştirmiyor. Erdoğan mucizevi bir buluş falan yapmadı. Burjuva muhalefetinin ve sermayenin ondan istediği faiz artırımını farklı bir ad altında gerçekleştirdi.

20 Aralık gecesi ne oldu? Kim kazandı kim kaybetti?

Ancak sorun burada bitmiyor. Bu kararın açıklandığı 20 Aralık tarihine kadar TL dolar karşısında hızla değer yitirmiş, döviz kuru 18 liraya kadar çıkmıştı. Markette çarşıda pazarda fiyatlar kanat takıp uçuyor, işçi emekçi elindeki küçük birikimini korumak için hatta paranın günler içinde dahi alım değerini kaybettiğini görerek maaşını alır almaz döviz almaya koşanlar oluyordu. İşte 20 Aralık gecesinin esas kaybedeni bu kesim oldu. Bunu sadece biz değil Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati de açıkça şu sözlerle itiraf etti: “Çok net ifadelerle söyleyeyim; küçük yatırımcılar çarpıldı, kılavuzları doğru değildi.”

Peki yeni döviz korumalı mevduatla küçük yatırımcı ya da daha doğru ve genel bir ifadeyle emekçi halk korunacak mı? Ne yazık ki hayır! Tam tersine tüm yük emekçi halkın sırtına yıkılacak. Bankaların ilk faizin üzerine ekleyeceği kur farkını hazine üstlenecek. Dolar kuru da yüzde 30 arttı. 11 bin 400 lira yerine 13 bin lira alacak aradaki 1.600 lirayı hazine ödeyecektir. Bir parababası 100 milyonu aynı hesaba yatırdığında 114 milyon lira yerine 130 milyon lira alacak ve 16 milyon lira hazine tarafından ödenecektir. Hesap ortada. Bu uygulama yatırımcıyı kur riskine karşı koruyor dediğinizde insana koruma var koruma var derler!

Erdoğan ülkenin boynuna borç zinciri vuruyor

Hazine bu yükü para basarak (hali hazırda Merkez Bankası bir yıl içinde 70 milyar para basıp en az 40 milyar lirasıyla hazineyi fonlamıştır) ya da borçlanarak (iktidar Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Londra’nın kapısındadır ve fahiş faizlerle borçlanmaktadır) kapattığında bunun faturası enflasyonun artması, vergilerin artması, hayatın pahalanması olacak ve faturayı yine emekçi halk ödeyecektir. 

Erdoğan’ı kılavuz belleyen ortada kaldı

Nebati küçük yatırımcı için kılavuzları doğru değildi diyor. Peki insanlara Erdoğan ne demişti? Pek çok insanın onu kılavuz olarak düşünmesi doğal görülmelidir. Siyasi olarak desteklemese bile ekonomide en yetkili konumda kendisi vardır. Erdoğan, ne olursa olsun faiz arttırmayacağım demiş hatta nas var diyerek İslam’ın bunu yasakladığını da eklemişti. Her bir kişi hangi kılavuza göre hareket etmiştir bilemeyiz ama Erdoğan’ı kılavuz olarak görenler 20 Aralık gecesinin devasa faiz arttırımı karşısında tamamen çamura saplanmış oldular. En başta Erdoğan’ın kılavuzluğu yanlıştı. Yanıltıcıydı.

7 milyar dolar nerde?

Parababalarına gelince onlar çoktan dolara geçmişlerdi en fazla kârdan zarar etmişlerdir. Ancak küçük yatırımcı ve sade vatandaş tokadı yerken, parababalarının yeni fırsatlara koştuğu açık. Çünkü Nurettin Nebati daha sonra sırıtarak ve türlü şakalarla olayın üstünü kapatmaya çalışsa da 20 Aralık gecesinden sonra Merkez Bankası rezervlerinden 7 milyar dolara yakın bir paranın kaybolduğu ortaya çıktı. Merkez Bankasının resmi olarak açıkladığı bilanço rakamlarından bu görülüyor. Daha önce 128 milyar doların kaybedildiği metotla, kamu bankaları aracılığıyla Merkez Bankası rezervlerinin ucuza piyasa sürüldüğü böylece hızla dolar kurunun 18’lerden 10’lara kadar gerilediği artık biliniyor.

Parababaları yine kazandı! Büyük vurgunun hesabını emekçiler soracak!

Bu 7 milyar dolar herhalde küçük yatırımcının cebine girmedi. Elbette parababaları yüksekten döviz satıp düşük kurdan tekrar alarak kasalarını doldurdular. Hele ki bu parababaları içinde hükümete yakın olup yapılacak operasyonu önceden haber alan varsa inanılmaz kârlar etmiş olmalıdır. Bu yüzden son dönemde ülkede gerçekleştirilen tüm döviz işlemlerinin üzerine gidilmek zorundadır. Vurgunu yapanların ortaya çıkarılması için TBMM nezdinden bir meclis araştırma komisyonu kurulması şarttır. Mutlaka bu komisyonun çalışmaları işçi, kamu emekçisi ve emekli sendikalarının katılımına açılmalıdır. İktidar meclis çoğunluğunu kullanarak böylesi bir komisyonun kurulmasına mani olduğu takdirde şaibe altında kalacaktır. Muhalefetin şu ana kadar bu konuda herhangi bir girişimde bulunmaması ise sermaye ile göbekten bağları düşünüldüğünde şaşırtıcı değildir. Bu talebi işçi sınıfı kendi bağımsız sınıf örgütlenmeleri ile yükseltmelidir. Büyük vurgunun hesabını emekçiler sormalıdır! 

Devrimci İşçi Partisi diyor ki:         

  • Bankalar işçi denetiminde kamulaştırılsın! Tek bir devlet bankası!
  • Devlet bankasıyla faiz ve kâr oranlarına göre değil demokratik merkezi planlamayla yönetilen bir ekonomi!
  • Parababalarına döviz koruması değil emekçiye enflasyon koruması!
  • Eşel mobil (oynak merdiven) ile tüm ücretler fiyat denetim komitelerinin tespit ettiği gerçek enflasyon oranında her ay arttırılsın! Toplu sözleşmeler ve tüm ücret zamları bu taban üzerinden gerçekleştirilsin! 
  • Krizin faturası patronlara! Kurumlar vergisi arttırılsın! Parababalarına servet vergisi!
  • İhracat için değil ihtiyaç için planlı üretim! Üretimi arttırmak için işgücünün ucuzlatılması değil sermayenin mülksüzleştirilmesi! Çözüm işçi denetiminde kamulaştırma!
  • Ne düşük ne yüksek faiz! Faizsiz düzen sosyalizmde!
  • Fabrikalar bankalar devletin devlet işçinin olacak!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2022 tarihli 148. sayısında yayınlanmıştır.