Kâr rekorları yetmiyor! Patronlar mızmızlanmaya devam ediyor!

Kâr rekorları yetmiyor! Patronlar mızmızlanmaya devam ediyor!

TÜİK 3. çeyrek (Temmuz-Ağustos-Eylül) büyüme rakamlarını açıkladı. Bir kez daha görüldü ki sermaye büyürken emek yoksullaşmaya devam ediyor. Temmuz ayındaki asgari ücrete yüzde 30 oranında ikinci zam yapılmış olmasına rağmen bu dönemde emeğin toplam gelirdeki payı sadece yüzde 26,3 olurken sermayenin payı yüzde 54,8 oldu. İktidar ekonomi büyüyor derken büyüyenin sermaye olduğunu gizliyor. Örneğin rekor kârlar açıklayan bankaların büyümenin aslan payını aldıklarından bahsetmiyor. İhracat rekorlarından bahsederken Türkiye’nin sermaye için nasıl bir ucuz emek cennetine dönüştürüldüğünü anlatmıyor.

İhracatçı patronlar köle işçi istiyor!

AKP iktidarının bir sermaye iktidarı olduğunu her zaman söylüyoruz. Bu gerçeği icraatlarında da görüyoruz. İktidar sermayenin iktidarı olduğu için, Erdoğan’dan ne isteseler sonunda öyle ya da böyle aldıkları için patronların şımarıklıkları da bitmiyor. Örneğin ihracatçı patronlar mevcut döviz kurunu beğenmiyorlar. Dolar en az 20 lira olsun, işçi maliyetleri daha da düşsün diye hükümete baskıda bulunuyorlar. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe, “enflasyon 3 artarsa kurlar da 3 artmalı” diyor. Bu patron temsilcisi “işçi ücreti 300-350 doları geçmemeli yoksa batarız” diye ağlıyor. Bir başka patron temsilcisi TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat da “doların en az 21-22 lira olması lazım” diyerek koroya katılıyor. Diğer bir tekstil patronu temsilcisi Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ramazan Kaya da işten çıkarma tehdidinde bulunuyor ve pandemi dönemindeki kısa çalışma ödeneğinin geri getirilmesini istiyor. Mevcut açlık ücretleri bile patronlara fazla geliyor.

Bankacılar faturayı halka ödetmek için mızmızlanıyor…

Bankacılar (modern tefeciler) da ağlayanlar arasında. Kârları en çok artan bankacılık sektörü olmasına rağmen hep daha fazla istiyorlar. İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın ardından Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş de hükümetin politikalarını eleştirdi. Merkez Bankasının ortodoks politikalara dönmesini savunan bu beyler aynı zamanda Merkez Bankasından ucuz para alıp devlete yüksek faizle borç vererek en çok kâr edenler. “Devletin parası deniz, yemeyen keriz” diyerek kasalarını doldurdular. Şimdi AKP iktidarı deniz kurudu diyor: “Size fazlasıyla kazandırdık, deniz bitti, şimdi sıra sizde, seçim ekonomisini yani AKP’yi paranızla destekleyeceksiniz.” Bankalar AKP karşıtı falan değil. Sadece faturanın kendilerine değil halka kesilmesini istiyor. AKP ise seçimden sonra diyor: “Şimdi faturayı kesersem oy kaybederim o yüzden pamuk eller cebe.” 

İşçinin sermayenin iktidarına nazı geçmez! Hakkını örgütlenerek ve mücadele ederek almalıdır!

Sanayici patronlar ucuz emek istiyor yoksa işten çıkarmaya giderim diye tehdit ediyor. Bankacılar bana dokunursan ekonomi krize girer diyerek şantaj yapıyor. Bu yüzsüzlük, bu arsızlık, bu şımarıklık tek bir sebepten kaynaklanıyor. O da mevcut istibdad rejiminin sınıfsal olarak sermayeye dayanmasıdır. Sermayeye ne istedilerse veren Erdoğan, patronları şımartanların başında gelmektedir. İşçiler, açlık sınırını reddettiğinde, sendikalaştığında, greve gittiğinde polisini jandarmasını gönderen de aynı rejimdir. Sermaye gibi işçinin emekçinin nazı geçmiyor Erdoğan’a ve istidbad rejimine. Seçim dönemlerinde oy almak maksadıyla kaşıkla verilenler de her zaman sonrasında kepçeyle geri alınıyor. Ama işçi sınıfı patronlar gibi ağlamaz. Hakkını örgütlenerek ve mücadele ederek almalıdır. Başka yol yoktur.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2022 tarihli 159. sayısında yayınlanmıştır.