ABD’de polis gaddarlığı ile Trump tipi faşizm birleşiyor
Amerika Birleşik Devletleri’nin en ilerici kentlerinden biri olan Minneapolis’te bir polis memurunun gözaltına aldıktan sonra on dakika boyunca dizini boynuna ısrarla bastırdığı George Floyd adlı bir siyahi adamın ölümü, şehrin, bedeninde yürek taşıyan bütün insanlarını ayağa kaldırdı. Sokak gösterileri yapıldı, bir polis karakolu yakıldı, mağazalar yağmalandı, birçok bina kundaklandı. Polis gözaltına aldığı göstericileri belediye otobüsleriyle götürmek isteyince otobüs şoförlerinin sendikası buna karşı çıktı. Olaylar Los Angeles’e, Denver’e, New York’a sıçradı. New York otobüs şoförleri sendikası da polise aynı tavrı koydu.
Amerika’da her yıl 1.000’in üzerinde insan polis tarafından öldürülüyor. Bunların çoğu siyahi. Olayların büyük bölümünün nasıl yaşandığı bilinmiyor. Ama zaman zaman biri video çektiğinde ya da olay güvenlik kamerasına takıldığında herkes polisin bunu açıkça kasıtlı olarak yaptığını, yani ölümün tamamen polis gaddarlığının sonucu olduğunu kavrıyor. Ama polis teşkilatı, onun bağlı olduğu siyasi makamlar ve özellikle mahkemeler olayların üzerini şöyle ya da böyle kapatıyor. Bu sefer de öyle olacak muhtemelen. Daha şimdiden otopsi raporu yayınlandı. Polis memurunun George Floyd’un dakikalar boyunca “lütfen, nefes alamıyorum” demesine rağmen dizini bir türlü maktulün boynundan çekmediği bilinirken rapor ölümün nefes alamamaktan boğulma ile ilgisi olmadığını ileri sürüyor!
Trump sahnede!
Yani Amerika’da siyahilerin polis tarafından ırkçı saiklerle katledilmesi sıradan ve yapısal bir olay. Bu bütün başkanların yönetimi altında oldu, oluyor ve kimse parmağını kıpırdatıp bir şey yapmıyor. Dünyada ve Türkiye’de pek ilerici bulunan sabık siyahi başkan Obama döneminde de siyahiler için hiçbir şey yapılmadı.
Ama şimdi Trump var. İşlerin daha da kötüye gideceğini tahmin etmek zor değil. Trump mağazaların yağmalanması karşısında, “ticaret özgürlüğü” en yüce özgürlük olduğu için olacak, hemen orduyu harekete geçireceğini ilân etti. Yetmedi, ilerici Minneapolis halkının seçtiği belediye başkanına saldırdı. Yetmedi, en ileri adımını attı. İngilizcede yağmalamak (loot) ve ateş ederek vurmak (shoot) kelimelerinin kafiyeli olmasından yararlanarak edebiyat yaptı twitter’da: “If there’s looting, then there is shooting.” Demek istiyor ki yağmacıları anında vurdururum. Polis belediyeye bağlı, bir başka güvenlik gücü var, o da eyalet valisine bağlı. Ama demişti ya askeri yollarım! Anında yargısız infaz emriyle yollayacak!
Trump daha önce 2017 yazında içinde Ku Klux Klan ve kendini açıkça Nazi ilân eden grupların da olduğu gerici topluluklara “saygıdeğer” demişti. 19. yüzyılın iç savaşının köleci generallerine sahip çıkmıştı. Şimdi bu çizgi yeniden ortaya çıktı. Öyle anlaşılıyor ki, artık Amerika’da polis bir siyahiyi öldürdüğünde yalnızca eskiden olduğu gibi olayın üstü örtülmeyecek, bir de bunu protesto eden siyahiler yargısız infazla sinek gibi vurulacak!
Amerika’ya dikkat!
Trump başına bela alıyor. Çünkü ABD kaynıyor. Trump’ın ve büyük patronların Koronavirüs konusundaki politikası işçi sınıfını ayağa kaldırdı. Şu anda ABD, dünyada sınıf mücadelelerinin en keskin olduğu ülke konumunda neredeyse. Buna bir de siyahilerin ayağa kalkması eklenirse ülke adım adım bir sarsıntıya doğru ilerler.
Otobüs şoförleri sendikasının iki ayrı şehirdeki tutumu aslında epeyce umut veren bir gelişme. New York sendikası zaten epeyce ilericidir. Ama Minneapolis sendikasının da yolu açması kendi başına dönemin ruhu ile ilgili muhtemelen. Sosyalistler bu tutumu bütün sendikalara taşımaya çalışmalı. Polis bugün siyahilere saldırıyor, yarın işçilere saldıracak. İşçi sınıfı bu mücadeleye boylu boyunca girmek zorunda.