Filistin’de üç savaş
Bütün dünya Koronavirüs salgını ile boğuşuyor. İnsanlık hem virüse hem de sermayenin kâr hırsına, kapitalizme karşı savaşan işçi sınıfının mücadelesi ile hayata tutunuyor. Bir değil, iki savaş yaşanıyor. Filistin halkının yaşam mücadelesine bütün bunların yanında bir de işgalci Siyonist İsrail’e karşı verdiği savaş ekleniyor.
Gazze’de Mısır’ın da desteği ile uygulanan Siyonist İsrail ablukası, salgınla mücadele için gerekli korunma ekipmanlarından hastanelerdeki en basit tıbbi malzemelere ve solunum cihazlarına kadar en hayati ihtiyaçların karşılanmasına bile engel oluyor. Bütün dünyada uzmanlar, salgınla mücadelede salgının yayılmasının tespiti ve buna göre gerekli önlemlerin alınması için yaygın test yapılmasının önemini tekrar tekrar söylerken İsrail, testlerin Filistin halkına ulaşmasını engelliyor, test sonuçlarını işgalci politikasını meşrulaştıracak, ablukanın yarattığı bir tehdit yokmuş gibi gösterecek şekilde gerçeğe aykırı biçimde Doğu Kudüs’ün vaka sayısını düşürerek açıklıyor. Kontrolü tamamen elinde bulundurmak, Filistin halkına karşı yürüttüğü biyolojik savaşı devam ettirmek doğrultusunda gerçekleştirdiği son saldırı ise Doğu Kudüs’te Filistinlilerin yaşadığı mahallede bulunan, Koronavirüs testlerinin yapıldığı bir kliniğe baskın düzenlemek ve çalışanlarını Filistin yönetimiyle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle tutuklamak oldu.
Nisan sonunda Türkiye, Filistin’e içinde tanı kiti, tulum, maske, eldiven, koruyucu gözlük, dezenfektan gibi malzemelerin olduğu bir yardım paketi gönderdi. Filistin’e Tel Aviv üzerinden yardım gönderilirken, İsrail’e de benzer bir yardımın parası karşılığı gönderildiği açıklandı. Böylece bir kez daha, İsrail’le ticaretten geri durmadan, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukaya ve Filistin halkına dayattığı ölüm karantinasına dokunmadan, Filistin dostu görünmesini sağlayacak bir politika izlemeye çalıştı. Pek çok ilacın Gazze’ye girişine engel olan, tedavi olmak için Gazze dışına çıkması gerekenlerin çıkışına izin vermeyen, Filistin halkının en temel hijyen malzemelerine, temiz içme suyuna dahi ulaşmasına engel olarak kitlesel bir kıyımı dayatan İsrail’e dost olan, Filistin’e dost olamaz. Filistin halkının bugün salgına karşı sağlığını korumasını düşünen, en başta Gazze ablukasının kaldırılması için İsrail’e yaptırım uygular, elçisini kovar, tüm ticari ilişkilerini keser.
Filistin halkı için virüsten daha tehlikeli, daha ölümcül olan, yayılmasının engellenmesi ve yok edilmesi gereken şey, korsan İsrail devletinin kendisi. 72 yıl önce, 14 Mayıs 1948’de, o zamana kadar Filistin topraklarında yaşayan halka yönelik sistematik saldırılar gerçekleştiren Siyonistler, Britanya mandasının Filistin’den çekilmesiyle korsan devlet İsrail’in kuruluşunu ilân ettiler. Ertesi gün de, yani 15 Mayıs 1948’de, tarihe Nakba yani Büyük Felaket olarak geçen kıyım yaşandı. Siyonistler, katliamlarıyla yüzbinlerce Filistinliyi evlerinden, yurtlarından ettiler. İsrail yıkılmadıkça, Nakba da sürecek, sadece Filistin halkı için değil, Ortadoğu halkları da tehdit altında yaşamaya devam edecek. Bugün Koronavirüsün ilacı ve aşısı yok. Ama Siyonizmden kurtulmak için yapılacaklar belli. Filistin halkı, tarihsel Filistin topraklarının her köşesinde işgal devletine karşı ilk günden beri canı pahasına direniyor. Filistin’in gerçek dostları, Filistin halkının direnişi ile dayanışma içinde tüm dünyada emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadeleyi yükseltmeye devam ediyor. Filistin nehirden denize özgür olana, Siyonist İsrail yıkılana, emperyalizm Ortadoğu’dan defedilene kadar da devam edecek!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2020 tarihli 128. sayısında yayınlanmıştır.